Haber

184 18 0
                                    

Sabah Buse'nin hayvan gibi bağırmasıyla yatağımdan fırladım. Direkt aşağı indim ve "ne oldu kanka ? Neden bağırıyorsun ? " dedim. Üstümde smurf lü şortum ve düz beyaz göbeği açık tişörtüm vardı. Kafamı kaldırıp baktığımda Mert de bana bakıyordu. Birden Buse ile ikisi aynı anda kahkaha atmaya başladı. Akıllarınca bu halime gülüyorlardı. Onlara 'siz şimdi görürsünüz' bakışımı attıktan sonra önce banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Daha sonra dolabımın karşısına geçtim ve ne giysem diye baktım.

Kıyafetlerimi giydikten sonra makyaj masama oturup kırmızı bir ruj sürdüm ve eyeliner çektim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kıyafetlerimi giydikten sonra makyaj masama oturup kırmızı bir ruj sürdüm ve eyeliner çektim.
Boy aynamda kendime baktım ve odamdan çıktım. Merdivenleri inip salona girdim. Mert oturmuş beni bekliyordu. Sanırım Buse giyiniyordu. Onu biraz bekledikten sonra geldi ve hep beraber evden çıktık.

Keşke şapkamı taksaydım diye geçirdim içimden. Montumun şapkasını taktım ama hiçbir işe yaramamıştı kulaklarım hala üşüyordu. Mert anlamış olacak ki şapkasını çıkartıp bana verdi ve o da montunun içindeki hırkasının şapkasını taktı. Hala okula gelememiştik. İçimden okul neden bu kadar uzak diye küfür ederken yere düştüm. Mert ve Buse hayvan gibi gülerken bir çocuk elini uzattı. Elini tutup ayağa kalktım ve "teşekkür ederim" dedim. Çocuk tam cevap vereceği sırada Mert gülmeyi kesip "hadi cevap vermeden uza. Hem sen neden benim sevgilimi yerden kaldırıyorsun lan ben varken" çocuk gülerek "hadi ama Mert. Kapmışsın güzel kızı da dikkat et elinden uçmasın." dedi ima ile. Ben anlamamış gibi Mert'e baktım. Mert sinir ile "siktir git Yiğit belanı başka yerde ara " demekki çocukla tanışıyorlardı. Çocuk yine gülerek. Ne çok gülüyordu bu da be "ne o yoksa sen benim belamı veremez misin ? Ne oldu o bad boy havalarına ? Başka okula geçince sönmüş" Mert yumruğunu sıktığında devreye ben girdim "hadi kardeşim hadi. Fazla uzatma lafı " dedim ve çocuğu arkasından itekledim. Sonra da Mert'in elini tuttum ve yeniden yürümeye başladık. Daha sabah hayırlı başlamamıştı bakalım gün içerisinde bizi neler bekliyor.

Daha üçüncü dersin sonundaydık. 'Çok fazla var,dayanamam ' diye geçirdim içimden. Kafamı sıranın üzerine koydum ve gözlerimi kapattım. Ne güzel tam rüyaya dalacakken biri tarafından omuzum deşilmeye başladı. Kafamı sinirle kaldırıp "Ne var Buse ? " dedim. Kendini şirin göstererek "kankamla kantine inip birer kahve içmek istedim kankacığım hem ders de bitti." Dedi. Kahve içmek iyi gelebilirdi bu aralar resmen uyanamıyordum. Yerimden kalktım ve "yürü gidelim ama bir daha kalkıp gelmem haberin olsun " dedim. Koluma girdi ve beraber aşağı indik.

