Bölüm 13

8 1 0
                                    

Bu konuşma sonrası Talat aracına bindi. Söylediklerimden sonra içmeye gittiği yönündeki düşüncelerim arttı doğrusu. Gazinoyu kapatabileceği ve sabaha kadar içeceği düştü aklıma. Yavaş adımlarla içeri girdim. Vahide Sultan tek bir sual etmeden yanımdan geçti. Utanmıyorum diye bağırmamak için kendimi zor tuttum.

Sabah Ferda Sultan ile görüştük. Bana Bedri Kızmaz ile arasında geçen konuşmadan bahsetti. O kadar neşeliydi ki bunu gülen yüzünden anlamasam bile giydiği kıyafet hissettirirdi. Çünkü ilk kez bu kadar renkli giyinmişti. Doğrusu, biraz da onun sayesinde mevsimlerden yaz olduğu içinde tüm açık renkleri barındıran boydan kıyafetini görünce aklıma geldi. Hem kendime hem de Talat’a haksızlık ettiğim düşüncesine kapıldım. Bedri Kızmaz’ın ağabeyine olan saygısı ve çekingenliği ile birlikte biraz da verdiği söz yüzünden kendisinden uzaklaştığını anlatan Ferda Sultan’ın gidişinin ardından görüştüğüm Berrin de Semih ile olan birlikteliğinden bahsedip aklıma girince kesin bir karar verdim ve Talat’tan özür dilemek için Uğurlu ailesinin evine gittim. Önce Ata Bey ve Sedef Hanım ile oturduk. Kimse konuşmuyordu. Ben  büyük oğulları Ferit’i sorarak sessizliği bozdum. Ata Bey ve Sedef Hanım kısa cevaplar ile sorularımı yanıtladılar.  Daha sonra yanımıza gelen Talat ile birlikte çıkıp yürümeye başladık.

İstikamet Uğurlu çiftliğiydi. Epey yürüdük ve ben bu esnada Talat’tan özür diledim. Sonra beni yere serince üstünde Talat’tan başkasını tutmadığını anladığım Şahnaz’ı görmeye gittik. Uzun bir süre Şahnaz’ı sevdik. Örülmüş beyaz yelesi o kadar güzeldi ki elim her değdiğinde Şahnaz gözlerini kapatıp açıyordu. Şahnaz’ı seyrederken gülümsediğim an başını çevirip uzunca beni izlediğini fark ettiğim Talat’a döndüm, onun içinde uygun ise yüzükleri takmanın vaktinin geldiğini söyledim. Dört gün sonra cumartesi günü Erenler Konağı’nda iki aile arasında yüzükleri taktık. Resmen Talat Bircan Uğurlu’nun sözlüsü haline geldim.

Çeçen Rıza’nın ayak izini Ayaş’tan silen Cevher, eline aldığı bir resme bakıyor, bir yandan da Fırat Delitaş’ın kim olduğunu düşünüyordu. Çeçen Rıza’nın daha ölmedi diye söz ettiği Fırat Delitaş’ın kim olduğu onu düşündürüyordu. Bu esnada yanına Maruf geldi. Durumunu sorduğu Cevher dalgınlığından olsa gerek, hemen cevap vermedi, Cevher’in elindeki resme bakıp daldığını fark eden Maruf masaya oturdu.

Resimdeki adamın kim olduğunu sordu. Cevher hâlâ pek kendinde sayılmazdı. Maruf’un sorusuna ”Asıl katil bu”  cevabını verdikten sonra silkinip toparlandı. İbne Ali ve Çeçen Rıza’yı Ayaş’tan uzak tutmayı başaran Cevher için sıradaki hedef Fırat Delitaş’tan başkası değildi; hâlâ asıl katil cevabını merak eden Maruf’a bir açıklama yapmamıştı. Maruf  her ne kadar üstelese de o duymazdan geldi. Maruf tekrar sordu:

-Asıl katil kim? Kim kimi öldürdü, Cevher? Cevap vermedi Cevher. Çay içip içmeyeceğini sorup  konuyu kapattı.

‘’Eskiler’’ den Yeni Bir Yıl albümünün provasına gittiğim için ektiğim  Sedef Hanım ile birlikte ilk gelinlik provasını gerçekleştirdim. Daha sonra beraber oturup bir şeyler içtik. O esnada bana sözleştiğimiz provaya gelmeyişim ile Talat’ı soktuğum durumdan söz etti.

-İlk provaya gelmeyerek Talat’ı nasıl zor bir duruma soktuğunun farkındasın öyle değil mi ?

-Bu konuyu konuşmasak!

Talat’ın değerini bilmelisin. Çünkü o kendisini yanıltan kimseye ikinci bir şans vermez.

-İkinci bir şans söz konusu değil Sedef Hanım. Ayrıca, bu konuyu Talat ile konuşup çözdük. Eğer çözülmeyecek bir vaziyet olsaydı, söz yüzüklerini takmazdık.

-Yani, onu bir daha üzmeyecek, küçük düşürmeyeceksin!

-Kalkabilir miyiz?

-Hay hay, nasıl istersen.

Eve döndüğümde bahçenin bakımı ile ilgilenmek üzere işe başlayan Akif Efendi ile tanıştım. Emekliliğini doldurmuş, aile adına onu bayramdan bayrama ziyaret eden oğlundan başka kimsesi kalmamış, kanserden kaybettiği eşine olan sevgisi hiç azalmamış derin ve anlam yüklü bakışlara sahip biriydi. Eşine sadık olan Akif Efendi’yi tanıdığıma sevindim. Ancak aklıma mektebe yeni yeni ısınan Nusret geldi. Bu duruma tepkisi ne olur, diye düşünmeye başladım.

Ardından babamın çalışma odasından çıkan Semih ile aramızda ayak üstü bir konuşma geçti. Ona önce babamı nereden tanıdığını, burada ne aradığını sordum. Sonra da Berrin’i. Ancak o iki soruma da net bir cevap vermedi. Zaten o gittikten sonra Berrin geldi. Kavga ederek ayrıldıklarını söyledi ve benden aralarını düzeltmemi istedi. Onları barıştırmam konusunda boğacak şekilde ısrar edeceğini bildiğim için yanında geçiştirip bakarız, dediğim Berrin’i uğurladıktan sonra odama çekildim.

Uyumak niyetindeydim ancak aklım eve yaklaşınca mavi çantasını sırtından alıp elinde tutarak yürüyen Nusret’te kaldı. Akif Efendi’yi ilk kez görünce nasıl bir tepki göstereceğini bilmediğimden pencereden dışarıya bakınmaya başladım. Pencereden dışarıya epey bir göz gezdirdim, on dakika sonrasında yakası düşmekte olan siyah önlüklü Nusret’i gördüm. Büyüdüğünü söyleyip banyo yaparken annesini yanına almayan Nusret üstüne ayran dökmüş. Mendil kapmaca oyununda gün boyu sıra arkadaşı Havva’ya mendil attığı için Mehmet ile itişmiş, saçları bozulmuş. Onu görünce aşağı inmek üzere odamdan çıkıp başını kaldırarak Akif Efendi’ye kim olduğunu, burada ne aradığını soran Nusret’in yanına gittim. Akif Efendi, bundan sonra bahçe işleriyle ilgileneceğini söyledi. Nusret ise şaşkınlığı geçer geçmez, gözlerini üstüme dikti. Önlüğünün düşmek üzere olan yakasını tutup önüme attı ve sitem etti:

-İki gün, iki gün bahçeden uzak kaldım hemen bulmuşsunuz birini. Gitmeyeceğim işte. Bu adam burada kalsa da kalmasa da gitmeyeceğim mektebe.

Nusret’i sakinleştirme çabası, Akif Efendi’ye durumu izah etme telaşı derken hiçbir şey yapamadım. Nusret koşup annesine sarıldı, bel ağrısı olduğu anlaşılan annesi durmasını ve sakin kalmasını söyleyince Nusret kızdı. Yeni bahçıvanın gelişine sitem ediyor olmasına annesinin tepki gösterdiğini zannetti, koşarak içeri girdi. Her ne kadar Nusret’i görmek istesem de doğru zaman değildi. O, önce tüm bu olanları babasına ait  olduğu için odasından bir an olsun alınmasına izin vermediği çerçeve resme ve kundurasına anlatacak sonra da konuşmasını: “Ama sen söyle baba, haksız mıyım?” suali ile bitirerek rahatlayacaktı.

Odama çekildim. Tutmayacağı ve  tutsa dahi rahatlatmayacağı  gayet  belli bir uykuya yattım.

BEY KIZI /KİTAP OLDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin