Hayat tuhaflıklar ve tesadüfler silsilesidir. Bazen, bazı anlarda kaderin ensemde kol gezen bir nefes kadar yanı başımda olduğunu düşünürüm. Yaşanan ve yaşanacak her şey birbirine öyle güzel şaşırılacak şekilde bağlıdır ki senaryosu yazılı bir filmde yaşıyormuş hissiyatı uyandırır ruhumda.Aynı tanıdıklık hissiyle ürperdim. Esen rüzgar, ensemde birikmiş tere değiyordu. Vücudum kaskatı kesilmeye yüz tutmuşken buna fırsat tanımamaya, soğukkanlılığımı korumaya çalıştım. Etraftaki insan kalabalığını göz ardı edip yerde hareketsizce yatan nabız alamadığım adama döndüm.
Bir umut artere tekrar dokundurdum buz tutmuş parmaklarımı. Nabız yok.Çene itme manevrasıyla hastanın hava yolu kontrolünü sağladıktan hemen sonra adamın üzerindeki siyah gömleği yırtarcasına çekip göğsünü açıkta bıraktım. Parmaklarımı birbirine geçirip göğüs kafesinin tam ortasını hedefleyerek kalp masajına başladım. Çevredeki uğultu durmak bilmeyen bir şekilde her geçen dakika daha da artıyordu.
"Ambulansı aradınız mı?!" Bağırışıma karşın her birinden evet nidaları yükseldi. Minimum on dakikaya burada olmaları gerekiyordu. Yaşatmalıydım.
Var gücümle adamın göğsüne baskı uygularken göğüs kafesinin beş santim içeri göçtüğünden emin olarak ellerimi geri çekiyor göğüs kafesi tekrar şiştikten hemen sonra aynı işlemi tekrar uyguluyordum. Otuz cprdan sonra hastaya iki suni solunum verip nabzını tekrar kontrol ettim. Nabız yok.
Aynı işlemleri yaklaşık yedi dakika uyguladıktan sonra alnıma yapışan saçlarımı bir hışım geri itip tekrar nabız kontrolü yaptım. Nabız yok.
Nerede kaldı bu allahın cezası ambulans?! Adrenaline ihtiyacım vardı. Hastayı entübe etmemiz gerekiyordu ve şu an bunları yapabileceğim hiçbir alet yanımda yoktu. Ambulansın hemen gelmesi gerekiyordu.
"Aranızda ilk yardım eğitimi almış olan var mı?!" Kalp masajına devam ederken bir yandan da bağırıyordum. Tek başıma ambulans gelene kadar devam edebileceğimi sanmıyordum. Birinin yardımına ihtiyacım vardı. Bakışlarım kalabalıkta dolanırken içlerinden biri çekimser bir tavırla bir adım önce çıktı. "Birkaç sene önce almıştım, can kurtaranlık yapmıştım ama kendime çok güvenmiyorum.."
"Gel! Sorun değil gel anlatacağım." Kendimden emin çıkan sesim çekimserliğini biraz olsun yıkmış gibi koşar adım gelip karşıma, hastanın diğer yanına, çöktü.
"Ellerimi görüyor musun? Bu şekilde birbirine geçirip yaptığım gibi yapacaksın. Kollarını dirseklerinden bükmeyeceksin. En az beş santim içeri göçecek göğsü. Zor bir şey değil. Eminim yapabilirsin." Ellerimde olan bakışlarım karşımdaki çocuğun yüzüne döndü. Ellerime odaklanmış hareketlerimi inceliyordu. "Anladın mı?"
Ellerime odakladığı bakışları yüzüme dönerken başını salladı.
"Elimi çektiğim an tam elimin şu an olduğu yere koyacaksın ellerini tamam mı? Üç dediğimde çekeceğim ellerimi."
Parmaklarını tıpkı benim yaptığım gibi iç içe geçirirken "Anladım. Ta-Tamam." diye söylendi endişeyle. Anlayışla başımı salladım.
"Korkma. Ben yanındayım. Söylediğim gibi yapabileceğini biliyorum.." dedikten hemen sonra üçten geriye sayıp bir dediğim an ellerimi kaldırdım. Ellerimi çeker çekmez anlattığım gibi ellerini kaldırdığım boşluğa yerleştirdi. Benim yaptığım gibi kalp masajına başladığında vücudunun endişeden ve korkudan titrediğini görebiliyordum. Bunu ona yansıtmadım.
"Evet, doğru yapıyorsun. Aferin sana. Bak biliyormuşsun." diye onu motive ederken otuzda onu durdurup iki suni solunumu verdim. Yaklaşık on dakika daha böyle geçerken dakikalar birbirini kovalıyorken ambulans hala gelmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göğüs Kafesi Mezarlığı
Novela JuvenilKazanırken bile kaybediyorsun. Canlıyken bile silikleşiyorsun. Bir Kurt kadar vahşi bir gölge kadar yarımsın. Bir aşkın peşinde deli divane bir kimliksizsin. Giyeceksin kefenini, ayaklarınla gideceksin azrailine. Mühim olan varmak değil, zaten tüm y...