12

901 92 28
                                    














Kasabadan çıktıklarında derin bir nefes vermişti Mark çünkü çıkana kadar herkesin bakışları üzerinde gibi hissetmişti ki bu doğruydu. Yanındaki kurda olan bakışların farkındaydı ve içinden iyi ki insan formunda çıkmadıklarına şükrediyordu. Herkesi tanıyordu neredeyse, kim olduğunu açıklayamazdı.

Birkaç saatlik yolculuğun ardından bir benzinlikte durdurmuştu arabayı. Etrafta çok fazla insan olmadığını görünce arabanın arka kapısını açmış, Hyuck'un da inmesine izin vermişti. Yol boyu arka koltukta dönüp duran ve arada iniltiler bırakan kurdun bir derdi olduğu belliydi.
Hyuck'un hızla arabadan inip ilerideki çalılıklara koşturduğunu görünce derdini anlamıştı. Hamileliği yüzünden tuvaletini uzun süre tutamadığını çok önceden fark etmişti. Ona biraz zaman tanımak için benzinliğin marketine girdi ve bir yandan içecek bir şeyler alırken diğer yandan da telefonunda aradığı numarayı bulmaya çalışıyordu.

Kasanın önüne geldiğinde rehberinde bulduğu numarayı çevirdi, aldıklarının parasını ödedi. Açılan telefon ile karşı taraftan gelen sese odaklandı.

"Bir sorun mu var?"

"Evet. Acilen kalacak bir yer ayarlaman lazım. İki saate il dışına çıkmış olacağım."

"Şehre mi geliyorsun?!" diye karşı taraftan yüksek bir nida kopunca yüzünü buruşturup telefonu hafif uzaklaştırdı kulağından.

"Beş saatlik yolum kaldı. Çabuk halletsen iyi olur."

"Pekala, birkaç saate konum atarım."

Mark hmladı ve poşeti eline alıp marketten çıktı. Arabasının önünde bekleyen pembeliye ilerledi yavaş adımlarla. Uzun süre araba kullanmaktan dizleri ağrıyordu.

"Mümkünse komşu istemiyorum."

Dedikten sonra cevap beklemeden telefonu kapattı, cebine geri koydu.
Bacağında hissettiği dürtükleme ile hala yumuşamamış olan bakışlarını yere indirdi ve pembeli ile göz göze geldi. İstemsizce kaşları gevşedi, yüzünde bir gülücük oluştu. Çömelip bir elini pembe kürke daldırdı. Dokunuşuna yaslanan ve gözlerini kapatan kurdu izledi.

"Seni korkuttuysam özür dilerim Glacier."

Hyuck yüzünü yalamaya başlayınca kıkırdadı ve iki elini de yüzüne çıkarttı. Hafifçe ittirdi.

Doğrulup arabaya yöneldi ve arka kapıyı açtı. Hyuck bindikten sonra da sürücü koltuğuna geçti. Yola koyuldu tekrardan.

Radyoda çalan şarkılar eşliğinde devam ettiler. Mark saat başı bir benzinlikte durmaya özen göstermişti. Hyuck'un araba yolculuğundan hoşlanmadığını ve büyük ihtimalle midesinin bulandığını düşünmüştü.

En sonunda şehre girmişlerdi. Mark telefonuna gelen konumu açıp yola o şekilde devam etmişti.
En sonunda konuma vardığında aynı numarayı aradı.
"Binanın önündeyim."

"İki dakikaya geliyorum."

Telefonu kapatıp beklemeye koyuldu. O sırada arkaya dönüp Hyuck'un ne yaptığına bakmak istedi. Gördüğü uyuyan bedenle yüzüne bir gülücük kondurdu. Elini pembe kürke atmamak, en çok da yanına kıvrılmamak için zor tutuyordu kendini.

Arabasının camına vurulmasıyla olduğu yerde sıçradı. Hyuck'un uyumaya devam ettiğini görünce derin bir nefes verdi. Arabanın dışında bekleyen ve soğuk yüzünden olduğu yerde zıplayan bedene gözlerini devirip kapıyı açtı, arabadan indi.

Boynuna dolanan kollarla gülümsedi ve aynı şekilde karşılık verdi sarılışa.

"Özlettin kendini Mark Lee."

Mark sarıldığı bedenin sırtını patpatladı. Ayrılıp saçlarını karıştırdığı sırada konuştu.

"Ben de özledim Jeno Lee."

İkilinin sohbetini arabadan gelen sesler bölmüştü. Jeno şok içerisinde kendisine hırlayarak kapalı camın ardından bakan kurda bakıyordu. Aynı şok Mark'ın yüzünde de yer edinmişti. Sonuçta ilk defa hırladığını ve böylesine öfkeli olduğunu görüyordu pembelinin.

"Sanırım kıskandı." dedi kıkırdayarak Mark. Ardından yüzüne bir gülücük kondurup arabaya yöneldi. Kapıyı açtığı sırada Jeno'nun korkuyla arkasına saklanmasına bir kahkaha attı.

Beklenenin aksine kurt yavaşça arabadan inmiş, Mark'ın arkasına kaçan bedeni koklamaya başlamıştı. Jeno'nun korktuğunu anlamış olmalı ki ondan uzaklaşıp Mark'ın önüne geçmiş ve oturmuştu.
Mark zaten beline kadar gelen kurdun kafasına elini hiç zorlanmadan atıp okşamıştı tüylerini. Hyuck da kafasını beline doğru yaslamış, gözlerini kapatıp dokunuşlara bırakmıştı bedenini.

"Glacier ile tanış."

"Afedersin ama götüm dondu burada. Yukarı çıkalım bi bakarız."
Hava soğuktu ve Jeno'nun üzerinde sadece bir tişört vardı. Daha fazla zaman kaybetmeden bagajdaki eşyaları aldılar, binaya giriş yaptılar. Asansöre bindiklerinde açıklamaya koyuldu Jeno.

"Her katta tek daire olduğu için komşularla bir sorun yaşamayacaksın. Ek olarak gündüzleri resepsiyonda görevliler oluyor ve binada hayvan beslemek yasak olduğu için olabildiğince saklamaya çalış Glacier'ı."

"Bilmem gereken başka bir şey?"

"İhtiyacın olursa diye söylüyorum, alt komşun benim yakın arkadaşım ve kendisi veteriner. İstediğin zaman kapısını çalabilirsin. Hatta numarasını da verebilirim."

"Ne kadar yakın arkadaşın?"
diyerek kaşlarını oynattı Mark. Jeno'nun ne kadar flörtöz bir insan olduğunu bildiği içindi imaları.

"Fazlasıyla." diyerek gülmüştü Jeno.

En sonunda asansör durmuş, boş koridora adım atmışlardı. Binanın girişinden bile ne kadar lüks bir yer olduğu belliydi. Koridorlarda bile halı serili, duvarlar tablolarla doluydu. Mark içerisinin de abartılı olmaması için dua ediyordu içinden.

Jeno anahtarları cebinden çıkartıp Mark'a uzattı.

"Gitmem gerekiyor, bir ihtiyacın olursa ararsın."

"Tamamdır. Sonra görüşürüz."
Ve ardından ikili eve girdi.
Mark ardından kapıyı kapatıp elindeki çantaları bir kenara attı. Hyuck'un çoktan etrafta dolaştığını duyabiliyordu. Pençeleri parke zeminde takırdıyordu  ve Mark alt komşusuna ses gitmemesi için birkaç halı almayı aklının bir köşesine not etti.

Hava kararalı çok olmuştu.
Yolculukları birçok kez durdukları için uzun sürmüştü ve Mark'ın tahmin ettiğinden daha uzun bir süre araba kullanması yüzünden dizleri ve beli ağrıyordu. Yatıp dinlenmesi gerekiyordu artık. Bu yüzden çantasından pijamalarını çıkartıp bulunan tek odaya geçmişti. Ev fazlasıyla büyğk olmasına rağmen sadece bir odası vardı.

İçeri girdiğinde Donghyuck'u hala kurt formunda yatakta yatıyorken gördü. Tüm gün yolda mide bulantısı yüzünden doğru düzgün uyuyamamış, yorulmuştu. Şimdi de uyuyor olduğunu düşündüğü için üzerindekileri bir çırpıda çıkartıp altına eşofmanını geçirdi. Evin içi beklediğinden sıcak olduğu için üzerine bir şey giyme ihtiyacı duymadı, yatağına ilerledi.
Donghyuck'un kenara kıvrılmış bedenini rahatsız etmemeye özen göstererek yorganı kaldırdı ve altına girdi ancak Hyuck gözlerini aralamıştı. Mark da uyandığını fark edip kürküne elini attı, kendine doğru çekti sıcak bedenini. Kafasını boynuna gömmesine izin verdi, sıkıca sarıldı pembeliye.

"Eğer istersen dönüşebilirsin. Burada güvendeyiz Hyuck."

Cevap olarak boynuna bir dil darbesi almıştı. Hareketlenmediğini görünce de kalkamayacak kadar yorgun olduğunu düşündü, boşverdi.

Kolları arasındaki kurt ile sıcak ve güvende bir uykuya daldı.




...
Oylayıp yorum yapan herkese teşekkür ederim. Ghostlara da buradan selam olsun dşsldpdö
Umarım beğenmişsinizdir.

Glacier | MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin