17'

988 86 48
                                    



Nomin özel bölüm







Eve döndüklerinde Jaemin kendi dairesine gitmek zorundaydı. Her ne kadar kalıp aldıkları şeyleri gözden geçirmek, gelecek olan bebekleri düşünerek hayallere dalmak istese de Jeno'dan aldığı telefon izin vermemişti buna. Bu yüzden asansörle Mark ve Donghyuck'un kaldığı dairenin önüne kadar gelmiş, taşıdığı poşetleri bir kenara koyup gitmek üzere arkasını dönmüştü ancak kolundan tutan Donghyuck buna izin vermedi. Gitmek üzere olan bedeni kendine çevirdi, poşetlerden birini eline aldı ve içindeki elbiseyi çıkarttı. Jaemin'in eline tutuşturdu beyaz minik elbiseyi. Jaemin her ne kadar geri vermek istese de Donghyuck çoktan yüzüne kapatmıştı kapıyı.
Derin bir nefes verdi ve bir alt kata indi merdivenleri kullanarak. Elindeki beyaz parçayı sıkı sıkı tutuyordu. Arada bakışları takılı kalıyordu ve bu yüzden kapısının önünde bekleyen Jeno'yu fark etmesi uzun sürdü. Göz göze geldiği bedenle panikledi, elindeki kıyafeti hızla arkasına sakladı.

"Oh, birkaç saate geleceğini söylemiştin." dedi şaşkınlıkla. Her ne kadar sakin kalmaya çalışsa da kendisine doğru adımlayan Jeno ile heyecanını saklayamadı. Gözleri titredi sert bakan gözler karşısında.

"Sürpriz." diyerek dudaklarına minik bir öpücük konduran bedene karşılık verdi, çok geçmeden ayrıldı.

"Ne saklıyorsun arkanda?"

"Hiçbir şey." dese de Jeno'nun alayla kalkan kaşı inanmadığını gösteriyordu. Alt dudağını dişleri arasına aldı utançla.

"Jaemin." sert ses tonu her ne kadar bir alfa olduğu için Jaemin'i etkilemiyor olsa da Jeno'yu sinirlendirdiğini bilmek vicdanını yeterince zedelemişti.
Arkasına uzanan ve kolunu önüne getirmeye zorlayan ele sesini çıkartmadı. Jeno'nun elindeki elbiseyi görmesine izin verdi.

"Bu da ne?"

Jaemin sessiz kaldı. Ne diyeceğini, nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Jeno'nun bilmediği çok şey vardı. Şimdi hıçkıra hıçkıra ağlamak, tüm hayatını anlatmak ve aslında kim olduğunu söylemek istiyordu ancak korkuyordu. Hala kendisine anlamaz gözlerle bakan bedenden kaçırdı gözlerini utançla.

"Hey, neden ağlıyorsun?"

Jaemin gözyaşlarını sildi sinirle. Jeno'yu kenara ittirip dairesine girdi. Peşinden gelen bedenle koltuğa oturdu ve elindeki beyaz elbiseyi yanına bıraktı. Jeno şimdi görmüştü beyaz kumaş parçasının ne olduğunu.

"Neden böyle bir şey aldın? Neden ağlıyorsun balım?"
Diğer yanına oturan Jeno'nun dokunuşlarına bıraktı bedenini. Omuzuna yaslandı ve burnunu çekti. Söze girmek çok zordu. Nasıl anlatacağını bilmiyordu.

"Konuşmadığımız sürece hiçbir şeyi çözemeyiz Jaemin. Anlat, çocuk mu istiyorsun?"
Sesi narindi. Jaemin'in ağlıyor olması oldukça yaralamıştı Jeno'yu. Üzülüyordu biricik sevgilisini ağlarken gördükçe.

Jaemin sorusunu başıyla onaylamıştı. O kadar yavaştı ki neredeyse hareket etmiyormuş gibiydi ancak Jeno fark etmişti. Yüzüne üzgün bir ifade kondurdu. Gözleri dolmadan edememişti. Jaemin'in çocukları ne kadar çok sevdiğini biliyordu ancak böyle bir şeyi Jeno'ya söylemesi Jeno'yu ne kadar çok sevdiğini de gösteriyordu.

"Evlat edinebiliriz. Sen iste yarın evlenir, sonraki gün de bir çocuk evlat ediniriz Jaemin. İstediğin her şeyi yaparım, yeter ki ağlama."
Omzunda dinlenen bedenin başını kaldırdı. Yavaş yavaş yaşlarını sildi avuçları arasındaki yüzden.

Glacier | MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin