6

1K 110 17
                                    











Evde kapana kısıldıkları ikinci gündü.
Mark mutfaktan koşarak çıkmış, elindeki bilgisayarı üç kere düşürme tehlikesi atlatmıştı. Salona vardığında Donghyuck'un koltukta yatan bedeninin yanına vardı ve geldiğini çoktan duyan ve kendisine bakan bedeni elinden tuttu.

"Ne oluyor?"

"İnternette araştırma yapıyordum ve hamileler için çok rahatlatıcı bir hareket gördüm. Hadi deneyelim!"

Mark'ın bu çocuksu hevesine hayır diyemedi Donghyuck. Tuttuğu elden destek alarak ayaklandı ve önünde durdu.

"Ee, nasıl bir hareketmiş bu?"

"Sen sadece düz duracaksın."

Donghyuck başıyla onayladı.
Mark bilgisayarı bir kenara bıraktı ve arkasına geçti Hyuck'un. Sanki arkadan sarılırcasına ellerini karnının altına yerleştirdi.

"Üç dediğimde derin bir nefes alıp ver."

Geri sayım sonunda Hyuck bir nefes alıp derince verdi ve karnının kaldırıldığını hissetti. Mark bebeklerin yükünü eline almış kaldırıyordu ve o an Donghyuck öylesine rahatlamıştı ki dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetmişti. Ne kadar ağır bir yük taşıdığını ancak anlamıştı. Gözlerini kapattı ve rahatlamaya bıraktı kendisini. Ancak çok geçmeden Mark yavaşça göbeğini indirmiş ve ellerini çekmişti. Önüne geldiğinde gözlerinden ne kadar hevesli olduğu anlaşılıyordu.

"Nasıl hissediyorsun?"

Donghyuck tekrardan binen ağırlıkla kendini koltuğa bırakmadan edemedi.

"Rahatlamış. Gerçekten çok iyi geldi."

Mark gülümsedi. Hyuck için bir şeyler yapmak iyi hissettiriyordu. Onun için uğraşmak, onu iyi hissettirmek ve onunla zaman geçirmekten memnundu. İnsanları sevmezdi ancak Hyuck bir istisnaydı.

"Hyuck."

Buzul bakışlarını Mark'a kaldırdı. O sırada Mark donmuş gibiydi. Sanki söyleyeceklerini unutmuş gibi sadece Donghyuck'a bakıyordu.

"Mark?"

Transtan çıktı ismini duyunca. Ne ara koltukta oturan Donghyuck'un önüne kadar geldiğini bilmiyordu. Ayakları kendinden habersiz hareket etmişti sanki.
Derin bir nefes verip kendini koltuğa bıraktı. Önce biraz düşündü. Neden bir anda böyle davrandığını kendisi de bilmiyordu.
Ardından Donghyuck'un belindeki tutuşunu hissetti. Yandan elini beline atmış, kafasını da omzuna koymuştu. Boştaki elini de karnına yerleştirdiğini gördü ancak bir şey demedi.

"Bir şey isteyebilir miyim?"

Mark başını salladı. Konuşarak bozmak istemiyordu bu büyülü anı.

"Sarılabilir miyiz?"

Şaşırmıştı. Beklemiyordu böyle net bir istek. Ancak hayır diyemeyecek kadar kaptırmıştı kendisini. Konuşmadan Donghyuck'u belinden tuttu ve koltuğa yatırdı. Kolları arasına aldı ve çok da sıkmadan sarıldı. Tam da boynuna gelen nefesleri hissetti. Sonra da bacaklarının arasına sıvışan bacağı. Donghyuck'un koca karnı biraz da olsa mesafe bırakıyordu arada.

Donghyuck derin bir nefes vermişti. Sanki yorulmuş gibi duruyordu. Belindeki eli dahi rahatlamış, sadece yatıyordu. Sarılacak gücü yokmuş gibiydi hamile adam.

"Yarın hastaneye gitmek ister misin?"

"Ne için?"

Mark önünde duran pembe saçlara burnunu gömdü ve kokusunu içine çekti çaktırmamaya çalışarak. Güzel kokuyordu. Kendi şampuanına karışmış Donghyuck'un kokusu çok güzel kokuyordu.

"Bebekleri kontrol etmek için."

"Gerek yok. Hepsi iyi."

Daha fazla zorlamadı. Nasıl işlediğini bilmediği hamilelik hakkında konuşmayı gereksiz buldu. Donghyuck sorun yok diyorsa yoktu.

"Biraz uyumak ister misin?"

Donghyuck'un kafasını salladığını hissedince kollarını sıkılaştırdı. Koltuktan düşmemek için biraz daha yanaştı yanındaki bedene ve saçlarına elini attı. Bir eli sıkıca sarıyordu belini.

"İyi uykular Glacier."

Duyduğu isimle kıkırdadığını hissetti kolları arasındaki bedenin. Kendisi de gülmeden edemedi.
Ve sonra hafif horultularını duydu.





...
Kimse de demiyor ki nerede bu yeni bölüm.
Neyse bu aralar duygusal boşluktayım. Keşke Mark bana da böyle sarılsa 😭😭😭
Umarım beğenmişsinizdir.

Glacier | MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin