16

880 94 28
                                    





Klinikten birlikte ayrıldılar. Jaemin'in de yapacak işi kalmadığı için onlara katılmıştı. Arabaya geçtiklerinde arka koltukta oturan alfa iki koltuğun arasından başını çıkartarak neşeli sesiyle konuştu.

"Hadi alışverişe gidelim!"

Mark yanında oturan Donghyuck'a bir göz attı önce. Yorgun gözüküyordu pembeli.

"Hyuck yorgun gözüküyor. Sanırım iyi bir fikir değil." dedi ancak Donghyuck başını iki yana salladı ve kendisini düşünen bedene bir gülücük verdi. Vites topuzunun üzerinde dinlenen Mark'ın eline attı bir elini. Diğeri de koca karnındaydı.

"Ben iyiyim, gidebiliriz." dedi yüzündeki tatlı gülücükle. Mark da onaylayıp arabayı avmye sürmeye başladı. Çok da uzak olmayan binaya ulaştıklarında kapıya yakın olan park yerlerinden birine çekti arabasını. İnmeden önce de Donghyuck'a döndü. Çıkarttığı maske ve şapkasını takmasını beklese de pembeli arabanın kapısını açıp inmeye çalışmıştı.

"Maskeni takmayacak mısın?"

"Nefes alamıyorum maskeyle." dediğinde Mark bir şey diyemedi. Özellikle son birkaç gündür şiş karnının ciğerlerini sıkıştırdığını ve yattığı yerde bile bazen nefeslerinin daraldığını biliyordu.

Arabadan indi ve diğer tarafa koşuşturdu hızla. Hyuck'un da inmesine yardım ettikten sonra girişe çoktan varmış olan Jaemin'in yanına adımladılar.

İçeri girdiler ve Jaemin'in ısrarı üzerine önce bebek kıyafetleri satan tatlı mağazaya yöneldiler. Jaemin'in köşede saklanmış olan mağazayı sanki daha önce çok kex gelmiş gibi bulmasına şaşırsalar da seslerini çıkartmadılar.

Mark bir koluna Donghyuck'u geçirdi, diğerine de sepet aldı. Yavaş ve olabildiğince temkinli adımlarla yürümeye, etraftaki küçücük kıyafetlere göz atmaya başladılar. Mark gördüğü kıyafetlerin küçüklüğü karşısında şok olmadan edemedi. Böylesine küçük kıyafetleri içine girecek bedenleri düşündü. Hyuck gibi pembe saçlı ve mavi gözlü bir bebek kurdu kafasında. Düşüncesi bile hıçkırıklara boğmaya yeterdi.
Donghyuck'un isteği üzerine mavi ağırlıklı olmak üzere kıyafetler sepete eklendi. Sonrasında da minik oyuncak ayılar girdi sepete. Çok geçmeden ilk sepet dolmuştu, zaten kıyafetler küçük olduğu için sepetler de minicikti. İkinci bir sepete geçti Mark. Gözüne çarpan her şeyi almak istiyordu ancak bir ara Donghyuck'tan azar işitmişti saçma şeyler seçtiği için. Tavşan kulaklı tulumlar, peluş hırkalar ve şapkaların neredeyse hepsi Donghyuck tarafından reddedilmişti. Sonuç olarak da Mark hepsini birer birer geri asmıştı askılarına. Donghyuck'un ilgisini çeken tek şey ayı kulaklı tulumlardı.

Üçer tane biberon ve hazır gıdalardan doldurmaya koyuldu sepete. Mark onun her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmesini masum gözlerle izledi. Tam bir profesyonel gibi davranıyordu Hyuck, getekli olmayan hiçbir şeyi almıyordu. Mark'ın da almasına izin vermiyordu.

İkinci sepet yarı yarıya dolunca Mark kasaya ilerlemeyi düşündü. Alacak başka bir şry kalmamıştı sonuçta. Zaten bebekler sadece birkaç ay giyebilecekti bu kıyafetleri. Hızlı büyüyecekleri için sürekli alışveriş yapacaklardı.
Ancak Donghyuck kasaya varmadan önce duraklamıştı.

"Şu reyona da bir bakabilir miyiz?" dedi çekiştirdiği Mark'a. Tüm alışverişleri boyunca sadece erkek bebek reyonunda gezmişlerdi ve Donghyuck'un şimdi kız bebeklerin reyonuna gitmek istemesini garip bulduğu için ona döndü kalkık kaşlarıyla.

"En azından birinin pembe kürklü olmasını istiyorum." demiş, bakışları yere sabitlenmişti. Mark bu teklifi asla reddedemezdi, daha birkaç dakika önce hayalini kurduğu bebeğin şimdi de pembe bir tulumun içindeki hayali düştü aklına. İçten içe ağlamak istiyordu düşlediği bebeğin tatlılığına.

Donghyuck'a kocaman bir tebessüm verdi.

"Ben hepsinin senin gibi pembe olmasını istiyorum." dedi ve koluna girmiş olan ve asla bırakmayan bedeni köşedeki reyona götürdü yavaşça.

İkili köşeyi dönüp reyona geldiklerinde karşılaştıkları manzara ile donakalmışlardı.
Jaemin elinde tuttuğu minik beyaz elbiseye kilitlenmiş reyonun ortasında duruyordu. Parmakları kumaşı okşuyordu. Yüzünde hüzünlü bir ifade vardı, dokunsalar ağlayacak gibiydi.
Ona şok içinde bakan ikiliden kendine ilk gelen Donghyuck oldu ve kolunu Mark'tan kurtarıp hüzünlü bedenin yanına gitti. Bir elini yavaşça omzuna koydu, sıvazladı. Jaemin yerinden sıçramış, yanındaki pembeliye döndürmüştü dolu gözlerini.

"Jaemin." dedi Hyuck. Sesini olabildiğince kısık tuttu. Jaemin'i anlamaya çalıştı. Çocukları, özellikle bebekleri sevem bir alfa, bir insan ile birlikteydi. Hiçbir zaman kadınları çekici bulmayan alfa, omegasızdı. Kötü bir durumdu. Jaemin'e üzülmüştü. Hiçbir zaman kendi kanından bir çocuğu olmayacaktı.

"Jeno ile çocuğumuz olsa ne kadar tatlı olacağını düşündüm hep."dedi.
Sesi titrek ve kısıktı. Ağlamamak için kendini tuttuğu belliydi. Donghyuck gözlerinin dolup taştığını hissetti. Çocuk istememesine rağmen kendisine üç bebek bahşedilmişken hayatı boyunca çocuğu olsun isteyen biri vardı karşısında. Yaşları dökülürken Jaemin'i kendisine çevirdi, elindeki tatlı elbiseyi aldı.

"Hatırlıyor musun? küçükken çocuklarımızı birlikte büyüteceğimize, bize yaptıkları gibi onları cinsiyetleri yüzünden birbirlerinden ayrı koymayacağımıza söz vermiştik."

Jaemin buruk bir gülücük verdi Donghyuck'a. Başıyla onayladı, elbette hatırlıyordu hiçbir zaman tutamayacağı sözü.

"Sözünde dur ve onları büyütmeme yardım et Jaemin."
Ardından elindeki elbiseyi Mark'ın kolundaki sepete koydu. Jaemin'in toparlanması için onu yalnız bırakıp kasaya ilerledi peşinden gelen Mark ile. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu biliyordu.







...

Jaemin (ᗒᗣᗕ)՞ (;'-') ( .•́ _ʖ •̀.)

Ayrıca YENİ FİC NOMİN OMEGAVERSE ONA DA BİR GÖZ ATIN!!!
Umarım beğenmişsinizdir.

Glacier | MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin