Bölüm 4

8 1 0
                                    

Babamdan duyduğum, etkisinde kaldığım için devamını dinleyemediğim söz ve babam son derece haklı. Çünkü gazetenin kapak fotoğrafı Talat Bey ile benim yemek yediğimiz gece alınmış bir resim ve düşününce haber başlığı hakikaten rahatsızlık vericiydi.

“Sahne kızı, Anadolu’nun aklını çeldi.”

Nedeni haber başlığından kaynaklanan sinir olsa gerek babam oracıkta ağzına geleni söyledi ve küçük çaplı bir münakaşaya giriştik. Babam, bu haberin ne anlama geldiğini sordu, ben ise yemeğe çıkacağımızdan haberdar olduğunu söyledim. Hesabını sorduğu mesele Talat Bircan Uğurlu ile yemeğe çıkmış olmam değil, orada cemiyetteki mühim simaların hakkımda, daha doğrusu, babam hakkında ne diyeceklerini düşünmeyip pavyon karısı gibi sahne almamdı ki babamın ’’pavyon karısı’’ benzetmesi dışında söylediği her şey de hakkı vardı.  Ah, ne olurdu, o haberde Sahne Kızı yerine Bey Kızı başlığı yer alsaydı.
Bitmedi, babamdan sonra bir de Vahide Sultan üzerime gelmeye başladı ki onu dinleyecek ve :
“Ben söylemiştim ile başlayıp hiç akıllanmayacaksın sen!” İle bitme olasılığı yüksek olan o nasihat ve azar karışımı sözlere katlanacak takatin zerresi yoktu. Bu gazete haberinin yarattığı kaos boyunca sesleri çıkmayan, öylece köşede duran arkadaşlarım ile Çankaya ardından da Batıkent civarına kadar çıktım ve daha sonra elime bir gazete alıp Talat Bey’in makamına gittim. Haberi az evvel  gördüğünü ve gazetenin sahibini arayıp haberden rahatsız olduğunu bildirdiğini dile getirdi. Hatta büyük nezaket ve incelikle endişe edecek bir durum olmadığını söyledi. Ardından beni çay eşliğinde sohbet etmeye davet etti. Aklımda onun kibar ve romantik yanlarından çok babamın pavyon karısı benzetmesi vardı ki bu beni davete icabet etmeye zorladı ve bizi takip etmekte olan arkadaşlarımı görmezden gelip onunla bir şeyler içmek üzere az ilerideki pastaneye girdim. Konu halen gazetede yer alan haberdi. Rahatsız olduğumu dile getirir getirmez konu değişti ve bana bugün Fettah Efendi’nin kendisinden iş istediğini söyledi. Konuşmanın devamında ondan babam ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini, bu durumundan söz ederek babamın olur vermesiyle Fettah Efendi’yi işe aldığını öğrendim.

Sonra nazarım yan taraftaki masaya çarptı, Berrin’in merakına yenilip bizi izlemek için içeri kadar girdiğini fark ettim. Hatta bir ara Talat Bey, hanımefendinin tanıdık olup olmadığını sordu, birine benzettiğim yalanından başka hiçbir şey söyleyemedim. Bir ara, sesimi beğendiğini dile getirdi, birer çay daha içtikten sonra veda edip eve gittim. Babam çalışma odasındaydı, ona görünmeden odama çekildim, keyfinin fevkalade yerinde olduğunu Vahide Sultan’dan öğrendiğim babam  beni yemeğe çağırana dek aşağı inmedim.

Tuhaf bir şekilde babamdan beklenmeyecek hareketlere tanıklık ettim bu gece. Çünkü yemek masasında, tam da babamın sağ yanındaki sandalyede daha dün kovmaktan beter ettiği Fettah Efendi oturmakta ve  kuzu etinin en güzel yeri şuradır, yanında en iyi şu  gider tavsiyelerinde bulunmaktaydı. Babam oturduğu yerden kollarını açıp ‘’İşte benim kızım’’ diyerek beni masaya davet etti. Onun oldukça keyifli olması ve Fettan Efendi ile hiç tartışmamış gibi davranması beni şaşırtmıştı. Ancak Talat Bey’i kendime aşık edeceğime dair Berrin ile bahse girmiştim ve bu durum beni derin bir sessizliğe ittiğinden şaşkınlığımı babama yansıtacak tüm sualler aklımdan uçup gitmişti. Yemeğin ilerleyen dakikalarında babam merak ettiğimi anlamış olacak ki Fettah Efendi ile arasında geçen tatsızlığın sebebini söyledi. Meğerse Fettah Efendi, önemli bir kaç programa katılım sağlanacağını unutmuş ve babam, gün boyu davet sahiplerinden telefon gelince sinirlenmiş. Kendisi de olayı gereksiz yere büyüttüğünün farkındaydı ve Fettah Efendi ile ailesini geri çağırarak hatasını telafi etmişti.

Bütün gece yemek masasında oturup babam ile Fettah Efendi arasında geçen ve bol kahkaha atılan konuşmaları dinledim. Sabah erkenden kalkıp yürüyüşe çıktım. Daha sonra beni almak için konağa gelen Berrin ve Zeynep ile birlikte önce Çankaya ardından da Kalecik civarlarında dolaşmaya başladık.
Planlarımız arasında alışverişte bulunmak vardı. Önce bir şeyler içip sohbet ettik ardından da alışveriş yapmaya başladık. Henüz pek bir çeşit bakmadan, bir şey almadan Talat Bey ile karşılaştık ve ben arkadaşlarımı bırakıp Talat Bey ile birlikte kaldığım yerden devam ettim alışverişe. Bütün gün oradan oraya dolandım ve Anadolu’da peşimden geldi. Bilmiyorum belki aşırı derecede sıkıldı ama bir an olsun sıkıldığını bana hissettirmedi. Saat beş kırkta mecliste gerçekleşecek olan toplantıdan söz etti ve daha sonra buluşma sözü vermem konusunda onayımı almayı sağlayacak derecede ricada bulunup olduğumuz yerden uzaklaştı.

Plan kurduğum lakin Talat Bey’in gelmesiyle iptal edip yalnız bıraktığım Berrin ile Zeynep’in yanına gidip onlar sormadan anlatmaya başladım. Konuştuklarımız arasında Talat Bey ile zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım, hiç olmadığı kadar eğlendiğim gerçeği vardı ki bir yandan bunları anlatıp bir yandan da Berrin’e girdiğimiz bahsi şimdiden kaybettiğini hatırlatıp durmak keyfimi oldukça yerine getirdi.
Talat Bey’in ayak işlerini gören Fettah Efendi, gün boyu ya babam ile birlikte çalışma odasında olup konuşuyor ya da Anadolu Milli Partisi binasında kendisine Sabahattin Bey tarafından verilen işlerle meşgul olup Talat Bey’in makam odasına girmenin bir yolunu arıyordu. Babam ise ara sıra Anadolu Milli Partisi’nin binasında bulunuyor, arayı soğutmayacak sıklıkta da Talat Bey’i ziyaret ediyor ya da telefon görüşmesi yapıyordu.
Aradan iki hafta kadar bir zaman geçmişti. Bu iki hafta boyunca Fettah Efendi’yle babamı çalışma odasında sık sık konuşurken gördüm. Sırf rahatsız etmek için, türlü bahanelerle içeri girip konuşmalarını defalarca böldüm. Talat Bey’in davetlerini kaç kere reddettiğimi, bunun için Vahide Sultan’dan kaç kere azar işittiğimi saymadım. Fettah Efendi, tam iki hafta sonra bugün Talat Bey’in makam odasına girip dolapları, çekmeceleri dağıtmadan kontrol etti. Bu durum, nazarı, üstünde, özel olduğu belirtilen zarfa değene dek devam etti. Fettah Efendi, paketi almaya yeltenir yeltenmez meclisteki toplantıdan çıkan Talat Bey kapıyı açıp içeri girdi.

Talat Bey’in içeri girmesiyle Fettah Efendi, fark ettirmeden yere düşen zarfı ayağıyla masanın altına itti. Talat Bey, Anadolu Milli Parti binasına girer girmez Sabahattin Bey’den onu odasına göndermesini istediği için Fettah Efendi’nin o an orada olması herhangi bir sorun yaratmamıştı. Talat Bey, burada onun üstlenebileceği bir iş olmadığını dile getirerek bundan sonra makam şoförü olarak görevine devam etmesini söyledi. Talat Bey’ den duyduğu her şeye:

“Evet efendim, peki efendim” gibi kısa cevaplar veren Fettah Efendi, uzun bir süre o son duyduğu söze takılıp kaldı. Hatta konağa döner dönmez bunu Sadi Enver’e anlattı.

“Artık makam şoförüm olduğuna göre ben istemeden buraya gelmene gerek yok!”

Fettah Efendi’nin endişeli hali, babamı, elinde olmayan bir kahkahaya boğdu. Öyle ki beni konaktan çıkarken gördüğünde nereye gideceğimi sordu ve daha cevap vermeden, yarım bıraktığı kahkahayı sürdürdü... Bu durum karşısındaki şaşkınlığım babamın kahkahası süresince artar hale geldi, babam, uğurlar bir biçimde ellerini sallayarak yanımdan  uzaklaştı. Babamın bu haline bir isim veremeyen tek kişi değildim. Aynı şekilde Vahide Sultan’da karşılaştı babam ile. On dokuzuncu evlilik yıl dönümünde babamın kendisine hediye ettiği etkileyici bir tasarımı olan küpeyi bulamadığını söyleyerek özür diledi, o an kahkaha atmaya başlayan babam, gülmekten bir cevap veremeden odasına çekildi.

Bir gün sonrasıydı. Onca daveti geri çevirdikten sonra ilk kez Talat Bey ile birlikte bir araya geldik. Bana kuşlardan bahsetti. Konu hayattan istediklerine geldiğinde, onun hayattan istediği tek şeyin emeklilik olduğunu öğrendim. Sonra:

“Yok yahu,” diyerek karar değiştirdiğini işittim. Biraz durdu, devam etti konuşmasına. Koskoca toplum ve milletin inandığı bir adam için emekliliğin uzaklaşmadıkça pek mümkün olmadığını dile getirdi. Ardından, özgürlüğü kuşları anlattığı kadında bulacağını söyledi. Onun bu sözünden Berrin ile girdiğim bahsi kesin olarak kazandığımı anladım.

Eve gidip sıcak bir banyo yaptıktan sonra uyumak üzere odama çekildim. Bu arada Vahide Sultan’ dan yarın akşam Talat Bey’ in misafiri olduğumuzu öğrendim.
Babamın bahsettiği zarfı alması konusunda tembih ettiği Fettah Efendi tekrar Talat Bey’in makam odasına, masanın altında olan zarfı almaya gitti. Talat Bey, onu odasına girmek üzereyken gördü. Fettah Efendi, Talat Bey’i fark edince odaya girmekten vazgeçti, binadan çıkıp makam aracının önünde beklemeye başladı. Ardından, yardımcısı Sabahattin Bey ile konuşan Talat Bey ondan canı yandıkça susmaktan zevk alan birini bulmasını istedi. Hiç şüphesiz bu kişiye Fettah Efendi’nin ölüm emrini verecekti ve kırdığı kalem sonrası yardımcısı Sabahattin Bey’e onun ismini vermesi bunun en büyük en göstergesiydi. Zaten bu konuşmadan iki saat sonra Sabahattin Bey ile aralarında bir konuşma daha geçti.

-Her şey istediğim gibi öyle değil mi?

-Evet efendim. Adamımız konuşmayı, sırf yaşıtlarından geç söktüğü için sevmeyen biri. Üstelik siz de tanıyorsunuz.

-Kim peki?

-Bir zamanlar dert ettiğiniz gönül meselesini kökünden çözen adamın tam kendisi. Hani şu sizinle alâkalı tek kelam etmeden suçunu itiraf ederek hapis yatan kişi...


Akşam ailecek Talat Bey’in davetine katıldık. Beraber sohbet eşliğinde yemek yedik. Başlarda halkın Anadolu Milli Partisi’nden beklentileri olarak tartışılan konu daha sonra değişti ve Talat Bey bize ilk eşi Gönül Hanım’ı kaybettiğinden bahsederek ikinci bir izdivaç düşündüğünü söyledi. Ardından bir özür diledi ve ikinci bir izdivacı sadece benimle düşünebileceğini dile getirerek ayağa kalktı. Kendi tasarımı olan takı setini bana hediye ederek evlilik teklifi etti. Teklifini düşünmem konusunda ricada bulundu. Vahide Sultan, evlilik telifinin verdiği sevinç dolu gülümsemeyi bir kaç defa boğazını temizleyerek saklamaya çalışırken babam sessiz kalmayı tercih etti. Sonrasında biz Fettah Efendi’nin şoförlüğünü yaptığı araç ile konağa döndük.

Eve giden merdivenleri çıkarken Vahide Sultan, Talat Bey’in teklifini iyice düşünüp en doğru kararı vermem gerektiği hakkında konuşmalar yapmaya başladı. Dinlememek için adımlarımı hızlandırdım ve Vahide Sultan’ın bana seslenmesiyle arkamı döndüm. Gözlerim oğlu Nusret’e sarılan Fettah Efendi’ye çarptı. Hafifçe gülümseyerek yürümeye devam ettim. Adımımı atar atmaz bir kaç el silah sesiyle merdivenden düşer gibi oldum ve Fettah Efendi’nin kanlar içinde yerde yattığını fark ettim.

BEY KIZI /KİTAP OLDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin