1

2.7K 128 13
                                    











Kışın bitmesine az bir zaman kalmıştı ancak her yer hala karlarla kaplıydı. Soğuk hava güneşin etkisiyle az da olsa ısınırken bir süre sonra bulutlar çökmüş, öğle vaktini karanlığa çevirmişti.

Mark her zaman geldiği ormanın girişindeydi. Burasi tehlikeli bir yer olarak anılsa da Mark pek takmıyordu, kafasını dağıtmak için sürekli geliyordu. Avcılık için gelen adamlara ait birkaç araba daha gördü uzaklarda ama kafasına takmadı, ormana girdi.
Üzerindeki montu sonuna kadar ilikledi, şapkasını kafasına taktı, yola koyuldu. Her bir adımının altında ezilen karların sesi dışında duyduğu seslere odaklanmaya çalıştı. Öten kuşlar, rüzgarın etkisiyle sallanan ağaçlar, yere düşen kozalaklar... Hepsine ayrı ayrı tapıyordu. Doğanın güzelliği her seferinde onu büyülüyordu.
Bakışlarını yukarı, gökyüzüne kaldırdı. Ağaçların sıklığı yüzünden pek bir şey gözükmüyordu ancak tekrardan yağmaya başlayan karı seçebilmişti. Kar taneleri ağaçlar sayesinde üzerine düşmese bile kısa süre sonra eve dönmesi gerektiğini düşündü. Yaşadığı yerde yaklaşık sekiz ay kadar sürerdi kar yağışları ve ger seferinde yollar kapanırdı. Yolda kalmak istemiyordu.

Ormanın derinliklerine girmeden biraz yürüdü. Arabasına yakın olmaya özellikle dikkat etti. Vahşi bir orman olduğu için ayılar tarafından başının derde girmesini istemiyordu.

"Bu tarafa gitti!"

Oldukça uzaktan duyduğu konuşma seslerinin ardından silah sesini duydu. Gözleri şokla aralandı ve bulduğu ilk ağacın dibine çöktü. Neler olduğunu daha anlayamadan ilerisindeki çalılıklardan gelen hareketliliği gördü. Daha ne olduğunu kavrayamadan kendisine doğru koşan iki adam yanına varmıştı.

"Hey evlat! Buradan geçen bir kurt gördün mü?"

"Şu tarafa gitti."
Ne dediğini bile bilmiyordu. Rastgele bir yeri göstermişti parmağıyla. Elleri korkuyla titriyordu. Az önce az kalsın vurulacaktı ancak karşısındaki adamlar bunu pek umursamıyor gibi koşarak uzaklaşmışlardı Mark'ın gösterdiği yere doğru.

Mark karşısındaki çalılarda tekrardan bir hareketlenme gördüğünde zar zor kendine gelebilmişti. Ayaklanıp hızla o tarafa koştu ve eldivenli elleriyle çalışları araladı. Gördüğü şeyle gözlerine inanamamıştı.

Toz pembe kürkü ile adeta karlar arasında parlayan kurt ile göz göze gelmişti. Gri ve mavi arası göz rengi içini titretmişti. Kurt onu görünce kalkmaya çalışmıştı ancak başaramamıştı. Acıyla bedenini yer atmış, bacağındaki yarayı yalayarak kanı durdurmaya çalışıyordu.

"Hey, sakin ol. Sana zarar vermeyeceğim."

İki elini kaldırdı Mark teslim olurcasına. Kurt kendisine hırlayınca geri adım atmadan edemedi.
Ne yapacağını düşündü derin derin. Fazla zamanı yoktu, adamlar geri dönebilirdi. Diğer yandan kurtu kucaklayıp götüremezdi, vahşi bir hayvandı sonuçta.

En sonunda aklına gelen fikirle montunun altından kazağını çıkarttı ve ikiye böldü. Şansına çakısını almayı unutmamıştı.

Bir parçayı yavaşça yatan bedene yaklaştırdı ve daha hayvan ne olduğunu anlamadan, biraz boğuşarak ağzına geçirdi. Bu sayede ısırılmayı engellemişti.
Diğer parçayı da arka bacağındaki yaraya sarmak için döndü ancak kurttan bir hırlama aldı. Neden hayvanın sinirlendiğini anlamazken karnı görüş açısına girdi.

"Aman tanrım!"

Kurt hamileydi.
Aslında şişlik o kadar belli olmuyordu ancak Mark daha önce köpek beslemişti ve hamile bir köpeğin memelerinin nasıl gözüktüğünü oldukça iyi biliyordu.

Glacier | MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin