Söylediği gibi zarfı açan eşkıya aradığı resmin zarfta olmadığını görünce bana teslim etti. İçinde Güçlü Hazar Bey’den aldığım ödemenin bulunduğu zarfı almaya zar zor ikna ettiğim Zeynep’e verip eve geri döndüm.
Yarım saat süren bir hazırlık sonrası evden ayrılıp sahne almak için Güçlü Hazar Bey’in mekânına gitmek üzere Zeynep’in yakışıklı, ancak bir o kadar da çapkın diye söz ettiği gencin şoförlüğünü yaptığı otobüse bindim. Gerçekten Zeynep’in söylediği kadar yakışıklı olan bu genç ücreti uzattığım vakit beni kapıdan uzak durmam konusunda uyardı ve “-Buyur abla,” diye hitap edip ücretin üstünden kalan parayı uzattı. Orta yaştaki bir adamın yerini bana vermesi ile geçip oturdum ve bu gece seslendireceğim parçalar listesinde Bedri Kızmaz ile gençlik yıllarında bir türlü yaşayamadığı, hasret kaldığı aşkın tadını şimdi doyasıya çıkardığından emin olduğum Ferda Sultan’ın şarkılarına yer verme kararı aldım. Otobüsten indiğimde Kibar Metin Bey ile karşılaşmamak için hızlı adımlarla hemen ilerleyip içeri girdim. İçkisini yudumlarken masaların düzenini ve meze listesini kontrol eden Güçlü Hazar Bey beni görünce selam verip söze girdi:
-Nasılsınız? İyisinizdir inşallah Buse Hanım. Bu gece mekânın sırf sizi dinlemek için gelecek olanlarla dolacağından eminim. Şimdi gidip sesinizi dinlendirin. Azize ve Fidan ile tanışın. Onlar bu mekâna gelen zatların hangisiyle yakından ilgilenip ilgilenmeyeceğiniz hakkında size malumat versinler.
-Ben şarkılarımı söyler, gece bitince de giderim. Beni ilgilendirmez hangi zatın buradaki hangi kadının göğsüne yaslanıp derdini anlatacağı, hangisiyle şampanya açıp sigara yakacağı.
Buradaki işimin sadece sahne almak olacağını bizzat benim ağzımdan duyan Güçlü Hazar Bey, bu durumdan pek hoşlanmamış :ancak cevap da verememişti. Söylediği gibi dinlenmek üzere çekildiğim kuliste Azize ve Fidan ile tanıştım. Aramızda geçen tanışma faslından sonra sarkık göğüsleri yüzünden kendisini istemeyen bir müşteriden bahseden Azize konuşurken gözlerini üstüme dikti. Anlam veremediğim bakışlarının sebebini sordum, sözünü ettiği müşterinin bana bayılacağını dile getirdi. Tebessüme zerre yer vermeyen bir yüz ifadesiyle gözlerinin içine baktım ve o müşterinin bana sulanacak olursa kafasına yiyeceği herhangi bir şişeden dolayı bayılabileceği cevabını verdim.Esmer tenli, zayıf, uzun boylu ve mor ruj kullandığında yılan görünümü kazanan ince dudaklara sahip olan Fidan söze girdi ve sevişirken dudaklarını hafif kirli sakallı boynundan ayıramadığı erkek arkadaşından bahsetti. Onunla evlenmeyi düşündüğü için pahalı şampanya açtırmadığını söyledi. Azize bu duruma kahkaha atarak tepki verirken ben sessiz kaldım. Sonrasında şarkılarımı seslendirmek üzere sahneye çıktım. Azize ile Fidan’da müşterileri ile ilgilendi. Mekâna giriş yapanlar arasında eşkıyanın da olduğunu fark ettim. Azize içkisini oturduğu masada bırakıp eşkıyanın yanına gitti. Büyük bir ihtimalle ona geceyi kendisiyle geçirmek isteyip istemeyeceğini sormuştu. Bir dakika kadar eşkıyanın oturduğu masa başında bekleyen Azize ellerini havaya kaldırarak :
“Burada bana dost çok!” diye bağırdı ve başka masalara doğru ilerledi. Sanırım eşkıyanın geceyi birlikte geçirme fikrinde olumsuz yanıt verdiğini, yüzüne bakmayışından, onu görmezden geliyor oluşundan anlamıştı.
Selam verip sahneden indim. Yanıma eşkıya geldi ve zarf olayı için özür diledi. O özür dileyince ben de fazla sert çıkıştığımı dile getirdim. Adının Cevher olduğunu, herhangi bir ihtiyaç halinde aynı mahallede oturduğumuz için ondan yardım isteyebileceğimi söyledi. Farkında değildim ancak konuşurken mekânın çıkışına kadar yürüdük. Daha sonra ben kıyafetimi değiştirmem gerektiği için ona iyi geceler dileyip tekrar mekâna giriş yaptım. Azize, hafif bir tebessümle onu istemeyen müşteriyi kaptığımı dile getirip üstüne bir de tebrik etti. Cevap vermeden gece kıyafetimi çıkarıp üstümü değiştirerek mekandan çıktım. Özellikle dikkat etmeme rağmen Kibar Metin Bey ile karşılaştık. Alaylı bir dille nasıl olduğumu, ardından da neden yanında çalışmak istemediğimi sordu. Cevap vermeden ilerledim. Ancak Kibar Metin Bey ses tonunu yükselterek konuşmasını devam ettirdi:
-O vakit, ben söyleyeyim yanımda neden çalışmak istemediğini. Ha sahne kızı, söyleyeyim ister misin?
Yüzümü ona doğru döndüm ve burada çalışıyor olmamın nedenini bir de onun söylemesini istedim.
-Söyleyin Metin Bey.
