"Hey Mark."Sabahın ilk ışıklarıyla uyanmışlardı. Dün oldukça erken uyudukları için istemsiz güneşin doğuşuyla kalkmıştı ikili. Kahvaltılarını yapmışlar, Mark evi toparlarken Donghyuck koltukta yatıyordu. İzlediği televizyondan artık sıkılmıştı.
"Efendim!" Evin diğer ucundan sesi duyuldu. Bir şey oldu diye endişeyle koşarak gelmişti salona. Bir elinde elektrik süpürgesinin ucu, diğerinde de toz bezi vardı. Süpürgenin kalanı neredeydi kim bilir.
"Bir sorun mu var? İyi misin?!"
Donghyuck'un kendisine güldüğünü görünce ellerine bir baktı. O an elinde ne varsa onunla geldiğini yeni fark etmişti. Komik gözüktüğünü biliyordu.
Derin bir nefes verdi ve korkudan hızlanan kalbini tuttu bir eliyle."Sakın bir daha böyle korkutma beni." Dedi ve bedenini koltuğa attı. Elindekileri çoktan bir kenara bırakmıştı.
"Korkutmak istememiştim, özür dilerim."
Yüzündeki gülücük yerli yerindeydi hala. Mark da gülmeden edemedi salaklığına."Ee, neden seslenmiştin bana?"
"Çook sıkıldım."
Ellerini karnında kavuşturmuş, battaniyesini omuzlarına sermiş oturuyordu. Mark ona hak vermeden edemedi. Yaklaşık iki saattir evi temizliyordu ve tek başına kalan bedenin sıkılması normaldi.
"Pekala, ne yapmak istersin?"
"Akşam yemeğine yardım etmek istiyorum!"
Heyecanla Mark'a döndü. Umutla parlayan gözleri ile baktı ancak Mark çabuk ikna olacak gibi durmuyordu. Ayakta uzun süre kalmasını istemiyordu. Araştırmalarının birinde görmüştü ayakta kalmanın ağrılara yol açabileceğini.
"Yorulmanı istemiyorum Hyuck." dedi Mark. Bir elini yanında oturan pembe saçlının eline atmıştı. İsteklerini geri çevirmeyi hiç sevmiyordu ancak onu düşündüğü için yapıyordu bunu. Onu ve bebeklerini.
"Hadi ama! Söz veriyorum yorulunca oturacağım."
Mark derin bir nefes verdi. Nefret ediyordu Hyuck'u kırmaktan.
"Söz mü?"
"Söz!"
Mark başını salladığında Donghyuck sevinçle ayağa kalktı. Hızlı ancak küçük adımlarla mutfağa yöneldi. Mark her ne kadar yorgun olsa da peşinden gitti. Koltuğa oturduğunda ne kadar yorgun olduğunu anlamıştı.
"Ne yapmak istersin?"
"Hmm, tavuk ve yanına da makarna istiyorum."
"Pekala."
Donghyuck kesme tahtası ve bıçağı ayarlarken Mark da buzdolabına ilerledi. En alttaki sebzeleri almak için Donghyuck'un eğilmesi gerekecekti ve son zamanlarda gözle görülür bir değişiklik vardı Hyuck'un hareketlerinde. O yüzden bir şeyler taşımasına izin vermedi ve tüm malzemeleri tezgaha çıkarttı."Sebze neden çıkarttın?"
"Gerekli vitaminleri alman lazım. Makarnayı sebzeli yapacağız."
Donghyuck'un yüzü düşmüştü. Çatık kaşlarını Mark'a çıkarttı.
'Ahh Mark, bu bakışları hak edecek ne yaptın?' Dedi kendi kendine Mark. Donghyuck'un mavi gözleri sinirli olunca gerçekten korkutucu geliyordu. Renkli gözlü insanların gerçekten de böyle bir yanı vardı, sadece bakışlarıyla insanları korkutabilirlerdi. Özellikle Mark'ı kolayca korkutabilirdi."Hey, boşuna bakma öyle. Makarna sebzeli olacak dediysem öyle olacak."
Hyuck'a karşı sinirlenemiyordu, taklit etmeye çalıştı ancak başarabildiğinden emin değildi. Çünkü Donghyuck hala delici bakışlarıyla bakıyordu ona. Yine de bir şey demeden tezgaha döndü, sebzeleri yıkamaya başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Glacier | MarkHyuck
Hayran Kurgu• Omegaverse [ "Gözlerindeki buzullar ve toz pembe kürkü." ] •bxb •mpreg •fluff •top!Mark bttm!Hyuck 🥇 #1 leedonghyuck #1 mpreg #1 haechan #1 marklee