Sabah kapısına alacaklı gibi vurulması ve aynı anda telefonunun çalması ile uyanmıştı Mark. Yanında yatan Donghyuck gibi o da korkuyla yattığı yerden doğrulmuş, hızlı adımlarla kapıya gitmişti. Sabahın bu saatinde böyle uyanmak sinirlerini bozmuştu. Hyuck'un öpücükleriyle uyanmayı tercih ederdi.Kapıyı açtığında sinir ve şaşkınlık karışımı bir Jeno ve yanındaki mahçup gülümsemesi ile dikilen Jaemin'i gördü. Tabii Jaemin'de değişik bir şey vardı.
Kafasındaki açık kahve kulaklar."Oh, bunu yapabiliyor muydun?"
dedi Jaemin'in kafasındaki kulaklara ithafen. Jaemin hevesle başını sallayınca uyanmanın verdiği sinir gitmiş, bir gülümseme oluşmuştu yüzünde.Önünden geçip giden bedenlere izin verdi ve arkalarından salona girdi. O sırada Jaemin'in pofuduk kuyruğu takıldı gözüne. Hyuck'u pembe kuyruğuyla hayal edince içinde kelebekler uçuştu adeta. Kalbi pır pır ediyordu.
"Ee, sabahın köründe kapımın alacaklı gibi çalınmasının sebebi ne?"
"Jeno'ya her şeyi anlattım."
Mark gülümsedi.
"Onu görebiliyorum. Tebrikler?" dedi ne diyeceğini bilemeyerek.
O sırada içeriden kapının açılma sesi geldi. Mark panikle odasına doğru baktı ve kapı aralığından kafasını uzatmış pembeliyi gördü. Jeno ve Jaemin'in geldiğini gören beden hızla kaybolunca Jaemin kıkırdamıştı."Sorun yok Hyuck. Gelebilirsin."
dedi ardından. Yüzündeki gülücük mutlu olduğunu oldukça belli ediyordu.Donghyuck yavaşça kapıyı açtı ve paytak adımlarla salona girdi. Mark'ın yanına, oldukça yakınına oturdu ve koluna sarıldı korkuyormuş gibi. Jeno ile ilk defa yüz yüze geliyordu.
"Aman tanrım... Cidden hamile." demişti Jeno şaşkınlıkla. Tüm odağın üzerinde olduğunu hisseden Hyuck başını sarıldığı kola gömmüştü. Jeno'yu tanımıyordu, korkması normaldi. Aylardır ormanda kalan yalnız kurttu o. İnsanlara alışık değildi elbette. Özellikle güvenli alanının içine dahil olmuş bir yabancıyla iyi anlaşmak zordu onun için.
"Hey, Hyuckie." dedi Mark. Korktuğunu anlayabiliyordu, üzerine gitmek istemiyordu. Sadece kafasını kaldırıp birkaç saniye kendisine bakmasını istemişti, öyle de oldu. Hyuck buzul gözlerini kaldırdı, uzun uzun baktı Mark'a. Bakışlarındaki rahatsızlık hoşuna gitmedi.
"Gitmelerini isteyebilirsin, eminim alınmayacaklardır."
Hyuck başını hayır anlamında salladı. Kaba davranmak istemiyordu. Sadece evinde rahatsız olmak istemiyordu.
"Jeno ile tanışmak ister misin?"
Hyuck bakışlarını yabancı olduğu bedene çevirdi. Kendisine garip ama heyecan dolu bakan gözleri görünce utanmadan edememişti. Başını salladı. Aralarındaki buzuları eritmek istiyordu elbette.
"Merhaba Glacier."
"Adım Donghyuck."
Demişti. Mark dışında birilerinin Glacier demesi hoşuna gitmiyordu."Memnun oldum Donghyuck."
Hyuck da başını salladı.
"İlk defa hamile bir erkek görüyorum. Tanrım, Jaemin biz de yapabilir miyiz?"
Demişti heyecanla Jeno. Anlaşılan Jaemin her şeyi açıklamamıştı. Çocuğu olamayacağı kısmı atlamış olmalıydı.
Hyuck bakışlarını Jaemin'e çevirince arkadaşının kuyruğu ve kulaklarının düşmüş olduğunu gördü. Bakışlarını kaçırıyordu ve rahatsız olduğu belli oluyordu. Bu haline daha fazla dayanamadı ve ayaklanıp yanına gitti. Bir elini avuçları arasına aldıktan sonra Jeno'ya yönelik konuştu."Sanırım Jaemin bazı şeyleri eksik anlatmış."
"Biraz konuşalım mı Jeno?" dedi Mark. İki kurdun biraz yalnız kalması gerektiğini görebiliyordu.
Jeno başıyla onaylayıp ayaklanınca Mark da peşine takıldı ve odaya girmelerini sağladı. Yatağa oturdu ve direkt söze girdi.
"Bunu benim anlatmam ne kadar doğru bilmiyorum ama, Jaemin hamile kalamaz. Cinsinden dolayı bir şey bu. İkincil bir cinsiyet olarak düşünebilirsin. Donghyuck'un rahmi var ama onun yok."
Jeno da yanına oturdu. Omuzları düşmüştü, üzüldüğü belliydi.
"Dün elinde bebek kıyafetiyle görünce sanmıştım ki..." cümlesini bitiremedi.
"Ayrıca, Jaemin'in yanında çocuk konusu açmanı istemiyorum. Hyuck'la eskiden beri arkadaşlar ve Jaemin'in bir çocuğu olmasını ne kadar çok istediğini anlattı. Biliyorsundur, çocuklara fazlasıyla düşkün biri ancak hiçbir zaman kendi kanından olmayacak olması onu çok üzüyor. Uzun zamandır saklamış bunu senden ama dün mental olarak çöktü diyebilirim. Hyuck'u bebek kıyafetlerine bakarken görmek onu çok üzüyor olmalı."
"Evlat edinebiliriz. Bu fikre neden bu kadar karşı bilmiyorum."
"Onlar hakkında bilmediğimiz birçok şey var Lee. Bu konu hakkında onu zorlama, tamam mı?"
Jeno başını salladı. Daha fazla sevgilisini üzmek istemiyordu. Hakkında bilmediği şeyleri öğrenmek için de can atıyordu.
"Pekala, sormak istediğin bir şey olursa ben buradayım."
Jeno teşekkür etti ve konuşmanın bittiği düşüncesiyle ayaklandı. İkili salona geri döndüklerinde hiç beklemedikleri bir manzara ile karşılaştılar.
Jaemin başını Donghyuck'un karnına yaslamış uyuyordu. Gözlerinde kurumaya yüz tutmuş yaşlar ve Hyuck'un surat ifadesi oldukça duygusal bir an yaşadıklarını gösteriyordu. Mark uyanık olan ve Jaemin'in sırtını sıvazlayan bedenin yanına gitti ve saçlarını karıştırdı. Dudaklarına minik bir öpücük kondurduktan sonra konuşan Jeno'ya döndü."Sanırım dün uyuyamadı. Gidip yatırsam iyi olacak." dedi ve Jaemin'e ilerledi. Ancak Donghyuck'un gerçek bir kurt gibi hırlayıp arkadaşını kolları arasına saklaması yüzünden duraksadı. Hyuck çocuğunu koruyan bir anne gibi gömmüştü Jaemin'i göğsüne.
"Sanırım burada kalması gerekecek." diyerek güldü Mark. Son zamanlarda eşyalarına karşı aşırı sahiplenici olan Hyuck'un bu hareketini garipsememişti. Normal geliyordu artık. Hormonları yüzünden dengesiz olmasını anlıyordu.
Jeno her ne kadar kıskansa da boşverdi ve kapıya yöneldi. Kendisini yolcu etmeye gelen Mark ile konuştu ayakkabılarını giyerken.
"İşe gitmem gerekiyor. Jaemin'e iyi bak ve uyandığında bana haber ver, olur mu?"
"Tabii. İşler nasıl gidiyor, hiç konuşamadık."
"Onu böyle bir durumda bırakmak istemesem de gitmek zorundayım. Ne kadar yoğun olduğuna sen karar ver." diyerek acı bir gülücük bıraktı.
"Tüm yükü sana bıraktığım için üzgünüm. Kazandığım parayı ben yiyormuşum gibi hissediyorum."
Jeno ayaklandı ve bir elini Mark'ın omzuna attı.
"Şirketini bana verdin Mark. Sence bu konuda sana şikayet edebilir miyim? Beni sokaklara düşmekten kurtardın resmen."
"Abartma Lee. Sadece çalışmak istemediğim için kamyonun altına seni ittim ve sonsuz tatilin tadını çıkartıyorum."
"Bir ara şirkete uğra da ben taril yapayım o zaman!"
dedi sahte bir sinirle. Mark gülüp bu teklifi onaylamıştı. Nasılsa artık şehirdeydi, biraz çalışmak tembelliğe boğulmuş hayatını hareketlendirebilirdi."Teklifini düşüneceğim."
Ardından Jeno gitti, Mark da salona geri döndü.
Koltukta uyumak üzere olan Hyuck ve çoktan rüyalara dalmış Jaemin'i yalnız bıraktı ve kahvaltı hazırlamak üzere mutfağ yöneldi. Olabildiğince sessiz kahvaltı hazırlamaya koyuldu.Bakması gereken kurt sayısı birden ikiye çıkmıştı bir anda.
...
Kısa ancak tatlı bir bölüm daha. Bölüm fikri veren herkese teşekkür ederim.
AYRICA yaklaşan üniversite sınavında herkese başarılar diliyorum.
END TO START'A DA BİR GÖZ ATMAYI UNUTMAYIN!
Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Glacier | MarkHyuck
Fanfiction• Omegaverse [ "Gözlerindeki buzullar ve toz pembe kürkü." ] •bxb •mpreg •fluff •top!Mark bttm!Hyuck 🥇 #1 leedonghyuck #1 mpreg #1 haechan #1 marklee