"Onun ölüm sebebi ne?" Bu kez rüzgar sözünü kesmedi ve açıkça Ahmed'in kulaklarına ses geldi. "Araba kazasından dolayı..." dedikten sonra banktan kalktı; ve oradan ayrılmak üzereyken Daliya onun elini tuttu, "Bana mektup yazın, apartmana gönderebilirsiniz" diyerek ciddi bir şekilde kendine bakan gözlerinde bir şey hissetti Ahmed. Neden bu kadar önemsediğini anlamadı ama orada Daliya'nın büyük bir amacı varmış, sadece hikaye yazmak değil, çok daha büyük bir amaç... "Söz veremem, ama çalışacağım" "Size inanıyorum" dedi ve onun elini bıraktı Daliya. Ahmed yürümeye başladı ve hastanenin içerisinde kayboldu. Deftere Doktor Ahmed'in anlattıklarını yazdı ve bazı kelimelerin altına çizgi çizdi. O kelimeler "Sara'nın duası" "Açık Pencere Önünde Mektup Okuyan Kız" "Süz havuzu" idi.
Defteri aydınlatan güneş, ışıklarıyla deftere yazdıklarını silmek üzereydi. Hemen defteri kapatıp banktan kalktı, son olarak papatyalara baktıktan sonra odasına döndü Daliya. Valizle hastanenin lobisine gelince Ahmed, Emre ve Ayşe bekliyordu. Onlara teşekkür etti ve birbirlerine sarıldılar. Ahmed'in elleri sırtına dokunduğu an ameliyat günündeki sabah, bahçeye düşen gözyaşlarını hatırladı, bu kez teşekkür gözyaşları Daliya'nın gözlerinden aktı. "Gerçekten istediğiniz zaman bahçeye gelebilirsiniz, hiç çekinmeyin" dedi Doktor Ahmed, yanındaki Emre de, Ayşe de evet anlamında başlarını salladılar. İşte böyle taburcu oldu ve onlarla vedalaştı, arkasına bakarak hastaneden ayrıldı Daliya. Treni beklerken boş koltuğa oturdu, başka boş koltuklar olmasına rağmen yanına gelip oturan ak saçlı ve tuhaf bir adam vardı.
Çantasından gazete çıkarıp okumaya başladı. İlginç bir adamdı, oradan başka bir koltuğa gitmeyi düşünmüştü ama onun kim olduğunu kokusundan anladı Daliya. "Hiç aldatmadan aynı sigarayı içiyorsun, kadınlara da böyle mi davranıyorsun Furkan?" O adam öksürdü ve biraz önce çıkarmasına rağmen gazeteyi çantasına geri koydu. "Bilmiyorum, kadınlar sigara değil. Her neyse iyi olmana sevindim" "Bu ne? Neden ak saçlısın? Takım elbise de hiç yakışmıyor sana" diyerek baştan ayağa bir bir baktı Daliya. "Bu da benim işim, Umut da beni fark etmedi. Bu takım elbise de hiç ucuz değildi" "Öyle mi? Ucuz bir takim elbise olsa sana yakışabilirdi" deyip küçük güldü Daliya.
Trene binip Daliya'nın birkaç ay kalacağı apartmana geldiler. "Ben kafede seni bekliyor olacağım, valizini koyduktan sonra gel" deyip Daliya'ya valizini verdi Furkan. "Hangi kafeye?" "Şu kafeye" diyen Furkan'ın parmağının ucunda bir kafe vardı. "Tamam, hemen geliyorum" deyip içeri girdi Daliya. Odası biraz küçüktü. Odanın küçük olması pek sorun değildi, ancak masanın küçük olması bir sorundu. Küçük bir raf vardı, onu masanın yanına taşıdı ve birleştirip büyük bir masa gibi yaptı Daliya. Beşinci kattaki bir oda olduğu için pencereyi açınca güzel bir manzara Daliya'yı karşıladı, rüzgârı da hissedebildi. Odaya esen rüzgâr Daliya'nın saçlarını dalgalandırdı. Küçük bir balkon da vardı. Furkan'ı fazla bekletmesin diye cüzdanını ve anahtarı eline alıp odadan çıktı Daliya.
Apartmanın karşısındaki sokakta o kafe vardı. Eski bir kafeydi, orada Furkan'ı bulmak zor değildi. Masada iki bardak vardı, oturunca birini Daliya'ya yaklaştırdı Furkan. "Benimle konuşmak istediğin şey ne?" diye sordu ve çayından içti Daliya. "Marco, yine buraya gelecek. Doktor Ahmed'i değil, seni ziyaret etmeye" dedikten sonra Furkan da çayından içti. "Nereden biliyorsun? Benim bile bilmememe rağmen..." Kafe insanların konuşma, bardak koyma, yeme-içme ve garsonun sesiyle doluydu, biraz gürültülü olduğu için yüzlerini yaklaştırmaları gerekiyordu. "Merak etme, sevgili kızıyla görüşmek istiyor herhalde" "Saçmalama, ciddi ol. Böyle bir şaka yapma zamanı değil şimdi" "Doğru söylüyorsun ama gerçekten senin düşündüğün gibi olacak mı?" "Ne?"
"Dinle" deyip cebinden bir sigara çıkardı Furkan, fakat çabucak elinden sigara paketini aldı Daliya ve "Dinliyorum" dedi. İç çekti Furkan. "Marco buraya gelecek ve Doktor Ahmed'den aldığı notu da gerçekten okumayacak mı?" Daliya, elindeki sigara paketini masaya bıraktı. "Onun okuyacağını düşünmek zor, daha önce de sana anlattım, unuttun mu?" "Hatırlıyorum, demek istediğim orada Marco'nun çıkarı var..." diyen Furkan'ın sözü, Daliya'yı rahatsız etti. Çayından içmek için bardağı kaldırdı fakat içmeden geri masaya koydu Daliya. "Ne çıkarı?" "Bilmiyorum, ancak böyle düşünürsek her şeyi mantıklı gelir" "Hayır gelmez..." "Doktor Ahmed'in eliyle bunun başlaması önemli galiba, çünkü o bu sorunun içindeki bir insan, bizim gibi dışında değil"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sara'nın Duası
Ficción históricaDoktor Ahmed için Sara en sevdiği kadındı. En yakınında olmasına rağmen bilmediği şeyler vardı. Onlardan biri pencerenin yanında dua eden endamıydı. Ne için dua ediyordu? Sara'nın duasının anlamı neydi? Bunu merak eden sadece Doktor Ahmed değildi...