Sabah uyandığımda telefonumda bir mesaj vardı, hemde Ulaş'tan.
Ulaş : Ne renk giysem daha çok beğenirsin yavrum.
Bir süre düşündüm, koyu tenine açık kahve yada pudra pembesi çok yakışırdı. Pantolon olarak haki renk yada koyu yeşil olabilirdi.
Sefer : Pudra pembesi üst, haki yeşili alt olabilir 😉
Bunları giyeceğini tahmin etmiyordum ama giyerse ona çok yakışırdı. Onun pembe giymesi herkesi şoka sokabilirdi, arkadaşlarından tut mahalledeki herkes şok olurdu.
Otobüs durağına yürürken eşofmanlar içindeki Ulaş durağın yanında duruyordu, şuan fark ettiğim şeyse elinde sigara yoktu. Dün de görmemiştim elinde, hatta kokmuyordu da dün.
"Günaydın yavrum." Hevesle gözlerime bakarken bende günaydın dedim ve üstünü süzdüm baştan aşağı.
"Akşam giyincem, pembe konusunda emin miyiz? Bak emin değilsen başka renk giyerim olur biter." Yavru köpek bakışlarıyla yüzüme bakarken vazgeçmemi ne kadar istediği belliydi.
"Bence esmer teninde çok etkileyici durur o renk." Etkileyici dediğim an yüzü aydınlandı resmen, bana doğru bir adım atacakken otobüsüm geldi ve el sallayıp hızla otobüse attım kendimi.
Gün hızla akıp giderken Cemre'yle sohbetin dibine vuruyorduk her ders arasında. Biz kol kola gezerken Cemre'nin geçen dönem çıktığı çocuk bize bakarak piç piç güldü. Benden hiç bir zaman hazzetmemişti zaten, çıkarlarken beni açıkça yanlarında istemediğini söylemişti. Cemre bunu duyduğu an kıçına tekmeyi basmıştı.
Canım çıkmış halde kendimi otobüse attığımda gözlerim anında kapanmıştı. Uzun süren yolculuğum boyunca bir güzel uyumuş, kendi durağımdan iki durak önce gayet dinç bir şekilde uyanmıştım.
Otobüsten indiğimde kimse yoktu, Ulaş normalde bu saatte burada olurdu. Yetişemedi diye düşünürken sokağın başında onu gördüm, ayağında haki yeşili bir kargo pantolon vardı. Beyaz spor ayakkabıları ve üstünde tüm kaslarını meydana seren pudra pembesi bir tişört.
Kolları iki kez katlanmış, pazuları meydana çıkmış, pantolonun lastikli paçalarıyla ayakkabısının arasından hafif bilekleri görünüyor ve kollarındaki dövmeler resmen karizmasına artı katıyordu.
Ağzım bir karış açık onu izliyordum resmen, ben onu kendi ellerimle kurda kuşa yem edecektim Allah'ım. Adam kapak modeli gibi görünmüştü ve gelen geçen ona bakıyordu.
"Yavrum, beğendin mi? Hakettim mi iki öpücük, olmuş değil mi?" Ben onun yanına yaklaşırken peş peşe sorular soruyordu.
Yanından geçip önden hızlı adımlarla yürüdüğümde hemen peşime takıldı, ara sokağa kendi isteğimle girdim bu sefer. Kuytu köşeye de öyle.
"İki tane değil mi? Olmuşum değil mi yavrum?" Hevesle sorduğu sorularla kafamı salladım, giydiğim bol gömleğin düğmelerini çözerken elleri titriyordu.
"Biraz uzun sürecek ama, bugün çok hazırlandım senin için. Uzun uzun öpersem ancak kurtarır." Gömleği sıyırıp ortaya çıkarttığı omzuma dudaklarını yalayarak bakıyordu.
Dudaklarını indirdiğinde ilk başta nefesini hissettim, sonra ıslak dudaklarını. Sertçe içime çektiğim hava sanki bana yetmiyordu, karnıma kramplar giriyormuş gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEFER TASI
Fiksi UmumMahalledeki kilolu gence yanık olan kıro ağır abi Ulaş Kiloları yüzünden alay konusu olduğunu düşünüp depresyona giren Sefer