Ulaş hızla giyinip, küfürler ederek kapıyı açmaya gittiğinde bende hafifçe toparlandım. Duşa girip temizlendikten sonra üstümden çıkarttıklarımı geri giyindim. Alt kata indiğimde tüm tayfa oradaydı, ortalarında da onlara küfürler savuran Ulaş duruyordu.
"Ulan şerefsizler, ben burada Sefer tasımın kokusuyla sakinleşmek için elimden geleni yapıyorum, siz alacaklı gibi kapıma üşüşüyorsunuz. Hanginizin ebesinden başlayayım ben, siz söyleyin."
Lafları bittiği gibi beni görünce değişen yüz ifadesi kalp atışlarımı deli gibi hızlandırmıştı. Kızardığına emin olduğum yüzümle yanlarına yürüdüğümde hepsi ağızları açık bana bakıyorlardı.
"Oooo, enişte. Toparlanmışsın maşallah, aşkım için bıçakların önüne atlamadım demezsin artık." Sırıtarak konuşan genç Ulaş'ın bakışlarını gördükten sonra ağzına fermuar çekmişti hemen.
"Onun için herşeyi yaparım."
Dudaklarımdan dökülen kelimelerle herkes aynı anda bana dönmüştü, Ulaş'ın elini tutup parmaklarımızı birbirine kenetledim. Yanağımı da omzuna yasladığımda bütün gençler aynı anda 'ooooooo' demeye başladılar.
Ulaş sadece minik bir tebessümle bana bakıyordu, ama başımı yasladığım kolundan bile hızlanan kalbini duyabiliyordum. Yutkunup beni göğsüne çekti ve milleti boşverip sert bir öpücük bıraktı dudağıma.
Yavaş yavaş ayaklanan gençler kapıya yönelirken 'geçmiş olsun, Allah tekrar düşürmesin' gibi sözler söylüyorlardı. Bir tek bana laf atan genç çıkarken farklı birşey söylemişti.
"Libidonuz bol olsun çifte kumrular" ben Ulaş'ın koynuna sokulurken, o küfür edip koltuktaki kırlenti fırlattı koşan gence.
Sonunda tekrar baş başa kaldığımızda Ulaş beni yatak odasına çıkarttı tekrar. Yatağa sokmadan önce boxer hariç herşeyimi soymuştu üstümden. O da soyunup yanıma uzandığında beni kendine çekip kollarıyla sardı.
"Dün çıkacağım belli olunca heyecandan uyuyamadım, kokunu alacağımı düşünerek tavanı izledim bütün gece. O yüzden ister uyu ister uyuma, ben senin kokunla ve sıcaklığınla güzel bir uyku çekmek istiyorum yavrum."
Burnumu göğsüne dayayıp ferah kokusunu içime çektim, yanımda olduğunu hissetmek huzur veriyordu. Kafamı sallayıp onaylarken çoktan gözlerim kapanmıştı, o sevinçten uyuyamamışken ben özleminden uykusuz kalmıştım.
Kolları bedenimde, kokusu ciğerlerimde derin bir uykuya daldım. Yine Ulaş ile ilgili bir rüya görmüştüm, hapishaneden çıkmamış, orada şişlendiği için hastaneye kaldırılmıştı. Öyle gerçekçiydi ki, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum rüyamda Ulaş'ın ameliyattan çıkmasını beklerken.
Ameliyathanenin kapılarını yumrukluyor, her girip çıkan doktora onun durumunu soruyordum. Ağlamaktan nefesim kesilmeye başlarken bedenimi saran kolları hissettim.
Birisi kulağımın dibinde bana sesleniyordu, nerede olduğumu şaşırmış bir halde yatakta doğruldum. Gerçeklik algımı kaybetmiştim sanırım. Ulaş bana dolu gözleriyle bakarken kafamı iki yana salladım, onu şişlemişlerdi hani. Nasıl yanımda olabilirdi.
"Seni şişlemişlerdi, canım benim. Canın nasıl yanmıştır." Diyerek tekrar ağlamaya başladım.
"Yavrum, iyiyim ben. Ne şişlemesi? Kabus gördün güzelim benim. Çıktım ya ben dün içerden, yanındayım artık."
Beni ikna etmek ister gibi tane tane konuşuyordu gözlerime bakarak. Elimi karnına attım, hiç bir yara yoktu. Kaşlarım çatılırken arkasını döndürdüm, orada da bir şey yoktu.
"İyiyim kurban olduğum, çok korktun heralde. Ondan olmuştur kabus görmen, iyiyim ama bak. Bundan sonra hep gözünün önünde olacağım, hiç merak etme."
Kollarımı boynuna sarıp kucağına çıktım, kokusunu içime derin derin çekerken kabusun etkisinden yavaş yavaş çıkmaya başladım. Bir haftadır sürekli böyle rüyalar görüyordum, şu an Ulaş yanımda olduğu için sakinleşmem daha kolay olmuştu.
Evde yalnızken daha zor toparlanıyordum, Kürşat gelip haber verdikçe rahatlıyordum ancak. Son hafta geçmek bilmemişti benim açımdan.
"Korkma kurban olduğum, güzeller güzelim. Ben sana ne olursa olsun geri dönerim, sen beni sevdin ya öleceğim varsa da ölmem artık." Koynunda olmak beni biraz daha rahatlatmıştı, bu sefer de kokusu başka türlü etki ediyordu.
Soluklandığım boynundan çıkıp dudaklarına atıldım, bu hareketim onu şaşırtmış olacak ki geri giderken kafasını yatak başlığına çarptı. Yumuşak olduğu için durmadım, kollarımı boynundan çekip omuzlarına tutundum.
Kasılan karnıma inat kalçamı ona bastırdığımda ağzımın içine doğru inledi. Bu çok hoşuma gitmişti, tekrar tekrar aynı şeyi yapmaya devam ettim.
Ulaş iki elini belime yerleştirip hızımı ayarlarken bir an olsun dudaklarını bırakmıyordum. Üstünde olmak o kadar hoşuma gitmişti ki, ellerimi yanaklarına koyarak dilimi ağzına ittim.
Geri çekilip boynuna yöneldiğimde ağzından inlemeyle karışık rengarenk küfürler dökülmeye başladı. Boynunu istediğim gibi emip ısırmama izin veriyor, hatta çekileceğim zaman tekrar başımı bastırıyordu.
Kulağıyla boynunun arasındaki o noktaya dilimi sürtüp sertçe emdiğimde iki kalça lobumu da o kadar sertçe tutup bastırdı ki, moraracağına emindim. Kendini bir kaç kez daha sertçe ittiğinde çamaşırlarımıza yayılan ıslaklığı hissettim.
Ulaş'ın hareketleri yavaşlarken beni bir hamlede altına aldı ve çamaşırımı üstümden çıkartıp gelişigüzel fırlattı odaya doğru. Eğilip aletimi tek hamlede ağzına aldığında büyük bir inlemeyle gözlerimi kapattım.
Bir kaç git gelden sonra ağzından çıkartıp bacaklarımı kafama kadar itti. Deliğim apaçık önüne serilirken oraya bakarak dudaklarını yalayışı nefesimi kesti.
Öpüşmekten şişen dudaklarını ıslatarak deliğimi sesli bir şekilde öptü, dizlerim titremişti zevkten. Dilini tekrar tekrar sürterken kalbim çıkacak gibi atıyordu.
"Seni böyle boşaltmak istiyorum yavrum." Boğuk sesiyle tekrar inlerken bunun kısa sürede gerçekleşeceğine emindim.
Durmadan yalıyor, dilini içime sokup sesli bir şekilde öperek çıkartıyor, beni zevkten ağlayacak hale getiriyordu. O kadar zevk alıyordum ki gözlerimden istemsizce yaşlar akıyordu.
Bir süre sonra büyük bir coşkuyla, tüm göğsümü batırarak boşaldım. Ulaş son bir öpücük kondurup bacaklarımı indirip beni kucağına aldı. Banyoya ilerlerken sanki beni taşımıyormuş gibi rahattı yürüyüşü.
Kucağında olmanın keyfini çıkartıyordum, kokusunu içime çekip boynunu öpüyordum durmadan. Suyu açıp ikimizi birden suyun altına soktuğunda bile kucağından kıpırdamadım.
Ulaş ikimizi de yıkarken bir ara beni bıraksa da sonra tekrar kucaklamıştı. Omzuma bir öpücük kondurup ikimizi de kuruladı iyice, bana bol bir siyah atlet verip kendisi öylece uzandı yatağa.
Tam tamına üç gün, hiç bir koşulda evinden çıkmamıştık. Birbirimize olan hasretimizi giderdik.
Yemek yaptık, film izledik, tavla oynadık, içtik, öpüştük, uyuduk, konuştuk. Bol bol konuştuk, birbirimize bilmediklerimizi anlattık.
Evden çıkıp Ulaş'ın mekanına gittiğimiz zaman el ele ve aşk dolu halimiz herkesin gözüne sokmak ister gibi ayan beyan ortadaydı. Tüm mahalleyi el ele yürümüştük, tüm garip bakışlara inat sımsıkı kenetliydi ellerimiz.
Her zaman oturduğumuz masa bizim için donatılmıştı ve Cemre dahil tüm arkadaşlarımız masadaydı. Birlikte kadeh kaldırıp içerken, gözlerimiz ellerimiz gibi sürekli bir araya geliyordu. Artık ben de Ulaş'a onun bana baktığı gibi aşkla, sevgiyle bakıyordum.
Etrafımızda kimlerin olduğunu umursamadan sadece birbirimize olan sevgimizi gözlerimizle anlatıyorduk. İkimizin dudaklarında birbirine benzeyen mutlu gülümsemeler vardı ve umarım ömrümün sonuna kadar birbirimize böyle bakardık....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEFER TASI
General FictionMahalledeki kilolu gence yanık olan kıro ağır abi Ulaş Kiloları yüzünden alay konusu olduğunu düşünüp depresyona giren Sefer