Bölüm 3

11 1 1
                                    

Talat Bircan Uğurlu’nun bana eşlik ettiği güzel gece sona erdi ve mekândan ayrıldık. Beni daireme kadar bıraktı. Makam aracını kapıya yanaştırdığında, babamın sadık dostu olan, yaklaşık on sekiz yıldır ayak işlerini üstlenen Fettah Efendi’yi azarladığına, onu yaka paça dışarı atıp kovduğuna şahit olduk. Doğrusu çok endişelendim. Babamın hakaretlerde bulunduğu Fettah Efendi neredeyse aileden biri gibi görülen, hatta babamın çalışma odasına girebilen tek kişiydi. Adamın tüm bunlar yaşanırken yaptığı tek şey, babamdan üst üste af dilemekti. Babam, üzerindeki gömleğin kollarını iliklemiş olduğundan korkularım arttı ve Fettah Efendi’ye henüz yedi yaşındaki oğlu Nusret’in gözü önünde el kaldırmış olabileceği düşüncesine kapıldım. Talat Bey’in o an orada bulunması gerçekten çok iyi oldu. Babama bir sorun olup olmadığını sordu. Öfkesinin ne denli ürkütücü olduğunu konuşurken bile dişlerini sıktığı an anladığım babam, Talat Bey’in suali sonrası başını kaldırıp havaya baktı, zor da olsa yalandan bir gülüş ile mühim bir hadise olmadığı cevabını verdi.

Gözlerim pencereden bizi izleyen Vahide Sultan’a çarptı, gecemin nasıl geçtiği hakkında malumat edinmek istediğini anladığımdan içeri girdim. Merak ettiği ortadaydı, onu meraklandırarak peşimden dolandırmak oldum olası sevdiğim bir davranış biçimiydi. Bana Talat Bey’in eşlik ettiği gecenin çok güzel geçtiğinden kesinlikle emin olduğunu söyledi. Bense ‘’Sıradan bir yemekti’’ cevabını verdiğimde aramızda uzunca bir konuşma geçti.

-Ne yani davet eden kişi Anadolu Milli Parti başkanı Talat Bey ve yemek sıradan bir yemek öyle mi?

-Yani öyleydi. Evet, evet , sahne kızı olmadan önce her şey sıradan bir yemekten başka hiçbir şey değildi.

-Babanın ne denli saygın bir beyefendi olduğunu unutup sahne aldın yani?

-Güzelliğim sayesinde göz ardı edilen bir diğer konu da Sadi Enver Erenler’in punduna getirerek kapattığı ancak sonunda patlak verdiği işlerdi, ufacık bir mırıldanmam bile o tatsız hadiseyi unutmalarına yetti. Sadi Enver Erenler’in makamını çıkarları için kullandığı bir kaç aşiftenin aklına geldiyse de sahne aldıktan sonra tüm dikkatler bana ve yanımdaki zarif beyefendiye yöneldi. Bence, bugün bey kızı krizi olarak tarihe geçmeli. Fena fikir sayılmaz değil mi? Az kalsın unutuyordum sultanım, babamın Fettah Efendi’yi kovmasındaki maksadı neydi Allah aşkına?


Sabah önce annem tarafından Fettah Efendi konusunu açmamam gerektiği hususunda uyarıldım, sonra da babam tarafından kahvaltıya çağırıldım. Masaya oturur oturmaz bir şeyler atıştırmaya başladım. Fettah Efendi hadisesini masaya yatırmaya hazırlandığım esnada gözüm Fettah Efendi’nin boş vakitlerinde çiçekleri sulamakla meşgul olduğu bahçeye çarptı ve Fettah Efendi’nin eşi ile oğlunun gitmek üzere kapıya yöneldiklerini fark ettim. Kendimi bir hışımla dışarı atıp eşine babam ile Fettah Efendi arasında geçen sıkıntıyı sordum. Bilmediğini söyledi kadıncağız. Gözlerimi onun yaşlı gözlerinden alamıyordum. Konuşmaya Fettah Efendi’nin kendilerini beklediğini ekledi ve on sekiz yıl sonra Erenler Konağı’na veda etti.

Fettah Efendi ile babam arasında nasıl bir tatsızlık yaşandığı bir an fena halde merak konum oldu fakat bir anda unutup aklımdan çıkardım.
Yüksek öğrenimini tamamlamış olan bazı arkadaşlarım uzun süredir bir araya gelmediğimizi dile getirdiğinden onlarla buluştum. Doğrusu bu görüşmeyle birlikte onları özlediğimi anladım. Özlenmeyecek gibi değillerdi, onları mutlu görmek beni de sevindirdi. Anlattıklarına bakılırsa Zeynep tam idealist bir muallim. Bir ara, adının sırf muallim olmasını isteyen bir anne ve babası olduğu için Zeynep konulduğu düşüncesine kapıldım. Ancak ne varsa içinde tutmayıp doğrudan söyleyiveren ben annesini yitirdiği için kırılacağını düşünüp o an susma gereği duydum. Berrin’in hiç değişmediği fark ettiklerim arasındaydı. Çünkü kendisi öncesinde olduğu gibi şimdi de tam bir deli. Evvela konumuz Berrin’in gönül hikâyesi ve o en son vurulduğu nezih beyefendinin aslında sahtekâr olduğunu kendi ağzıyla söyledi. Bir de o şahsa yedirdiği paralar vardı ki şu an kaptırmadığını düşünsek hayalini kurduğu dünya turunu gerçekleştirmişti. Derya her daim olduğu gibi yine sessiz ve sakindi. Bildik bileli hayalini kurduğu uzun süreli yurtdışı seyahatini de yükseköğrenim sonrası gerçekleştirmişti.

Biz eski arkadaşlar bir araya gelince konu konuyu açıyordu. Sonunda kalkıp dolana dolana bizim eve gittik. Açmadıkları tek konu benim gönül işlerimdi ki Vahide Sultan’ın:

“Kızım fırsatları değerlendirmiyor”

Cümlesi ortalığı karıştırdı ve arkadaşlarımın hepsi birden üzerime gelmeye başladı. Sonunda ağzımdan Talat Bey’in ismi çıktı ve zoraki olsa da kendisiyle yemek yediğimizi anlatıverdim. Mum ışığı eşliğinde yenilen yemek Berrin’in konuya olan merakını arttırmış olacak ki suallerinin ardı arkası kesilmedi. Zannımca biraz daha devam etse Erenler Konağı babaannem ve dedemden sonra ilk kez birinin ölümüne tanıklık edecekti.
Fettah Efendi, onca yıl sonra babamın onu kovması sonucu iş aramaya çıkmıştı, gittiği ilk adres de Milli Parti binasıydı. Yardımcısı Sabahattin Bey’den kendisiyle görüşmek isteyen birinin beklemekte olduğu haberini alan Talat Bircan Uğurlu, yardımcısına önce kulaklarının çınladığını söyleyerek ‘’Sebebi kimdir acaba? diye sordu gülümseyerek. Sonra da kendisini görmek isteyenin Fettah Efendi olduğundan habersiz bir şekilde yardımcısından onu odaya almasını istedi. Konumuz halen Talat Beydi ki ben kulaklarının çınladığından emin olduğumu dile getirdikten sonra çalışma odasında olan babam yanımıza geldi. Yakından tanıdığı arkadaşlarımla tek kelam etmeden bugünün gazetesini önüme attı.

“Bu ne rezalettir!”

BEY KIZI /KİTAP OLDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin