2. Bölüm

50 7 10
                                    

Sabaha gözlerimi her ne kadar filmlerde uyanan kızlarınki gibi kuş sesleriyle açmak istemiş olsam da annemin bağırışı ile açmıştım.

"Yahu kadın bizi bekliyor sen hâlâ uyuyorsun." odama apar topar gelmişti. Sanki düğüne yetişecektik. Bir de komşu hemen yanımızdaydı be!

"Anne biraz sakin ol. Zaten dibimizde oturuyorlar." annem çekmecelerimi karıştırıyordu.

"Sen bırak sakin olmayı da, senin bir tane açık renkli pembe bir ojen vardı nerede o?"

"Ne yapıcaksın sen onu?" yataktan kalktım ve saçımı lastik tokayla gelişigüzel topladım.

"Oje ne yapılır Beste?"

"Onları daha yerleştirmedim. Çantalardan birinde muhtemelen." ayağa kalktım ve dolabımdan mavi bir kot şort, pembe kısa bir tişört çıkardım.

"Ah kızım ah." diyerek odamdan çıktı. Cidden düğüne falan mı gidiyorduk da benim haberim yoktu, anlamıyordum. Kadının durduk yere süslenip kendisine bakası gelmişti.

Üzerimi değiştirmeden tuvalete gittim ve dişlerimi bir güzel fırçaladım. Odama tekrar giyinip kıyafetlerimi yavaş yavaş giydim. Benim, annem gibi bir telaşım yoktu sonuçta.

"Beste, kahvaltı hazır hadi!" aşağıdan gelen sesine gülümseyerek göz devirdim.

Odamın dışında duran beyaz ayakkabıları hızlıca giyip aşağıya indim ve annemi çayını yudumlarken gördüm.

"Ellerine sağlık." çatalımla domates, peyniri tabağıma koyup yemeye başladım. Dün de pek bir şey yemediğimden kurt gibi açtım. Dünkü poğaçalardan da alıp ağzıma tıkıştırdım.

"Kızım yavaş ye, boğulacaksın." annemin bu lafı üstüne bir de çayımdan yudumladım.

"Bir şey olmaz merak etme." gözlerimi saate çevirdiğimde saat ona (10.00) geliyordu. Erken kalkmayı seven biri olmamıştım hiçbir zaman. Ama bugün nasıl olduysa enerjik hissediyordum. Belki de yeni birileriyle tanışacağım için de olabilirdi.

"Komşudan çıktıktan sonra ne yapacaksın, yine plaja mı gideceksin?" diye sordu annem. Ağzımdaki lokmayı çiğnedim ve yuttum.

"Evet, arkadaşlarla bir şeyler yapacaz." yani umarım o arkadaşlar olurdu.

"İyi güzel, hadi yediysen gidelim artık." ağzımı peçeteyle sildim ve mutfak tezgahının üzerinde duran naneli şeker kutusundan bir tane şeker alıp ağzıma attım. Şekerin verdiği o acı hissi hoşuma gidiyordu.

Annem önden önden gidiyordu. Üzerinde çiçekli hoş bir elbise vardı. Yan yazlığın kapısını açarak içeriye girdi ve komşu ile selamlaştılar. Ben de annemin arkasından girerek kapıyı kapattım. Üçümüz de şu an bahçedeydik.

"Hoş geldiniz yeni komşularım." kadın sevecen bir şekilde anneme sarıldı. Ne çabuk birbirleri ile samimi olmuşlardı.

"Hoş bulduk canım." ve öpüşüp koklaşmalar...

"Sen de hoş geldin, Besteydi değil mi?" diye sordu komşumuz. Komşumuz diyordum çünkü kadının ismini anneme sormamıştım.

"Evet, siz?" diyerek sanki adını hatırlamaya çalışıyormuş gibi yapıp gözlerimi kıstım. Kadın bana elini uzatarak "Didem" dedi.

"Hah evet, Didem. Bir an hatırlayamadım kusura bakmayın." kadının uzattığı eli tuttum ve sıktım.

"Yok canım ne kusuru. Gelin oturun şöyle." Didem teyzenin dediği sandalyeler oturduk. Bahçesinde çimenler vardı ve evin girişine yakın yerde de bir masa ve sandalyeler vardı. Bahçenin kenarları renk renk çiçekler ile süslenmişti.

Yaz Rüzgarı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin