Daliya da Furkan'ın her şeyi anlatmadığını, bazı şeyleri sakladığını anlıyordu. Şimdi Furkan'ın nerede neler yaptığını gerçekten bilmiyordu, başarılı bir şekilde saklanarak vakit geçiriyordu. Merve'nin kendisine taslağı vermesindeki gerçek amacı Furkan'a okutmak mı? Furkan'a veremediği için kendine verdiğini düşünürse Merve'nin davranışı o kadar da tuhaf gelmedi. "Yılmaz'ın taslağı çantamda, okumak ister misiniz?" Soğuk kahvedeki buzlar eridi ve bardaktan düşen damlalar masayı ıslatıyordu. "Neden sende?" Cevap vermeden çantasından zarfı çıkarıp ıslanmasın diye masaya koymadan Daliya'nın eline verdi. O taslağı okurken hiçbir şey söylemedi ama yüzünden neler hissettiğini anlayabildi.
Yılmaz'ın makale yazma amacını fark ederek bir hasta olarak orada yazılan halinden iğrendiği belliydi. Taslağı Umut'a geri vererek "Furkan'ı bekleyelim, onun bir planı var herhalde" dedi Daliya, makale hakkında hiçbir şey söylemedi ve unutmak ister gibi kahvesinden içti. Yılmaz'ın taslağı sadece şimdiye kadar yazılan makaleleri toplayıp cümleleri sıraladıktan sonra arasına kendi fikirlerini serpiştirmiş gibiydi. Furkan'a karşı öfke veya nefret hissetmedi ve bununla intikam almayı düşünüyorsa başaracak gibi görünmüyordu. Ne yapmak istiyordu? Sadece Furkan'ı değil, Yılmaz'ı da anlayamadı Umut. Ondan sonra bulutlu bir havanın altında yürüyerek ofise döndü ve sıkıcı bir sürü işi bitirdiğinde artık güneş batıyordu.
Nedense eve direkt dönmek istemediği için çaresizce kafeye uğradı Umut. Orada oturarak, çay içerek kendinin ve Yılmaz'ın taslağını okudu. Kendi taslağını okurken Daliya'nın düzelttikleri gözüne çarpınca bazıları kafasına takıldı ama yeniden ona sormaya yine apartmanına gitmesi doğru mu? Aslında acil bir mesele değildi. Yine de kendini kafeden çıkıp Daliya'nın apartmanına giderken buldu Umut. İşte böyle dairesinin önüne kadar geldiğinde iç çekerek kendini anlamayarak zili çaldı. Ancak, kapıyı açan Daliya değildi, bir an yanlış bir daireye geldiğini düşündü ama öyle değildi, yani kapıyı açan tanıdığı biri ve şimdiye kadar saklanıyordu o. "Furkan! Sen neredeydin, neler yapıyordun?"
Umut'un gelmesine hiç şaşırmamış bir şekilde cevap vermeden televizyon izler gibi sadece Umut'a bakıp durdu. Onun bu yüzü Umut'u sinirlendirdi ve onu olabildiğince dövmek istiyordu ama öyle olmadan önce Daliya geldi. "Kapının önünde değil, içeride konuşun. Hoş geldin Umut, hadi gir" diyerek kapıyı kapattı Daliya. Rahat bir şekilde oturan Furkan, Umut'un sorusuna cevap vermeyecek mi? Sinirli Umut'u sakinleştirmek için ona seslendi Daliya. "Furkan'ın burada olduğunu bilerek mi geldin?" Böyle sorsa da Umut'un sinirli yüz ifadesi hiç değişmedi ve sinirli bir sesle "taslağım hakkında size sormak istedim ama böyle geç bir saatte gelerek rahatsız edeceğimi biliyordum, yine de geldim ve kapıyı açan tuhaf bir adamdı" diye yanıt verdi Umut.
Bunları duymasına rağmen hiç duymamış gibi Daliya'nın yeni yaptığı çaya bol bol şeker koyduktan sonra kaşıkla girdap oluşturmak ister gibi hızla karıştırdı Furkan. "Buraya seninle tartışmaya gelmiş değilim. Her neyse bana Yılmaz'ın taslağını göster." Sanki Umut'un buraya geleceğini biliyor gibi bir söyleyişti. Demek ki, Daliya'yla konuşmak için değildi, Furkan'ın amacı Yılmaz'ın taslağını okumak mıydı? Ona göstermek için çantasından zarfı çıkarmaya çalışırken yere başka bir zarf daha düşürdü Umut. Elindeki mi yoksa yere düşürdüğü mü, hangisi onun taslağı diye elindeki zarfın içine bakarken Umut, Furkan hiç şaşırmadan yere düşen zarfı aldı ve artık girdap olmayan çayından kaşığı çıkardıktan sonra taslağı okuyarak içmeye başladı Furkan.
Doğruydu, yani Umut'un elindeki taslak, kendisinin ve yere düşürdüğü zarf Yılmaz'ın taslağıydı. "Nasıl onun Yılmaz'ın taslağı olduğunu anlayabildin?" diye sorsa da duymamış gibi sadece okumaya devam etti Furkan ve okumayı bitirince bu kez Umut'un elindeki taslağı çekip Yılmaz'ın taslağını yere bıraktı, okumayı bitirene kadar hiçbir şey söylemedi ve biraz önceki gibi okumayı bitirince taslağı yere bıraktı. "Yere düşenin Yılmaz'ın taslağı olduğunu anlamış falan değilim, fark etmezdi. Yani gördüğün gibi ikisini okuyacağım için önce hangisi olsa sorun yoktu. Bana fazla güvenme, özel bir gücüm yok. Zaten zarfı Merve verdi, değil mi?" İnsanla dalga geçer gibi bir ses, bu Furkan'dı.
"Evet, neden bana verdiğini anlamamıştım ama şimdi belli oldu. Bu arada Merve bu kavganız bittikten sonra uzak bir yere gideceğini söylüyordu, bir şey biliyor musun?" Hiçbir şey bilmiyormuş gibi bir yüz ifadesinden sonra kafasının arkasında ellerini birleştirerek cevap verdi. "Yılmaz'la çalışmak ne kadar sıkıcı biliyor musun? Doğru bir karar bence." Nadirdi, beceriksiz bir yüz ifadesiyle yanıt veren Furkan'ı kaçırmadı Umut. "Ee, seninle alakası yok mu?" "Merve'nin mi? Hemen hemen hiç konuşmadım, yani Yılmaz'ın yanında çalıştığı için. Bu arada gerçekten bu mu Yılmaz'ın taslağı?" Bu kez bir şeyden şüpheleniyor gibi bir sesle. "Ne demek bu?"
Kafasını kaşıdı ve tekrar Merve'nin ismiyle yazılan taslağı okumaya başladı ve sonuna kadar okusa da onaylamadığı birkaç nokta kaybolmamış gibiydi. "Benim o kafede dinlediklerimden farklı bir şeyler yazıyor, bu sahte mi? Ama öyleyse çok tuhaf." Öyleyse Merve'nin bu taslağı verme sebebi değişebilir diye düşünüyordu Umut da. Bu kez yine Umut'un taslağını yerden alıp okumaya başladı ve eline kalem alıp cümlelerin yanına çizgi çekerek bir şeyler söyledi Furkan. "Benim yazdıklarımı düzelttikten sonra yine bana ver, anlaşıldı mı?" "Taslağım önemli değil, Merve yalan söylemiş gibi değildi bu arada." Furkan, kahkaha attı ve "yalan söyler gibi bir yüz ifadesiyle yalan söyleyen var mı bu dünyada?" dedi. Yine de karşısındakinin duygusunun küçük bir ifadesinden veya havasından yalan söylediğini sezebilir insan diye düşünüyordu Umut.
Nedense Furkan, ona yakışmayan ciddi bir yüz gösteriyordu. Yenilmeyeceğini düşündüğü bir rakibe yenilebilir arada insan; bu spor dünyasında sık değil ama oluyor. Ne kadar detaylı bir plan yapsa da kötü bir tesadüfle her şey bozulabilir, bundan mu korkuyordu Furkan? Yeni çay yaptı Daliya, çayından içse de yüzünü değiştirmeden uzağa bakıp duruyordu Furkan. Onların baş başa konuşmak istediğini sezmemiş değildi Umut, çayından içmeyi bitirince eve döneceğini söyledi ve son olarak Furkan'a sordu. "Yarın ofise gelecek misin?" "Geleceğim, merak etme." Sıkılmış gibi görünen Furkan'ı da uzun zamandan beri ilk defa böyle gördüğünü hissederek kapıyı açıp odadan çıktı Umut. Sabırsızca bunu mu bekliyordu Daliya? Kapının kapanma sesini duyunca Furkan'a şimdiye kadar nerede neler yaptığını hemen sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sara'nın Duası
Historical FictionDoktor Ahmed için Sara en sevdiği kadındı. En yakınında olmasına rağmen bilmediği şeyler vardı. Onlardan biri pencerenin yanında dua eden endamıydı. Ne için dua ediyordu? Sara'nın duasının anlamı neydi? Bunu merak eden sadece Doktor Ahmed değildi...