1.Bölüm

109 10 9
                                    

Denizin dalgaları kıyıdaki taşlara vuruyordu. Çıkardığı ses hem huzur verici hem de ürkütücüydü. Ellerimle kollarımı sıvazladım. Öğlen güneşinden beri taşların üzerinde oturmuş yanımdaki telefondan hafif bir müzik açmış dalgaları seyrederken dinliyordum. Ama rüzgar ters esmeye başladığı için hafiften de üşüyordum. Pek bir şey yememiştim ve bu doğal güzelliği seyrederken de karnımın çıkardığı sesler umurumda da olmamıştı. Hafiften uyku bastırdığı için sırt üstü yere uzandım ve bakışlarımı bulutlara çevirdim. Yavaş da olsa hareketlerini izlemek ve onları bir şeye benzetmek güzeldi. Taşlar güneşin verdiği sıcaklık yüzünden bu esintili havadan üşümekten beni biraz da olsa kurtarmıştı. Yanımdaki çantamdan kolumu uzatarak hırkamı aldım ve üzerime örttüm. Gözlerimi kapattım ve kafamdaki koyu düşüncelerde boğulmaya başladım.

***

Gözümü açtığımda yüzümü buruşturdum çünkü yakınımdan bir sesler geliyordu. Hava karardığı için etrafımı pek göremiyordum. Telefonumu elimle yoklayıp buldum ve feneri açtım. Açtığım an ile kapatmam bir oldu çünkü çok da uzak olmayan mesafedeki insanları görmüştüm ve muhtemelen flashla onları çektiğimi düşünüyor olabilirlerdi.

"Birisi sonunda kalkmış ha?" gözlerim karanlığa alıştığı için bu sesin sahibini de az da olsa görebiliyordum. Üstümü başımı düzeltip ona ters ters baktım. Ne vardı yani uyumak suç muydu?

"Sayenizde evet kalktım." yerdeki çantamı aldım ve yürümeye başladım. Bu ergen grubundan bir an önce kurtulmak istiyordum.

"Ne bu trip ya, gel de bir şeyler ikram edelim." diye yeniden aynı ses gelince umursamadım ve onlardan uzaklaştım. Muhtemelen daha akşamın bu saatinden çoktan kafayı bulmuş işi gücü boş yapıp içmek olan yazlıkçı ergen grubuydu. Her sene bunlardan bir sürü bulabilirdiniz.

Yolda yürürken yazlığı bulmakta biraz zorlandım çünkü buraya yeni taşınmıştık. Çeşmede bir sitenin yazlığında kalıyorduk. Eski yazlığımız Kuşadasındaydı. Ama ev sahibi saolsun kirayı eşek gibi yükselttiği için oradan çıkmak zorunda kalmış ve yeni bir yer kiralamıştık. Eski yazlığımızın olduğu yeri seviyordum. Pek çok arkadaşım vardı. Onlarla hâlâ konuşuyorduk ama eskisi gibi değildi maalesef. Zaten artık hiçbir şey eskisi gibi değildi, değil mi?

Burada hiç arkadaşım yoktu ve bir kaç gündür boş boş dolanıyordum. Sadece sakin bir deniz kıyısı bulup oraya oturuyor ve kitap okuyup müzik dinliyordum. Annem ise kendime arkadaş bulduğumu sanıyor ve plajda denize girerek eğlendiğimi düşünüyordu. Babam iş için İstanbulda duruyordu. Anca haftasonları gelebilirse geliyordu.

"Hoş geldin kızım." annem yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Hoş bulduk." diyerek yazlığın ikinci katına çıktım ve odama girdim. Annem mutfakta iş yapıyordu ve radyodan kendisine bir şarkı açmıştı. Müzik dinleyerek bir şeyler yapmayı çok severdi.

"Beste, müsait misin kızım?" annem odamın kapısını açtı ve içeriye girdi.

"Evet, gel." annem arada bir odama girerken sorardı. Onun dışında çat kapı girdiği de oluyordu. Anlaşılan şu an sakindi.

"Yan komşu vardı ya bir tane. Hani bir kaç gün önce bizi çay içmeye davet etmişlerdi de sen gelmemiştin." yazlık evleri yan yanaydı. Yani siz bahçedeyken diğer komşuları da dibinizde görebiliyordunuz. İşte annemle o bahsettiği komşu da böylelikle tanışmıştı.

Yaz Rüzgarı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin