Bölüm 11

3 1 1
                                    

Pazar sabahlarının bir başka güzel olduğu hakkındaki düşüncelerim, Vahide Sultan’ın Uğurlu Konağı’nda olduğu haberini almamla birlikte son buldu. Babamın da erkenden çıktığını öğrenince pembe beyaz karışımı geceliğimi çıkartmadan yüzümü yıkayıp terasa geçtim. Tek başıma yapmakta olduğum kahvaltının yanı sıra havanın sıcaklığı, bu konağın uzun zaman sonraki sessizliği, pazar günlerinin güzel olduğu konusundaki düşüncelerimi yeniden kuvvetlendirdi.

Bahçeyi sulayan Nusret’i  yanıma çağırdım. Askılı sarı pantolon ve  mavi gömleği ile babasının oğlu, diyeceğim bir görünümündeydi. Öyle ya Fettah Efendi her pazar  buna benzer kıyafetini giyinir ve bahçeyi sulardı.
Nusret’ten benimle birlikte kahvaltı yapmasını rica ettim. Oturdu ve eline bir parça ekmek aldı. Daha sonra bir ısırık aldığı ekmeği bırakarak peynir tabağını önüne çekti. Başını kaldırarak çay dökeyim mi? Diye sordu, dök, dedim. Çayımı içerken  Nusret, afiyet olsun, bir güzel kahvaltı etti. Babasına benzediği gerçeği gözlerimin önüne geldi.

Küçüklüğümde, acıktığını bir danayı tek başına yiyebileceğini söyleyerek anlatan ve bu tavrı ile beni  güldüren Fettah Efendi de iştahı açık biriydi.
Saatler sonra eve gelen Vahide Sultan, ne kadar ısrar etmiş olursam olayım, Uğurlu ailesi ile olan görüşmesi hakkında tek kelime etmedi. Yarın ne yapacağımı sordu, ‘’Eskiler’’ in yeni yıl albümüne dahil olduğumu söylemesem de prova var dedim. Hiçbir şey sormadı. Şaşırdım. Şaşkınlığım o geri dönüp konuşmaya başlayınca son buldu.

- Talat Bey epey heyecanlılar herhalde. Baksana, duyar duymaz sana haber vermiş yarın düğünde giyeceğin gelinliğin ilk provasına gideceğini. Eminin sende heyecanlısındır. Yarın ben gelemeyeceğim, Sedef Hanım seninle olacak. Ama ikinci provada yanındayım.

Vahide Sultan, her ne kadar benden olumlu ya da olumsuz bir karşılık vermemi bekliyor olsa da duyduklarım karşısında sessiz kalmayı tercih ettim. O prova dedi, Sedef Hanım yanında olacak dedi, ben konunun aslını Talat’tan öğrenmek istediğim için bir cevap vermedim.

Buluşmak üzere pazar gününe sözleştiğimizi tamamen unuttuğum Berrin beni almak için buraya kadar gelince onu kıramadım. Hazırlanmam için odama çıktık. Elime geçen ilk kıyafeti alıp üstüme geçirdim. Bu arada Berrin’in erkek arkadaşı Semih dışında bir başka  konuya değinebildiğine de tanıklık etmiş oldum. Çünkü kendisi içeri girer girmez Semih’in bizi beklediğini, Semih’in, yeni çıkmış olan film için bilet aldığını söyledi; konu giydiğim kıyafet sonrası ne kadar zevksiz biri olduğumu dile getirmesiyle değişti. Başka bir kıyafet giymem konusunda ısrarlarının kâr etmeyeceğini nihayet anlayan Berrin, önüme bir yığın makyaj malzemesi dizdi fakat aklım yarın ki provada olduğundan kullanmayacağımı söyledim.
Keyifsiz olduğumu yüz ifademden anlayan Berrin, bugünkü planı her an iptal etmek isteyeceğimi düşündüğünden  üstelememiş olacak ki on dakika içinde hazırlandım. Beraber Semih’in yanına gitmek üzere yola koyulduk. Yol boyunca sustum, o ise hiç durmadan konuştu. Hatta ondan Semih ile bizim evin kapısında tanıştıklarını öğrendim. Meğer babam ile Semih çalışma odasında görüşme yapmış, görüşme sonrası çıkmak üzere kapıya yönelen Semih, Berrin ile çarpışmış ve ”İyi misiniz?” sorusu  uzunca sohbet etmelerini ardından da bir şeyler içmek üzere oturmalarını sağlamış. Bunları duyunca, babamın Fettah Efendi’nin yerini çabuk doldurduğu düşüncesine kapıldım. Sonra Nusret’i düşündüm. ‘’Kaybettiği babasının yarattığı boşluk nasıl doldurulur’’, diye düşündüm. Doldurulmaz, cevabı beni tekrar sessizlikle baş başa bıraktı. Berrin ne kadar konuştu, Semih harici bir konunun üstüne ne kadar durdu hiçbirini duymadım. Sonunda Semih’in bizi beklediği yere geldik.

Berrin ile olan sarılmaları, selamlaşma faslı derken yürümeye başladık. Berrin haftalardır tanıdığı Semih’in köstekli saatini yeni fark etmiş olacak ki aralarında şu konuşma geçti:

-Saatin güzelmiş.

-Baba yadigarı bir saat.

-Yeni kıyafetimle  nasılım?

-Sen benim en güzel zamanımsın.

Aralarında geçen konuşmaya dahil değildim; ancak iç sesime mukayyet olamadım, o konuştu da konuştu:

“Berrin’i iltifat yığınına tutsan da nafile. Yüzünü esir alan ürkütücü bakışları öldürmen gerekiyor. Ayrıca Fettah Efendi’nin yerini doldurduğun falan yok!”

İç sesimi susturduğum vakit arkalarında kaldığım Semih ve Berrin sinema binasına girmeden önce bir şeyler yemek istediklerini söylediler. Onlara uyacağımı anlayacakları  şekilde gülümsedim, yürümeye devam ettiler.

Bir kaç adım önümden gitmeleri iyi oldu, düşünme fırsatı buldum. Yarın bulunmam gereken iki provayı göz önünde bulundurarak Talat’a haksızlık yapmamam gerektiği sonucuna vardım. Verdiğim karar ile birlikte nasıl hareket edeceğim planını kurdum. Eğer Talat, gün içinde gelir ve bana yarınki gelinlik provasından söz ederse sabah Sedef Hanım ile birlikte gidecektim. Ama yok, gelmez de bu durum emrivaki olarak kalırsa bütün günü seslendireceğim şarkı üzerine çalışarak geçirecek, üstelik günlerdir görmediğim Ferda Sultan’ın durumunun nasıl olduğunu da öğrenebilecektim.

Pazar gününü Berrin ve Semih’e ayak uydurarak geçirmeye devam ettiğim için onların isteği üzerine beraber sinemaya girmeden önce bir şeyler yemek üzere daha önce hiç gelmediğim, Semih’in ise yemeklerini öve öve bitiremediği bir yerde oturduk. Onlar yanlarında ben yokmuşum gibi sohbet ettiler. Onların
çekilmeyecek cinsteki muhabbetlerine dahil olmadığım için içten içe sevindim!

Onlara uyacağımı dile getirdiğim için, Semih’in kendisi ve Berrin için istediği yemeklerin aynısından geldi önüme. Garsonun getirdiği sipariş sonrası anladım ki tanışmaları tesadüf olan Berrin ve Semih’in ayrılmaları elzem bir vaziyet; çünkü tamamen Semih’in damak zevki sonucu önümüze gelen etli bamya benim olduğu gibi Berrin’in de hoşuna gitmeyecek. Ben neyse de Berrin belki kalkmak isteyecek, belki de yemeği tadar tatmaz masadaki peçeteyi eline alıp ağzında bugüne dair ne varsa çıkartacak. Kim bilir, belki de etli bamyayı sırf Semih’e olan sevgisinden dolayı patlıcan musakka farz edecek diye içimden geçirir geçirmez Berrin etli bamya tabağını önüne çekti. Eline kaşığı aldı, bize bakarak afiyet olsun dedi ve tüm duyu organlarını kullanarak incelediği tabağına daha el sürmeden kaşığını aldığı yere geri bıraktı. Bu arada benim gözlerim onun üzerinde, ara sırada Semih’e kayıyor. Berrin yesem mi yemesem mi? diye düşünüyor, Semih, sol eline etli bamya tabağını, sağ eline de kaşığı aldı Berrin’in tadına bile bakmadığı yemeği mideye indiriyor. Hah, Berrin’in tabağını da önüne çekti.
“Çok güzel olmuş, harika olmuş”, diye diye yemeye devam ediyor. Sonunda bizim pek tat alamadığımız, Semih’in ise yedikten sonra ağzını silerek kalkıp hesabı ödediği yemek sonrası sinemaya gitmek üzere kalktık. Birer çay içtik, yirmi dakika sonrasında da filme girdik.

İzlediğimiz bu film oldukça komikti. Düşünebiliyor musunuz, yanımda iki deli aşık vardı ve film komikti. Yeni çift olan Semih ve Berrin ile birlikte girdiğim ve hâl böyle olunca aşk hikayelerini konu almadığına şaşırdığım film sonrası eve gittim.

Vahide Sultan’ın gözleri sürekli üzerimdeydi ama yanıma hiç gelmedi. Pencereden bakarken Nusret’i fark ettim. Çalışma odasında olduğunu öğrendiğim babamın yanına gidip Nusret’in mektebe gidip gitmeyeceğini sordum:

-Nusret babasına çok benziyor öyle değil mi?

-Hangi konuda kızım?

-Aşk konusunda çok benziyor mesela.

-Aşk, diyorsun.

-Öyle ama. Fettah Efendi’nin bizi bırakamadığı için memleketine gitmediği yazları da biliyorum  baba.

-Nusret neye aşık?
Gülerek devam etti babam :
-Büyüdüğü eve mi yoksa Ayşe ablasına mı?

-Babasının bu evdeki görevine aşık. Öyle ki bahçeyle o ilgileniyor, bakımsız çiçeklerin bakımıyla uğraşıyor. Hem de tüm bunları yaşıtları mektepteyken yapıyor.

-Yaşı geldi değil mi?

-Evet, ben bir kaç kez konuştuysam da dinletemedim. Bir de senin konuşmanı istiyorum.

-Konuşacağım, hatta bizzat kendim götürüp yaptıracağım kaydını okula.

Babamla aramızda geçen konuşmadan sonra içim rahatladı. Odama gitmek üzere çalışma odasından çıktım. Merdivenlere yöneldim, beni görünce adımlarını hızlandıran Talat kolumdan tuttu. Korktuğumu anlayınca sarıldı. Beni sevdiğini farklı sözcüklerle defalarca dile getirdi ancak yarınki gelinlik provasından söz etmedi.

Tamamdır dedim, bu iş bitti. Yarın gideceğim tek bir prova var, o da ‘’Eskiler’’ den Yeni Bir Yıl albümünün ilk provası.

BEY KIZI /KİTAP OLDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin