on sekiz

5.4K 198 40
                                    

-Uzun bir yolun yoldaşı, tüm karanlıkların aydınlığı. Yarılsın gök, tamamım.-

Merhabalarr!!! 20k olmamızın mutluluğu içerisindeyim. Değerli yorumlarınız için hepinize çok teşekkür ediyor iyi okumalar diliyorum:)
On dokuzda İstanbul'dayız. Gümbür gümbür bir bölüm olacak. On dokuzda görüşmek üzere.





ULUDAĞ, 2023

Günümüz


Ufak ufak yağan kar taneleri geniş arazinin yerine konuyordu. Havada tutsaklığın isyanı vardı. Her nefes aldığında kadının ciğerlerine batıyordu. Kor gibi yanan bir bıçakla usul usul oyulmuştu göğüs kafesinin içini. Şimdiyse o boşluktan yalnızca kan sızıyordu. Sızıyor, sızıyor, pıhtılaşıyor. Kadın tırnaklarıyla kabuğunu kazıyor. Tekrar sızıyor, sızıyor ve sızıyordu. Şimdi yıllar öncesine dönmek için her şeyini feda edebilirdi. Oysa artık aldığı zalim nefes dışında hiçbir şeyi yoktu.

Damağında kaybın ekşi tadı, genzinde acının koca bir yumrusu yutkunmasını güçleştiriyordu. Halbuki bunca yılda içinde tüm dünyayı yakabilecek bir yangın dinmeden büyüyorken dışında yaprak kımıldatmamayı iyice öğrenmişti. Artık ezbere yaşıyordu.

Ruhunda bir telaş vardı bugün. Uzun zaman sonra başka bir duygu hissediyordu. Umut. Pes etmişlikle kabul ettiği her şeyi değiştirebileceğini düşündüren bir umut filizi.

Omuzlarına attığı siyah şalla verandada gökyüzünden usulca dökülen kar tanelerini izliyordu yüzünde bir hissizlikle. Burada ayakta kalabilmek istiyorsa oynamalıydı. Oynuyordu.

Parmaklarının arasındaki sigaradan derin bir nefes daha çekti içine. O esnada verandanın girişinde ellerini ceplerine sokmuş kızgınlıkla onu seyreden adamın varlığını hissediyordu. Oynadığı aptal rolünün yanında adamın tahmin edemeyeceği kadar zeki bir kadındı. Ya da azrailine öyle uzun süre maruz kalmıştı ki varlığını huzursuz ve nefret dolu bir dürtüyle her yakınına girdiğinde hissediyordu, kim bilir.

Adam, takıntılı bir şekilde bağlı olduğu kadını damarlarında gezinen bir kızgınlıkla izliyordu. Oysa ne de güzeldi. Sevdiği kadının omuzlarından dökülen kumral saçları. Varlığından adamın içine yayılan sahiplik. Kadının sigara içmesinden nefret ediyordu. Öyle nefret ediyordu ki kendi dışında bir şeyin kadına zarar vermesine bile tahammülü yoktu.

Verandada birkaç adım sesi yankılanınca kadın ürkmüş gibi irkilerek omzunun üzerinden adama baktı. Gözlerinde sahte bir korku. Ya da gerçek, kim bilir.

''Sigara içmenden nefret ediyorum. Biliyorsun sanıyordum.'' Kadının çaprazındaki koltuğa gevşekçe oturdu. Takım elbisesinin ceketini oturmadan kadının omuzlarına bırakmıştı.

Öfkeyle omuzlarındaki ceketi çekiştirip yere attı kadın.

''Senden nefret ediyorum. Senin de bunu bildiğini sanıyordum.'' Adam kıkırdadı.

''Sana epey kızgınım.'' Kadın gözlerini devirdi. Alev alev yanan bakışları tekrar adama döndü.

''Karşılıklı desene.''

''Çocuğunun ölmesini ister misin, la mia donna?'' Kadının midesi kaynamaya başladı. Yüz ifadesinde rüzgar esmiyordu. Yavaşça arkasına yaslandı.

''Tehdit etmekten gerçekten hiç hoşlanmıyorum ama sana tekrar hatırlatacağım..'' Oturduğu koltukta öne kaydı. Dirseklerini dizlerine yaslayıp dik bakışlarını kadına dikti. O kadar zaman sonra bile kadının hala ona bu kadar kayıtsız kalabilmesi hoşuna gitmiyordu ama bu umurunda değildi. Kadın onu sevmeyebilirdi. Nefret edebilirdi. Ama adam ona sahipti. Onun evinde, onun yanındaydı. Ve bu yeterliydi.

Göğüs Kafesi MezarlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin