ꕥ
Esteban
"Planı anladın mı?" Arabamı akademinin garajına park ederken aynı zamanda telefonu hoparlöre almış Dorian ile konuşuyordum.
"Yeter, Esteban, bin defa, dedin. Anladım işte. Yine de saçma bir plan, Amelia asla kabul etmeyecek. Tanrı aşkına biz tanışmıyoruz bile!" Mızmızlanıyordu.
Sonunda park edip işimi bitirmiştim, arabayı kapattım. Telefonumu alıp arabadan indim. "Kabul edecek, Dorian." Telefonu kulağıma tuttum ve konuşmaya devam ettim. "Karen'in geleceğini duyar duymaz, kabul edecektir, merak etme. Sana hemen onay alacaksın, demiyorum zaten."
"Neyse ne. Kantindeyim gel, onlar da burada."
Telefonu kapatıp asansöre doğru yürüdüm. Geçtiğimde asansörün aynasında kendime çeki düzen verdim ve kapı açılır açılmaz, tanıdığım birkaç isime -Victoria, Henry vesaire- selam verip biraz konuştum. Ardından kantine varmıştım.
Dorian masada oturmuş telefonuyla uğraşıyordu. Ona yaklaştım. "Hani neredeler?" Gözleriyle önümüzde masayı gösterdi. Gözlerini takip ettiğimde sırtı bize dönük iki kızla karşılaşmıştım. "Güzel... Güzel yerde oturmuşsun. Bizi görmüyorlar."
Dorian telefonu masaya bıraktı. "Ne sanıyordun?" Göz devirmişti.
"Şimdi Amelia'nın yanına gidip onunla özel konuşmak istediğini, söyle. Karen yanından kalktıkta ben Karen ile ilgileneceğim." Dorian'ın önüne geçip oturdum. Böylece Amelia, beni geriye dönse bile göremezdi.
Dorian mızmızlanarak kalktı ve kızların masasına doğru yürüdü. Bir süre sonra Karen masadan kalkmıştı, buraya doğru geliyordu. Zaten kantinden çıkmak için bizim masamızın önünden geçmek şarttı. Dorian gerçekten harika bir yer bulmuştu. Hem kızların sırtı dönüktü, yani bizi fark etmiyorlardı hem de çıkmak için illa bizim masamızın önünden geçmelilerdi.
"Kim Karen?" Karen'i sanki yeni fark ediyormuşum gibi şaşırarak yüzüne baktım.
O da gözlerini telefonundan kaldırıp bana dikmişti.
"Şey..." Saçımı kaşıdım, olabildiğince masum görünmeliydim. "...biraz konuşabilir miyiz?"
Kafasını sağa sola salladı. Gözleri Amelia'nın oturduğu masaya kaymıştı. "Sanmıyorum." Yine o Amelia yüzünden konuşmak istemiyordu! Acaba bu saçma durum ne kadar devam edecekti?!
"Lütfen. Sana karşı saygısızlık ettim, izin ver vicdanımı rahatlatayım."
Karen bir süre yüzüme baktı, ardından kafasıyla onaylayıp oturdu. İnanmış olmalıydı. "Dinliyorum?"
Dirseklerime kadar kollarımı masaya koydum, ellerimi ise birleştirdim. Gözlerimi Karen'in gözlerine diktim. "Özür dilerim, o gün kendimi iyi hissetmiyordum." Tamam, dürüst olmak her zaman işe yarardı. "Babamla kavga etmiştik."
Anlamış olacak ki kaşlarını kaldırdı. "Geçmiş olsun."
"Ama tabii ki bu sana karşı yaptığım saygısızlığın telafisi olamaz." Kris gibi konuşmak işime yarayabilirdi. "Sonuçta bir beyefendi olarak bir hanımefendiye hadsizlik ettim."
Karen gülümsedi. Sandığımdan daha kolay olmuştu. "Sorun değil. Diyeceklerin bittiyse?"
"Hayır, aslında Kris yeni bir oyun alanı hazırlamış. Paintball, hiç oynadın mı?"
Hevesli bir şekilde gözlerini kocaman açıp kafasını sağa sola salladı. "İsmini duydum, ama hiç oynamadım."
"İşte oraya seni davet etmek istiyordum. Aslında sadece seni değil, arkadaşlarını da alabilirsin. Amacım aramızı düzeltmek, seni rahatsız etmek gibi bir amacım yok." Gülümsemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalanlar, Kaçışlar İçin
Ficção Adolescente"Beraber olamayız, biliyorsun." Omuzlarımı gevşetmiştim. Yüzünde muzip bir gülümseme oluştu. "Neden?" Kırılmıştı. Kaşlarını çatmıştı, ama mavi gözlerinde anlamlı bir şeyler parlıyordu. "Kalbini kırarım diye mi? O yüzden mi? Senin kalbine bir şey olm...