Ulaş yanımdaydı, haftalardır onu görmemek, dokunmamak, alıştığım kokusunu soluyamamak beni delirtmişti. Kollarının üstünde yükselerek beni izleyen adama baktım, hep onun beni nasıl sevebildiğini düşünürdüm.
Farkında olmadan bende onu sevmeye başlamıştım, ona alışmış, özlemiyle yanmıştım. Duygularımı ifade edemeyeceğimi bildiğim için gözlerimden akan yaşlara inat gülümsüyordum ona.
Kollarına, boynuna, yüzüne parmak uçlarımla dokunarak onu her an hissetmek istiyordum. Ensesinden tutup çekerek tekrar dudaklarımızı birleştirdim, onun gibi tecrübeli değildim ama onu taklit ederek ilerletiyordum öpüşmemizi.
Sanki onun dudaklarından ayrıldığım an yatağımda uyanıp bunun rüya olduğunu anlayacak gibiydim. Onu daha çok hissetmek istiyordum, son bir haftadır gördüğüm o rüyalardan biri olmadığını bana kanıtlasın istiyordum.
"Ulaş'ım, lütfen." Ben nefes nefese konuştuğumda geri çekilip emin olmak ister gibi gözlerime baktı.
Hiç bir şeyden bu kadar emin olmamıştım, onunla bir olmak istiyordum. Kalbim onunla aynı ritimde atsın, aynı anda nefes alalım istiyordum.
"Yavrum, emin değilsen sonra da yapabiliriz. İyileştikten sonra, doktora sorduktan sonra falan." Gözleri istekle kararmışken bile beni düşünüyordu, ben bu adamı hak edecek ne yaptıysam iyi ki yapmışım.
"Sus, sordum ben. Kontrole gittiğimde konuştum, sorun olmaz her şey yolunda dedi doktor." Kızaran yanaklarıma bakarak alt dudağını ısırdığında bu haline bakıp iç çekesim geldi.
"O zaman eminsen, devam mı?" Hevesle başımı sallayışıma karşı hafifçe güldü, ama daha çok gözleriyle gülüyordu.
Gözlerimi kapatıp öpüşünün ve çamaşırıma sürtünen sertliğin keyfini çıkartırken çekmecenin açılma sesini duydum. Öpücükleri boynuma kayarken nefesim daha da hızlandı, zevk aldığım noktaları ezberlemiş gibi dilini dolaştırdığında derince inlememe engel olamadım.
Yüzümün yanına koyduğu şişeye göz ucuyla kaçamak bir bakış attım, ufak bir şey bekliyordum ama kocaman bir şişeydi. Ulaş beni uyluklarımdan tutup tek hamlede ters çevirdiğinde ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı.
Kalçamı kendisini çekip havaya diktiğinde bir an hazırlamadan girecek sandım. Sonra kalçama vuran sıcak nefesini hissettim, sanki bilerek yapıyormuş gibi deliğime kadar vuran sıcak nefes dizlerimin titremesine sebep oldu.
Dudaklarını dayayıp sesli bir şekilde öptüğünde nefesim kesildi ve önümdeki yastığı çekip sımsıkı sarıldım. Dudaklarının yerini dili alırken artık sadece dizlerim değil tüm vücudum titriyordu. Hızlı hızlı yalayıp arada dilini iyice bastırıyor, sonra sesli bir öpücük sesiyle ayrılıyordu.
Dilini yumuşayan deliğimden içeri itip dudaklarıyla da emdiğinde aletim sızdırmaya başladı. Altımdaki çarşafa damlayan sıvıyı görebiliyordum, Ulaş bir parmağıyla o sıvıyı yakalayıp deliğime yaydı ve daha da saldırganca yalayıp emmeye devam etti.
Yüzümü yastıktan kaldırmış ağlarcasına inliyordum, bu şekilde gelmek üzereydim. Çok başka bir zevkti bu ve insanı bağımlı yapardı. Bir parmağını içime soktuğunda ani gelen dolulukla sesim bir an boğazımda tıkandı, ritmik bir şekilde hareket ettiğinde ise gözlerim zevkten kapandı.
Parmakların sayısı birer birer artarken artık dayanamamaya başlamıştım, arkama uzanıp içimde hareket eden elini tuttum. Anında durduğunda dolu dolu olmuş gözlerimi Ulaş'a çevirdim.
"Lütfen, Ulaş." Yalvarırcasına çıkıyordu sesim, nefes nefese ve beklenti dolu.
"Yavrum, kalbim duracak güzelliğinden. Kurban olurum sana, güzel yârim." Dudaklarımı öpüp beni sırt üstü çevirdi ve kalçamı altına yastık koyarak yükseltti.
Yanımda duran jeli alıp parmak uçlarına sıkıp tekrar içime soktu, bu şekilde olmak utanç vericiydi. Gözlerine bakarak inlemek, heyecandan öldürüyordu beni.
Aynı jelden kendi aletine de sıkıp iyice dağıttı, gözlerime bakarak deliğime dayandığında ağzım aralanıp gözlerine kilitlendim. İçimi yararak giren aletle derin bir nefes alsam da yetmiyor gibi hissediyordum.
İçimde yakıcı bir doluluk vardı, milim milim içime girmeye devam ediyordu. Sonu yokmuş gibi gelen bir sürenin sonunda bedenlerimiz tamamen birleşti, Ulaş titreyen kollarıyla yataktan destek alırken burnunun ucundan damlayan ter damlası dudaklarıma düştü.
Onu dilimle yakaladım, dudaklarıma kapanıp öpmeye başladığında hafifçe geri çekilip tekrar girdi. Az öncekinden daha derin hissediyordum.
Aynı hareketi bir kez daha tekrar etti, sonra bir kez daha. Hareketleri bir ritim kazanırken aletinin ulaştığı bir yer benim istemsizce son ses inlememe sebep oldu. Dudaklarımdan ayrılıp yüzümü izleyerek içimdeki gitgellerine devam ederken ben artık kendimi tutmadan sadece inliyordum.
Bu duygu o kadar başkaydı ki, bugüne kadar yaşadığım hiçbir şey beni bu zevke hazırlayamazdı. Ellerimi kollarına atıp aldığım zevkle tırnaklarımı geçirdiğimde fark etmiş gibi durmuyordu.
Daha da sertleşirken ismiyle inlemeye başladım, her girişinde beni mahveden o yere dokunuyordu. Gözlerim geriye kayacakken beni çenemden tutup gözlerimizi birbirine kenetledi.
Sıktığı dişleriyle, sert hareketleriyle, bakışıyla, kokusuyla, Ulaş tarafından kuşatılmış gibi hissediyordum.
"Ahh, Ulaş, Ulaş.." Kendime dokunmama bile gerek kalmamıştı, onun çenesin kadar fışkıran menimi parmağıyla ağzına götürdü.
İçime bir kaç sert vuruştan sonra gözlerimin içine baka baka, içime sıcak sıcak boşaldı. Tüm vücudum pelteye dönmüş gibi hissediyor, kollarım sanki yüz kilo gibi kaldıramıyordum.
Ulaş içimde ufak ufak hareket ediyordu hala, sanki çıkmak istemiyor gibiydi. Gözlerimi ısırdığı dudaklarına dikmiş öylece onu izliyordum, öyle erkeksi, öyle tahrik ediciydi ki. Birleştiğimiz noktaya gözlerini dikmiş hafif hafif hareketlerine devam ediyordu.
"Ulaş.." Gözleri bana döndü anında.
"Yavrum.." Sorar tonda konuşmasıyla dudaklarım yukarı kıvrıldı. Yataktaki elinin üstüne elimi koyup gözlerine daha derin baktım.
"Seni seviyorum." Yaslandığı kolu aniden boşluğa düşmüş gibi kıvrılırken ağzı aralanmış, gözleri kocaman açılmıştı.
Şaşkın ifadesine bakıp parmaklarımla elini okşamaya devam ettim. Yutkunarak eline baktıktan sonra gözlerime geri döndü gözleri.
"Ne?" Öyle masumca sormuştu ki, onu sarıp sarmalayasım gelmişti.
"Dedim ki, seni seviyorum." Gözleri saniye saniye dolarken bu kez dişlerini göstererek yandan bir gülüş oluştu yüzünde. Öylece gülerek bana bakıyordu, ne kadar öyle bakıştık bilmiyorum ama bakışmamızı bölen şey ardı ardına çalan zil olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEFER TASI
General FictionMahalledeki kilolu gence yanık olan kıro ağır abi Ulaş Kiloları yüzünden alay konusu olduğunu düşünüp depresyona giren Sefer