Artık Yaşayan Ölü...

11 8 7
                                    

Sabah uyandığımda Mert dibimde yatıyordu. O buraya nasıl gelmişti ki ? Bir korku ile yerimden fırladım ve bu yüzden yere düşmemizi sağladım. Mert yere düşmenin etkisi ile uyandı ve bana tip tip bakmaya başladı. Panik olmuş bir şekilde " Mert,babam evde ne işin var senin benim yanımda?" Dedim. Mert gülerek "aşkım baban sabah erkenden işe gitti unuttun mu bugün pazartesi" böyle demesiyle rahat bir nefes verdim ve ayağa kalkıp kapı kilitli mi diye baktım ve kilitliydi. Açtım ve Mert'i de yanıma alıp salona indim. Onu yerine yatırdım ve " aşkım annem sabah kalkıp seni burda göremezse benim yanıma gelir ve işte bittiğimizin resmidir " dedim. Beni kendine doğru çekip alnımdan öptü ve " madem öyle sen de yat aşkım ben de uyuyorum şimdi " kafamı olumlu anlamda salladım ve odama çıkıp tekrar yatağıma yattım. Uyumak kadar güzel bir şey yoktu bu hayatta.

Sabah biri tarafından yanaklarım felç geçiriyordu. Gözlerimi açtım ve memnun olmayan bir surat ifadesi ile ablama baktım. Bana piçimsi sırıtış attı ve tekrar yanaklarımı sıkmaya geri döndü. Tip tip bakmaya devam ettim. Böyle uzun bir zaman geçtikten sonra annem kahvaltıya çağırdı. Yerimden kalktım banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım ve mutfağa indim. Herkes oturmuş beni bekliyordu. Mert'in yanına oturdum ve kahvaltı etmeye başladık.

Etrafı toplarken ablamı Birgül ablam aradı ve Yusuf abi ile günübirlik tatile gideceklerini söyledi ve bizi de davet etti. Anneme uzun yalvarmalar sonucu ben de izin aldım ve hemen yukarı çıkıp sırt çantama bikinilerimi attım ve giyindim. Mert de gelecekti ama utandığını söyleyip duruyordu. Zorda olsa ikna ettim ve gelmeyi kabul etti. Hayatımızda her şey çok güzel gidiyordu ve bu iş hayra alamet değildi. Aman şeytan kulağına kurşun deyip kulağımı çektim ve dişime vurdum. Odamdan çıktım ve Mert'e mesaj attım. Ablamlar arabaya binmişti Mert gelince arabasına bindim ve arabayı sürmeye başladı. Otobana çıktık diye hızlı gidiyordu çünkü en geride biz kalmıştık. "Mert biraz yavaşlar mısın, lütfen" dedim ama pek oralı olmadı zaten zorladım diye aramız bozuktu. Sanki benim inadıma daha çok hızlandı ve tam o sırada her şey çok çabuk gelişti. Bir araba ters yöne girmişti ve onunla çarpıştık. Kafam cama girmişti ve kanıyordu. Zorla da olsa Mert' e baktım ve kemer takmadığı için arabada ters dönmüştü. Yüzünü göremiyordum. Bir süre sonra gözlerime karşı çıkamadım ve kendiliğinden kapandılar.

Öykü'nün Ablasından
Nerede kalmıştı bu çocuklar ya ? Biraz daha Naci'nin başının etini yedim ve bu yüzden geri döndük. Döndüğümüzde herkes bir yere toplanmış oraya bakıyordu. Arabadan indim ve koştum. Sedyede yatan benim kardeşim miydi ? Yoksa ben mi halüsinasyon görüyordum ? Gözlerimi ovuşturdum ve bir daha baktım. Orada yatan Öyküydü. Yanına koştum. İnanamıyordum. Ağlamaya başladım. Hem de bağıra bağıra. Kafamı Mert'e çevirdim ve gördüğüm manzarayla daha da ağlamaya başladım. Mert ölmüştü. Onu o siyah poşete koyuyorlardı. Bacaklarım artık beni taşıyamaz oldu ve yere yığıldım. Anneme,babama ne diyecektim ben özellikle Mert'in ailesine ? Benim sorumluluğumdalardı. Ben ne yaptım peki ? Onlar büyüdüler dedim araba kullansın dedim. Naciyi dinlemedim. Her şey benim suçumdu. Ben sebep olmuştum. Ağlamam daha da şiddetlendi. Beni arabaya bindirdiler ve uzaklaşan ambulansı takip etmeye başladık. Ellerim titreye titreye telefonu aldım ve rehberden ' mommy' e tıkladım. Üç kere çaldıktan sonra neşeli bir ses tonuyla
"Efendim bebeğim. Vardınız mı ?" Dedi. Kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Deli gibi ağlıyordum ve annem çok endişelenmişti.
"Kızım iyi misin ? Bir şey mi oldu yoksa ? Sen iyi misin Başak, kızım cevap versene !"
" annem ben çok özür dilerim her şey benim suçum benim sorumluluğumdaydı. Her şeyi mahvettim"
"Kızım ne oluyor ? Meraklandırma insanı söyle artık "
" anne Mert ve Öykü arkamızdan geliyorlardı biz önce gittiğimizden yetişmeye çalıştılar sanırım. Kaza yaptılar. Anne, Mert öldü anne." Dedim ağlıyordum hala. Annem bunu duyunca bir ağlama sesi geldi ve nerede olduğumuzu sordu hastanenin adını söyledim ve kapattık. Allahım n'olur bu bir rüya olsun ve ben bundan uyanayım. Böyle olması için her şeyi yaparım. Lütfen !

Hastanedeydik. Bana sakinleştirici vermişlerdi ve bir saate yakın uyumuştum. Her şey gerçekti. Yattığım yerden kalktım ve annemlerin yanına gittim. Bekleme koltuklarında çaresizce bekliyorlardı. Öykü ameliyathanedeydi, Mert ise morg da !!. Bir feryat koptu koridorda. Gelen Mertin annesiydi. Kadın geldiği gibi yere yığıldı ve "hayır,hayır, benim oğlum ölemez güçlüdür o. Şaka yaptım diye kalkacak bakın görün. Benim oğlum ölmez,ölemez" diye bağırıyordu doktora. Annem yerinden kalktı ve zorla Mertin annesini sakinleştirdi. Hala ağlıyordum ama elimden bir şey de gelmiyordu. Kadın tekrar başladı bağırmaya "Eylül, benim çocuğum değil dimi o ölen ? Karıştırıyorlardır. İnsan insana benzer sonuçta dimi ? Mert ölemez Eylül ölemez. Ben daha ona yeni kavuşmuşken şimdi de o gidemez, bırakamaz beni. Karıştırıyorlar, bir de doktor olacaklar. Benim oğlum ölmedi, ölemez !!"
"Esma, çok üzgünüm ama o senin oğlun. Kimliğini bulmuşlar" dedi annem ve o da ağlamaya başladı. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Biz orada otururken doktor ameliyathaneden çıktı ve direkt Esma Teyze'nin yanına gitti ve "Mert ENGİN'in yakını siz misiniz ?" Annesi kafasını sallayınca doktor "başınız sağolsun." Dedi ve bize döndü. "Öykü ÖNER'in yakınları da sizsiniz sanırım?" Babam 'evet ' deyince "kızımız dirençli çıktı. Zor bir ameliyat oldu fakat 2 gün yoğun bakımda kalması gerekiyor" dedi ve gitti. Kardeşim yaşıyordu ama onun bir tanesi, canını bile verebileceği insan ölmüştü. O yaşasa ne olurdu ki ? Kardeşimi biraz bile tanıyorsam kendini toplayamazdı ve bu ailecek hepimizi yıkacaktı.

Nöbetleşiyorduk. Bu sefer annem ve babam Öykü'nün başında bekliyordu. Biz de Naci ile eve dinlenmeye gelmiştik. Kapının girişinde sarılıp "Her şey benim suçum. Gencecik çocuk benim yüzümden öldü !" Dedim. Naci, kafamı göğsünden kaldırıp "hayır canım senin suçun değildi. Olacağı varmış. Bu da alın yazısı değiştiremezsin. Lütfen artık kendini suçlamayı bırak. Hadi sen duş al ve rahat bir uyku çek. Hadi canım." Dedi. Sanırım haklıydı. Allahtan gelen bir şeydi bu ama yine de üzülmeden edemiyordum. Duşa girdim ve yine ağlamaya başladım. Anca 10 dakika sonra sakinleşmiştim ve duşumu alıp çıktım.

Giyindikten sonra saçlarımı kuruttum ve Öykü'nün odasına gidip yatağına yattım. Yatağının üstünde en sevdiği yastığı -bok şeklindeydi ve adı Bok'tu- Bok'u elime aldım ve göğsüme bastırdım. Onun yanında da kahverengi, beyaz karışımı ayısı duruyordu. Bunun adı da Bradley'di ve Mert almıştı. İkisini de göğsüme bastırdım ve gözümden akan yaşları sildim. İkisini düşünerek uykuya daldım.

Kalktığımda Öykü'nün durumu hâlâ aynıydı. Hastanenin kantinine indim ve kendime bir kahve aldım fakat daha içemeden elimden alındı. Birgül yanıma oturup "kusura bakma kuzen ama almak zorundayım yoksa bebeğe dokunur " dedi. Haklıydı. Ben hamileydim ve bebeğimi korumalıydım. Şişmiş ayak bileklerime baktım. Sürekli üzerlerinde durduğum için beni zor taşıyorlardı artık. Annemden evin anahtarını aldım ve hastaneden çıkıp yürümeye başladım. Naci evine gitmişti duş alacaktı. Yürümenin iyi geleceğini düşündüğüm için sağa saptım ve yürümeye başladım.

~ 2 gün sonra~
Öyküyü normal odaya almışlardı. Mert'in öldüğünden haberi yoktu ve sürekli onu sorup duruyordu. Düşüncelerimden ayrıldım ve içeriden 'ablaaa' diye seslenen Öykü'nün yanına gittim. " bir şey mi istedin ablacım ?" Dedim. Kafasını olumlu anlamda salladı ve yatağının yanında olan koltuğu işaret ederek oturmamı istedi. Dediğini yaptım ve oturdum. " abla bak şimdi bizimkilerin olmadığı bir anda sen beni Mert'in yanına götüreceksin. Onu görmeye ihtiyacım var, hem de her şeyden çok !" Dedi. Ne diyeceğimi biledim. Artık söylemem gerekiyordu sanırım. Ayağa kalktım ve yanına gittim. Önce saçlarına öpücük kondurdum ve elini tuttum. Bana anlamayan gözler ile karşılık veriyordu. " ablacım, şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama üzülmeyeceksin tamam mı ?" Dedim. "Sen söyle orasına zamanı gelince bakarız" dedi. "Bebeğim, Mert öldü. Her şey için çok özür dilerim. İstedim ama onu geri getiremedim. Lütfen üzülme " dedim. İlk başta şaşırdı ve şaka olduğunu sandı. " Benim sevgilim ölmez abla. Biz onunla evleneceğiz daha. Sen rüyanda görmüşsündür. Benim Mavilim değildir o. YALAN SÖYLÜYORSUN BANA !" Diye bağırdı ve ağlamaya başladı. "Ablacım lütfen böyle yapma ba-" "Kes sesini ! Neden bana yalan söylüyorsun abla hem de ben sana bu kadar güvenirken. Ben Mavilimin yanına gidiyorum çekil şuradan " dedi ve bağlı olduğu makinelerdeki kabloları çekti ve ayağa kalktı. Onu sakinleştirip yatırmaya çalıştım ama beceremedim. Odaya doktor ve hemşireler gelince sakinleştirici iğne vurdular ve Öykü yine uykuya daldı.

Mavili Çocuk (Düzenleniyor !) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin