Gizli gizli arabasına bindiğim Ferit Ağabey sayesinde Ankara’dan kaçmayı başarmıştım, İstanbul’a varmak üzereydik. Bir ara yemek yemek üzere bir yerde araç durduğunda bunu kendi kendine yaptığı konuşmalardan anladım. Neyse, arabadan inip biraz ilerideki esnaf lokantasına ayak bastı. Selam verip içeri girdi. Ne için yaptım bilmiyorum ama başımı kaldırıp arka camdan dışarı bakmam ile birlikte elleri dizinin üstünde duran, ara sıra çayını alıp yudumlayıp tekrar masaya bırakan hafif kilolu, kirli sakallı, gömleğinin kolları dirseğine kadar sıvalı bir adam ile göz göze geldik. Beni gördüğünü fark edince hemen başımı eğdim. Bir dakika geçmeden tekrar başımı kaldırıp baktığımda adamın ismi Mehmet olup (Memet) diye hitap eden bir esnafa el işareti ile selam verip Ferit ağabeyin yemek yemek için girdiği lokantaya doğru ilerlediğini fark ettim, etrafta kimsenin olmadığını anladığım o vakitlerde araçtan inip oradan uzaklaştım.
Yol, iz bilmediğim için bir telefon kulübesinden Zeynep’i arayıp ondan beni almasını istedim. Derhal geleceği cevabını verdi. Yemek yedikten sonra esnaf lokantasından ayrılan Ferit Ağabey kendisini takip eden adamdan habersiz bir şekilde yola koyulmuştu. Uzun yol şoförü olan bu adam beni arabanın içindeyken fark eden Mehmet’ten başkası değildi. Eskiler’in kasetine son ses verip yola devam eden Ferit Ağabey, uzun yol aracı ile arasındaki mesafe az olduğundan bir kaç kez kornaya basmış, beni yolda yürürken görmüş olmanın verdiği şaşkınlık sonrası araçtan inmişti. İki üç kez seslendi, duymazdan gelip yürümeye devam ettim. Bu esnada Ferit Ağabey’in beni rahatsız ettiğini düşünen uzun yol şoförü Mehmet, aracından bir hışım inip Ferit Ağabey’in üstüne yürüdü, aralarında el kol hareketleri ile devam eden bir tartışma başladı. Ferit Ağabey, bana seslenmeye devam ediyordu.
“Ayşe... Ayşe… ”Mehmet ise beni rahat bırakmasını söyleyerek kolunu tuttuğu Ferit ağabeye engel olmaya çalışıyordu. Yanlarına giderek Ferit Ağabey’in beni rahatsız ettiğini düşündüğü için oldukça sinirli olan Mehmet’e onu tanıdığımı söyleyip bir sıkıntı olmadığını anlattım. Güçte olsa Ferit Ağabey’in beni rahatsız etmediğine inandırdığım Mehmet oradan uzaklaştı. Arabayı kenara çektikten sonra oturduğumuz Ferit ağabey ile aramızda uzun bir konuşma geçti:
-Ne arıyorsun burada Ayşe? Talat’ın ve annemlerin bu durumdan haberi var mı?
-Yok ağabey.
-Ne oldu anlat bana?
-Talat ile yaşamanın kolay olmayacağını düşündüm ve kaçtım.
-Son günlerde aranızın açıldığının farkındaydım. Desene Şahnaz’ın ölümü bardağı taşıran son damla oldu.
-Öyle abi... Ben böyle olsun istemedim.
-Sinir hali ile bir hata yaptı diyeceğim, geri dön, henüz yokluğundan kaçtığın anlamı çıkarılmaz, diyeceğim ama Talat bu, ne yapacağı belli olmaz.
-Yok ağabey, eğer sen beni görmedin farz eder gitmeme izin verirsen yeni bir hayata başlayacağım.
-Nasıl bir hayattan bahsediyoruz? Yol bilmiyor kimseyi tanımıyorsun.
-Arkadaşım var, Zeynep. Haber ettim gelip beni alacak. Bir süre onunla kalırım sonra zaten bakarım başımın çaresine.
-Öyle olsun Ayşe. Peki Talat ne olacak? Seni isterse eliyle koymuş gibi bulur.
-Artık Ayşe yok Ferit ağabey. Dedim ya yeni bir hayat, yeni bir hüviyet.
-Pekala Ayşe.
Zeynep beni almak için gelince konuşmaya son verip Ferit ağabey ile vedalaştım. Bir saat süren yol sonrası Zeynep’in babası Veysel Efendi ile birlikte kaldığı evden içeri girdik. Bana kalacağım odayı gösterip hasta yatağındaki babasının yanına gitti. Bir süre odanın içini göz gezdirdim. Elimdeki çantayı yere bıraktım, perdeyi çekip açtığım pencereden dışarı şöyle bir baktım. Bundan sonra kalacağım oda bugüne kadar ki sahip olduğum odanın iki katı kadar küçüktü. O zaman anladım ki artık çıt kırıldım bir Bey Kızı yoktu!..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEY KIZI /KİTAP OLDU
General FictionKİTAP OLDU D&nr ve kitap satan her yerde. Bey Kızı Ayşe' nin; babası Sadi Enver Erenler ve Anadolu Milli Parti Başkanı Talat Bircan Uğurlu karşısında Cevher'e olan zorlu aşkı. Başlangıç Tarihi : Eylül 2016 Bitiş tarihi. : Ekim 2017 Keli...