Anahtarımla kapıyı zorladım. Ellerim titriyordu. Nihayet kapıyı açtığımda içerisi karanlıktı.
Işığı açtım.Korkudan elim ayağım titriyordu. Kendime gelmem lazımdı. Ama ilk önce kardeşime küslük yapmayacak ve onu dinleyecektim.
En başından böyle yapmalıydım zaten.. Anlatana kadar beklemeliydim onu. Okula gitmeyip onu dinlemeliydim. Ama gururuma yenik düşmüştüm. Nasıl olur da bana güvenemez diye kafayı yiyecektim tüm gün.
"Hyeson" Ona seslendim.
Her yer karanlıktı. Kolidorun ışığını yaktım. Odasının ışığının yanık olduğunu fark edince içim rahatladı.
Kapının önünde durdum ve içeri girmeden önce nefes alıp konuştum."Hyeson bana güvendiğini biliyorum. Ama neden anlatmadığını anlamıyorum. Dövüldün mü, söyle. Paranı mı aldılar, söyle. Tehdit mi ettiler ne varsa söyle. Ben sadece dinleyeceğim. "
Ses gelmedi. Yorgunluktan yere düşüp bayılacak gibi hissediyordum. Dünden beri yemek yememek bana pek de iyi gelmemişti.
"Sadece dinleyeceğim. Eğer benim başıma kötü bir şey gelir diye korkuyorsan merak etme.."
Çoktan geldi bile..
"..gelmez. Çünkü ben hiçbir şey yapmayacağım. Sadece dinleyeyim seni olur mu? Beraber çözüm ararız. Söz intikam falan da almam, küçüklüğümüzdeki gibi.." gülümsedim.
Çocukken kardeşime bulaşan kim varsa hepsinin ağızlarından getiriyordum. Şu an bu çok zorlaşmıştı.
"Ablan seni çok seviyor. Ve böyle yaptığın sürece daha çok kırılıyorum. Anlat lütfen."
Daha fazla durmayıp kapıyı açtım. İçeriye girdiğimde içeride kimse yoktu. Sadece ışık yanıyordu.
"H-hyeson?!" Evin içinde bağırdım. Ama ses yoktu. "Hyeson neredesin?"
Tamam, telaş yok. Sakince arayacağım.
Salona baktım, yoktu. Tüm odalara baktım yoktu. En sonunda mutfağa geldiğimde dudağımı ısırdım. Kanatana kadar ısırdım. Ağzıma gelen kan tadını hissettim.
Tamam koskoca çocuk. Markete gitmiştir.
Telefonumu açıp onu aradığımda meşguldü. Geçen gün gibi. Meşguldü. Mutfaktan tam çıkacakken buzdolabının üstündeki notu fark ettim.
'Abla merak etme gece döneceğim "
İçime su serpilmişti. Rahatladım.
"Ohh.. tamam sakin olalım." Buzdolabından bir şu çıkarıp içmek için bardağa doldurdum.
Fakat aklıma gelen şeyle duraksadım. Telefonumu çıkardım ve saate baktım.
Saat gece yarısını geçmişti.
Bu saate kadar gelmiş olması gerekiyordu.
Elimdeki bardağı yere düşürdüğümde yerdeki bardak paramparça olmuştu. Ayağıma batmasını umursamadan hızlıca mutfaktan çıktım.
Dışarıya çıkıp etrafıma bakındım. "HYESON! AHN HYESON!"
Boş sokakta sesim yankılanmıştı. Stresten başım dönüyordu. Bu birkaç gündür yaşadığım stres yüzünden hiç iyi hissetmiyordum. Ayakta bile zor duruyordum.
Etrafı aramak için koşuşturmaya başladım. Tüm ara sokaklara bakındım.
"HYESON! NERDESİN?"
Sokakta insan bile yoktu. Telefonumu aldım. Lanet polisi arayacaktım. Elim titrediği için telefonu tam tutamayıp yere düşürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fake devil - jjk
Fanfiction"Jungkook, kardeşime ne yaptın?" "Öldürdüm." Kardeşimi bulmak için yola beraber çıktığım çocuğun arkamdan vuracağını bilemezdim. .... Okulda zorbalığa uğrayan kardeşinin intikamını almak isteyen Sohee, bilmeden intikam alacağı kişiden kardeşini bul...