-Demin gördüm sizi. Yakışıyorsunuz da. Hem haklısın sen. Pavyonda çalışanın ya birden fazla sahibi olur ya da kabadayı sevgilisi.
Beni tanımadan bu şekilde konuşması ağırıma giden Kibar Metin Bey’in yanına doğru yürüdüm ve afili bir tokat attım.Tokattan sonra elini yüzüne dokundurup öylece kaldı. Bir şey demedi Kibar Metin Bey. Hatta öyle bir sustu ki ben onun, burada çalışıyorum diye buradan biri olmadığımı anladığını zannetmiyorum.
Sinir haliyle kılıç kesilen gözlerimi üzerine dikip söze girdim:
-Bu sözler niye Metin Bey? Yanınızda çalışmıyorum diye mi?
Elini yüzünden çeken Metin Bey bir cevap vermedi. Ama ben susmadım. Galiba tüm çabam o tokattan sonra bir şeylerin konuşulup çözülmesi içindi.
-Beni tanımıyorsunuz, bu şekilde konuşamazsınız. Çok mu önemli sizinle çalışmam?
Metin Bey alıp gitmek için bir savaş başlatmış gibi gözlerimin içine baktı ve konuşmaya başladı:
-İlk görüşte aşka inanmam. Ben aşka da inanmam. Bir gün hocam sanatın gerçeği, aşkın içinizde filizlenmiş olanı uyurken düşündüğünüzdür demişti. Sen benim aklımdan çıkmıyorsun.
Gözlerimi gözlerinden kaçırdım. Bir cevap vermeden ilerledim ve bir dakika kadar devam eden yavaş yürüyüşe karşıdan geçen taksiye binerek bir son verdim. Eve gittiğimde Zeynep babası Veysel Efendi’nin durumunun iyiye gittiği müjdesini verdi. Sanırım saatin geç olmasına aldırış etmemiş ve bu güzel haberi paylaşmak için beni beklemişti. Mutfağa geçip oturduk. İstemediğim halde Güçlü Hazar Bey’den alıp ona verdiğim ödemenin bir kısmını kullandığı ile birlikte ne için kullandığını anlatmaya başladı:
-Babamın ilaçlarında değişiklik oldu. Paranın bir kısmı ile ilaçları aldım. Bir kısmı kira ve erzak ihtiyaçlarına gitti. Kış kapıda, odun almak lazım. Ama benim maaş yatınca sana öderim.
-Senden böyle bir şey istemiyorum Zeynep’ciğim. Bunu bana anlatıyor olman bile yanlış. Senin evinde yaşıyorum tabii ki benim de evin geçimine katkıda bulunmam lazım. Kaldı ki babanın sağlık durumu her şeyden önce gelir.
Zeynep ellerimi avuçlarına alıp sımsıkı sardı. Teşekkür etti, benim gibi bir arkadaşı olduğu için şanslı olduğunu dile getirdi. O bunları söyleyince konu eskilere geldi. O zamanlar Berrin ve Derya’nın da dahil olduğu iyi bir dörtlü olduğumuzu konuştuk. Bu durum gece yarısı benim odama geçmemizle devam edip orada uykuya dalmamız ile son buldu.
Uyandığımda saat öğleden sonra ikiyi gösteriyordu ve Zeynep masanın üstüne bir not bırakıp mektebe gitmişti.
-Ben mektebe gidiyorum. Babamın kahvaltısını yedirdim. Senin içinde mutfakta bir şeyler hazırladım. Dünden kalan yemek buzdolabında. Evden çıkmadan önce ısıtıp babamla birlikte afiyetle yersiniz. Odun almayı unutma!
Söylediği gibi yemeği ısıtıp Veysel Efendi’ye yedirdim. İştahım olmadığı için bir şey yiyemedim. Nereden, nasıl alacağımı bilmeden odun almak üzere evden çıktım. Çarşı tarafında karşılaştığım Azize ile Fidan’dan yardım istedim. Birbirlerinin kolundan hiç çıkmadığını fark ettiğim Azize ve Fidan ile birlikte odun alacağımız yere doğru ilerlemeye başladık. Gideceğimiz yer namı diğer Kısır Osman’ın mekânıydı ve bir ton odun alınacaktı. Epey bir yürüdük. Azize ile Fidan yol boyunca kendilerine kafa sallayanlara selam verip mekâna beklediklerini söylediler.
-Eyvallah aslanım, mekandayız biz, ne zaman istersen gel.
Sonra onların da tanımadığı iki adamın peşimize takıldığını fark ettik. Önce hızlı adımlarla ilerledik sonra da koşmaya başladık. Adamların gözden kaybolduğunu düşündüğümüz ara bir sokakta durduk; ancak gözden kaybolmamış kestirme yoldan önümüze çıkmışlardı. Adamlar üzerimize doğru gelince Azize çantasından bıçak çıkardı ve onları sert bir dille uyardı : “Kimsiniz lan siz? Kaybolun takarım yoksa bıçağı.” Ardından Fidan bir adım öne geçip söze girdi:
“Bittiniz oğlum siz. Güçlü yaşatmaz sizi.”
Adamlar attıkları kahkaha sonrası bir hamle ile bıçağı alıp bana doğru yürüdüler.
İçlerinden biri : “Yeni olan sensin değil mi?” diyerek bıçağı yüzüme sürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEY KIZI /KİTAP OLDU
General FictionKİTAP OLDU D&nr ve kitap satan her yerde. Bey Kızı Ayşe' nin; babası Sadi Enver Erenler ve Anadolu Milli Parti Başkanı Talat Bircan Uğurlu karşısında Cevher'e olan zorlu aşkı. Başlangıç Tarihi : Eylül 2016 Bitiş tarihi. : Ekim 2017 Keli...