Bu sıra neydi ya böyle. Zil çalmıştı ve biz kahve içemeden yukarı çıkmıştık. Neden mi ? Çin Seddi gibi sıra vardı mübarek bekle bekle gelmedi sonra da zil çaldı zaten. Buseyle atarlı atarlı merdivenlerden çıkıp sınıfa girdik. Mert ve Anıl birlikte oturmuş bir maç hakkında konuşuyorlardı. Sıranın üstüne oturup "kahve bile içemiyoruz anasını satıyım nerede bu adalet ?" Dedim. Anıl gülerek "kanka en azından burası çok iyi lan İstiklal'de eziyorlardı bir de şerefsizler" dedi. Gülerek "kolayını bulsalar onu da yapacaklar,sanki kıtlık var" konuşmam son bulmuştu çünkü derse Şebnem hoca girmişti.

Adımın söylenmesi ile kafamı sıradan kaldırdım ve hiçbir şey anlamadan Mert'e baktım. "Aşkım müdür bizi yanına çağırıyormuş" dedi. Cümlesi bittiği gibi ben en son ne zaman kötü bir şey yaptım diye düşündüm. Kimseyi dövmedim ✅ . Bu başlı başına yeterdi bile. Sıradan kalktım ve Mert ile sınıftan çıktık. Müdürün kapısına geldiğimizde adam içeride yoktu. Oğlum hem çağırıyor hem de yerinde durmuyor. Ya sabır. Girdik ve içerideki koltuklara oturup beklemeye başladık.

Sonunda beyefendi teşrif edebildiğinde on dakika boyunca onu bekledik. Ben müdüre içimden ana avrat düz giderken adam konuya başladı. "Evet çocuklar. Biliyorsunuz ki liseler arası basketbol turnuvaları başladı. Mert sen zaten takımdasın. Her neyse. Bu söyleyeceklerim Öykü seninle ilgili -aha şimdi sıçtın Öykü - basketbol konusunda iyi olduğunu duydum ve bir oyuncumuz eksik. " Mert hemen lafa atlayarak "hocam ama böyle bir şey saçma olmaz mı ? 11 erkeğin arasında bir kız. Nasıl olur ?" Müdür hazır cevaptı mübarek "ne olacakmış Mert ? Öykü gayet iyi oynayabilir" hey ama bunlar benim yerime konuşup,karar veriyorlardı. "Hocam tam olarak ne olacak şimdi anlatır mısınız ? Lafınız yarıda kaldı " dedim. "Heh evet. Bir eksiğimiz var ve ben bir yerden iyi basketbol oynadığını öğrendim. Başka da oynayacak erkek oyuncumuz yok. Takımda oynamak ister misin ?" Biraz düşündüm. 11 erkeğin arasında tek başıma ne yapardım ? Ama tek başıma değildim ki Mert vardı. O benim sevgilim. Zaten diğer 10 erkeği de tanıyorum. Kardeşim gibiler. Ben biraz düşündükten sonra " tamam hocam olur " dedim. Müdür ellerini birbirine vurdu ve "Harika o zaman. He bu arada çocuklar bu liseler arası turnuvada birinci olmuştuk ya hani Amerikadaki lise ile maç olacak " ne yani bu maç için taaaa Amerika'ya mı gidecektik ? Saçmalık. Ama tabiki bu düşündüklerimin müdüre yansıtmadım. Mert "tamam hocam. Peki ne zaman yola çıkıyoruz ?" Diye sordu. İşte akıllardaki tek soru buydu. "İki gün sonra" dedi ve cevap vermemizi beklemeden odadan çıktı. Biz de Mert ile çıktık ve derse geri girdik. "Aşkım bu düpedüz saçmalık " Mert bana döndü ve "katılıyorum. Bir de iki gün sonra olan şeyi bize şimdi söylüyor. Bari bir hafta önceden söyleseydi. He bir de 11 erkeğin arasında ne işin var senin ya ?" Dedi sitemkâr bir şekilde. "Bilmiyorum aşkım. Nereden de duymuş anlamadım ki. " dedim ve konuşmamız sonlandı çünkü hoca tarafından uyarıldık. En azından Amerika'yı görecektim. Bu da güzel bir şey sonuçta.

Mavili Çocuk (Düzenleniyor !) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin