Beceremedim, Özür Dilerim...

31 7 8
                                    

Aylar birbirini kovaladı. Mert'in öldüğü gerçeği her gün,her saat,her dakika ve her saniye yüzüme tokat gibi iniyor ve ben buna katlanamıyorum artık. Bir ara yapabilirim dedim, onun için yaşayabilirim dedim. Hem Toprak da bana iyi gelmişti biraz ama benden hoşlandığını söylediğinden beri onunla da görüşmüyordum. Annemler arıyor açmıyordum, odamı tek kişilik yapmıştım ve Çağla'yla da görüşmüyordum. İçime kapanmıştım. Bir tek ablamla konuşup,dertleşiyordum. Yavaş yavaş intihar düşüncesi beynimi ele geçirmeye başlamıştı. Şu son günlerde başka hiçbir şey düşünemez olmuştum. Aslında size yalan söylemeyeceğim artık kendimi ve Mert'i düşünmüyorum, annemi düşünüyorum. Ben ölürsem mahvolur. Ona kıyamıyorum. Oturduğum banktan kalktım ve kulaklıklarımı çıkartıp yürümeye başladım. Her şeyden sıkılıyordum. AVM'ye gidip birkaç mağaza gezdim ve tekrar yurda döndüm. Yatağıma yatıp her zaman yoldaşım olan bembeyaz tavana baktım. Önceleri tavana bakarak güzel hayaller kurardım. Ama şimdi sadece bakıyorum ve ağlıyorum. Telefonum çaldı. Elime alıp baktığımda arayan annemdi. Bu sefer açtım "Öykü ? Kızım iyi misin ? Seni çok merak ediyoruz bebeğim yapma böyle " dedi. Gözyaşlarımı silerek "anne,lütfen benim için üzülme tamam mı ? Ben daha iyi olucağım. Benim için ağlamanı istemiyorum. Ben her ne yapıyorsam kendi iyiliğim için yapıyorum. "
"Kızım ne diyorsun sen ? Neyden bahsediyorsun ?" Cevap vermedim.
"Öykü ! Cevap ver bana kızım. Bak beni çok korkutuyorsun"
"Bir şeyim yok anne ! İyi olmaya çalışıyorum. Lütfen beni telefonu açtığım için pişman etme. Kalbini kırmak istemiyorum"
"Tamam kızım. Baban da seninle konuşmak istiyor "
"Anne, seni seviyorum bunu sakın unutma tamam mı ? "
"Ben de seni seviyorum benim minik bebeğim " dedi ve telefonu babama verdi
"Öykü,kızım nasılsın prensesim "
"İyi olmaya çalışıyorum baba sen nasılsın "
" biz de iyi olmaya çalışıyoruz kızım. Kendini iyi hissediyor musun ? İstersen seni alabilirim. Kaydını dondurabiliriz" yeni mi akıllarına gelmişti.
"Hayır baba istemiyorum ve kendimi hiç iyi hissetmiyorum gerçekten. Baba, ben Mert'i çok özlüyorum. "
"Biliyorum kızım biliyorum fakat elimden bir şey gelmez. Lütfen artık bizi de kendini de üzme prensesim, seni çok sevdiğimizi ve her zaman yanında olduğumuzu asla ama asla unutma "
"Unutmam baba. Ben de sizi seviyorum. Artık kapatmam gerekiyor biraz uyumak istiyorum."
"Tamam kızım sen uyu dinlen. Seni seviyoruz "
" ben de sizi seviyorum " dedim ve telefonu kapattım. Artık kararımı vermiştim. Daha fazla böyle yaşayamazdım. Biliyorum,üzülecekler hem de çok. Ama ben de böyle yaşayamıyorum. Hatta yaşamıyorum. Sürekli ağlıyorum ve uyuyorum. Başka yaptığım bir şey yok. Eskiden uyumak da kaçmama yardımcı oluyordu. Ama artık bir işe yaramıyor. Tek çarem ölüm. Herkesle görüşmem gerekiyordu. Ablamı da aradım. Hemen açtı.
"Efendim bebeğim "
"Nasılsın ablam "
"İyiyim canım sen nasılsın. Daha iyi misin ?"
" abla, ben hiç iyi değilim. Seni seviyorum. Bunu unutma ve beni hep sev olur mu ? "
" o nasıl söz öyle ablam benim. Ne biçim konuşuyorsun. Seni sevmekten vazgeçer miyim ben hiç. Sen benim diğer yarımsın. Sen benim kanımsın. "
"Seni seviyorum abla. Yeğenime iyi bak. Onu da çok seviyorum. "
" biz de seni seviyoruz bebeğim. "
"Görüşürüz canım ablam"
"Görüşürüz kelebeğim "
Herkesle görüştüm. Benim de kaçınılmaz sonum buymuş demekki. Her zaman evlendiğimi, çocuklarım olduğunu, torunlarımı gördüğümde öleceğimi düşünürdüm. Fakat yalanmış. Her şey bir hayalden ibaret. Kendimi o kadar çok maviye şartlamıştım ki olabilecek siyahları göremedim bile. Ben hepinizden özür diliyorum ve hepinizi çok seviyorum. Böyle bitsin istemiyordum ama ne yaparsın benim de kaderim buymuş. Hayat da böyle. Mavi sanırdım yaşamayı. Belki size de umut verdim. Özür dilerim. Hayat böyle. Mucizeler olmuyor daha çok mucizeler yok oluyor. Her şey mavi değil. Hayat bu kadar basit değil. Elimdeki jileti sol bileğime dik gelecek şekilde tuttum ve hiçbir şey düşünmeden çizik attım. Bir süre kanımın nasıl yerlere aktığını izledim ve görüşüm bulanıklaştı.

Çağla'dan
Öyküye bakmak için odamdan çıktım ve tek kişilik odaların olduğu kata çıktım. Zor bir dönem geçiyordu. Bir delilik yapabilirdi. Allah korusun. Allahım sen yazdıysan boz. Merdivenleri çıkarken bir kızın koşarak aşağı indiğini gördüm. Kapının önüne geldiğimde gördüğüm şey ile yerimde kaldım. Yerde kanlar içinde yatan benim arkadaşımdı. Kendi canına kıymıştı. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Müdire gelip hemen ambulansı aradılar ama bu pek fayda etmezdi. Dik kesmişti ve dikiş tutmazdı. Benim arkadaşım ellerimin arasından kayıp gitmişti. Bana emanet etmişlerdi. Nasıl söyleyecektim anne ve babasına ? Özellikle ablası duydu mu yıkılacaktı. Zaten hamileydi. Gözyaşlarımı sildim ama iki saniye geçmeden yine yanaklarım ıslanmıştı. Ambulans geldiğinde bindirip hastaneye gittik. Doktor geldi ve "kusura bakmayın. Dik kesmiş bu yüzden hastayı kurtaramıyoruz. Başınız sağolsun " dedi ve gitti. Daha da ağlamaya başladım. Annesine ve babasına haber gitmişti. İlk uçakla burada olmuşlardı. Ağlayan Eylül teyzeye sarıldım ve beraber ağlamaya başladık. Başak ablanın daha haberi yoktu. Uzun bir süre ağladıktan sonra Eylül teyze "kızım ellerimin arasından kaydı gitti. Belki düzelir dedik toplar kendini. Keşke göndermeseydim de yanımda baksaydım ona. Her şey benim suçum " dedi ve ağlamaya devam etti. Ona daha da sarıldım ve " Eylül teyze ben özür dilerim. Göz kulak ol dedin ama beceremedim. Diğer şeyler gibi." Dedim.

2 Hafta Sonra
Kırklareli'deydik. Cenaze bugündü. Öyküyü kısa sürede tanıdım ama iyiki tanımışım. Eylül teyze ağlarken ona sarıldım. Zor olsa da Başak ablaya söylemişlerdi. Hala inanmıyordu. En sonunda kriz geçirince doktora götürüp sakinleştirici vurdurmuşlardı. Öykü her şeyi halledebilen bir kızdı. Hep gülerdi. Sinirliydi biraz ama o da onu Öykü yapıyordu işte. Gelen arkadaşları özellikle Buse olan sarılmış bırakmıyordu cesedini. Anıl denilen çocuk da ağlıyordu. Çok seveni vardı. Neden bizi arkada bırakıp gitmişti ki ? Bence ölüm hiçbir zaman kaçış yolu değildir. Eğer hayat sizi sınıyorsa merak etmeyin illa karşınıza güzel şeyler çıkar. Ölüm hiçbir zaman tek çare olmamalı. İçeriden gelen ağlama sesi ile oraya gittim. Başak abla uyanmıştı. Cesedin yanına girmişti ve sarılmış bırakmıyordu. "Bırakın kardeşimi !" Diye bağırdı. "Korkar o orda. Koymayın onu toprağın altına. Hem soğuktur orası. Üşütür orda. Hem... hem uyanacak birazdan. Görürsünüz bakın. O benim kardeşim. Ölmez o ! " diye bağırdı. Ama bu feryatı kimseyi durdurmadı. Saat üçe geliyordu. Gömülecekti birazdan. Anıl, Emir ve bir de Deniz amca toprak atarken herkes ağlıyordu. Buse denilen kız " lütfen, Öykü. Kalk" dedi. Bahar olan ise durmaksızın ağlıyordu. Annesi,babası ve ablası son kez sarıldılar ve daha sonra gömüldü. Bir hayat dolu, bütün düşüncesi ve hayalleri mavi olan bir kızın hayatı sona ermişti. O artık hayat dolu değildi. Vücudu soğuktan mosmordu. Gözyaşlarımı sildim ve kısa zamanda kardeşim olan insan için dua okudum. Mezarından ayrılamıyordum. Başak abla yine kriz geçiriyordu. "Gitmiyorum ben hiçbir yere ! Bekleyeceğim burda. Uyandığında kimseyi görmezse yanında bize çok kızar. Dimi baba. Küser bize sonra. Ben onu burda yalnız başına bırakamam baba. Lütfen gitmeyelim." Onun böyle davranmasına daha çok ağlamaya başladım. Zorla herkes mezardan ayrıldı. En azından orada mutlu olur. Hayatının aşkı ile karşılaşırdı. İşte bir hayat daha son buldu. Biz bilmiyoruz ama nereden baksanız her gün bir insan hatta bir çok insan ölüyor ve bir hikaye sona eriyor. Bu hikayenin sonu da bu. Hayat toz pembe değildir. Bu bir masal alemi değil. Gerçeklik. Mutlu sonsuz diye bir şey yoktur. Bunu sakın unutmayın. Bir insanın daha yaşadığı güzel, mavi bir hikayenin sonuna geldik.

-SON-

Mavili Çocuk (Düzenleniyor !) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin