Yılmaz'ın makalesi (1)

9 0 0
                                    


Ama bir insanı tamamen hayal etmek için daha birçok şey duymak zorundaydı. Doktor Ahmed yine mektup yazacağını söylüyordu; neler yazacağını bilmese de bunların eksik olan parçaları tamamlayacağını umuyordu Daliya. Parfümdeki eksik parça da bununla ortaya çıkacak mı? Karşısında duran Büşra bir şey daha söylemek istiyor gibi görünüyordu ama çekindiği belliydi. "Bir şey söylemek istiyorsanız çekinmeden söyleyebilirsiniz" dedi Daliya, bu sözü beklemiş gibi Büşra sakin bir sesle "İnanmayabilirsiniz ama Ahmed'in düşüncesini değiştirmek için bu parfümün önemli olacağını düşünüyorum." dedi. Neden bahsettiğini hemen anladı ve Daliya da öyle hissediyordu zaten.

"Ben de öyle düşünüyorum. Parfümü tamamlayabilirseniz mutlaka Doktor Ahmed'e götürün ve koklatın lütfen. Ben de Doktor Ahmed'i korumak için her şeyi yapacağım." "Tamam..." "Marco'nun notu okumayacağını düşünmüştüm ama öyle olmama olasılığı büyüyor, ancak okuyana kadar vaktimiz var, o zamana kadar onu politika dünyasından çıkarmaya çalışıyorum, yine de kolay bir şey olmadığını anlayın. Bu benim işim, sizinki parfümü tamamlamanız, olur mu?" "Anlaştık, size inanıyorum" dedi Büşra, yanında dinleyen Nur da başını salladı. "Bir kişiyle birlikte Marco'yu siyaset dünyasından çıkarmak için planımız var. Bunu başarırsam Marco, ne söylese de kimseyi etkileyemeyecek, yani o not sadece bir kağıt olacak."

Daliya'nın söylediği kişinin kim olduğunu hemen anladı Umut, ama Büşra ve Nur'a söylemeye gerek yoktu. "Daliya Hanım, size bunu sormak doğru mu, bilmiyorum..." dedi Nur çekingen bir ses tonuyla. "Olur, sorabilirsin." "Peki" diyerek bir nefes aldıktan sonra sordu. "Marco babanız, değil mi? Böyle bir şey yapmaktan çekinmiyor musunuz?" "Demek istediğini anlıyorum ama onunla baba-kız ilişkimiz bozuk, düşündüğün gibi değiliz. Onun yüzünden acı çekenler var, annem de onlardan biri." Marco'ya karşı saklayamadığı öfkesini sesinin derinliklerinden hissetti Nur. Geçmişte ne olduğunu bilmiyordu, bunun hakkında daha fazla bir şey sormadan sustu.

Masanın altında Daliya'nın sımsıkı olan yumruğuna bakıyordu Umut. Titreyen yumruğu, nefretinin ne kadar büyük olduğunu ifade ediyordu. Parça parça yırtılmış beyaz kağıdın muamması henüz belli değildi. Öğlen olmak üzereydi, beraber yemek yemeyi düşünüyordu Büşra, bunu önermeden önce Daliya, apartmana dönüp dinlenmek istediğini söyledi. Umut da onu apartmana götüreceğini söyledi. Daliya ve Umut'la girişte vedalaştıktan sonra masayı temizleyip bardakları yıkadılar, sonra Büşra ve Nur da atölyeden çıkıp eve döndüler. Daliya'yı neyin bu kadar yorduğunu bilmiyordu, gerçekten enerjisiz gibi apartmana kadar hiçbir şey konuşmadan geldiler. Odanın içerisine girdiğinde alçak bir sesle bir şey söyledi Daliya, duyamadığı için kendi yüzünü yaklaştırdı Umut.

"Marketten su, yoğurt falan bir şeyler almaya gidebilir misin?" Konuşmadı değil, konuşamadığını anladı, onu yatağa yatırdıktan sonra markete gitti Umut. Bir şeyler -yiyecek, içecek- aldıktan sonra odaya döndü; oldukça sessizce kapıyı açtı ve kapattı. Daliya'nın derin ve yavaş nefesini duydu Umut, sanki üç gündür uyumamış gibi derin derin uyuyordu. Buzdolabına aldıklarını koydu ve son olarak bir su şişesini yatağın yanına bıraktıktan sonra odadan çıktı Umut. Daliya'nın apartmanından direkt hastaneye gitti, görevliye Doktor Ahmed'le konuşmak istediğini söyledi, ameliyatta değilmiş, ancak nerede olduğunu bilmiyorlarmış. Görevliye teşekkür edip hastaneyi dolaşarak Doktor Ahmed'i aradı Umut.

Nerede olduğunu tahmin ediyordu gerçi. Ona vermek istediği bir şey vardı, açıkçası okutmak istediği bir şeydi, aslında ilk Furkan'a göstermeliydi ama nerede olduğunu kimse bilmiyordu ve Furkan'ın ne zaman karşısına çıkacağını tahmin edemiyordu. Doktor Ahmed'le ilgili makalenin üç kopyası çantasındaydı; birini Daliya'nın odasında bırakmayı da düşündü fakat o kadar yorulmuş ki, öyle yapmadı Umut. Kasetçalar olan odaya giderse Doktor Ahmed'le görüşebilirdi herhalde, ama onun dinlenmesini bölmek istemiyordu. Çantasından bir kopyayı çıkardı ve görevliden onu Doktor Ahmed'e vermesini rica edip hastaneden çıktı Umut. Bahçede dinlenmek için boş bir banka oturdu ve mümkün olduğunca hiçbir şey düşünmemeye çalışarak sadece gidip gelen, oradan geçen insanları izleyerek vakit geçirdi.

Ne zamandan beri orada oturduğunu bilmiyordu ama biraz uzaktaki bir bankta yerde açan beyaz çiçeklere bakan bir adamın Doktor Ahmed olduğunu hemen fark etti Umut. Ancak, seslenip seslenmeyeceğini düşünmekteyken Doktor Ahmed, kendine yönetilmiş Umut'un bakışını mı fark etti? Oturuğu banktan kalkıp Umut'a doğru yürümeye başladı. Gülümsemiyordu ama yumuşak bir ifade gösteriyordu. "Ne yapıyorsun burada?" "Sizinle ilgili makalenin taslağını tamamen yazmayı bitirmiş değilim, ama yine de size gösterme ihtiyacı duyduğum için buraya geldim; sizi bulamayınca görevliye bir kopyasını verdim, sonra ondan alırsınız." "Tamam, ondan alırım ve sonraki gelişinde yorum yapacağım. Bu arada sadece bunun için mi buraya kadar geldin?" "Evet, ve biraz konuşabilirsek diye..."

"O zaman işin bitmiş." "Olabilir, sizi ilk defa bahçede görüyorum, burayı beğeniyor muydunuz?" "Burada Daliya'yla birkaç kez konuştuk, bana buranın güzelliğini gösterdi. Nasıl bir hikaye yazdığını sana anlatmış mıydı hiç?" Gerçekten merak ediyor gibiydi, yine de sebebini bilmiyordu ve maalesef bununla ilgili hiçbir şey konuşmamıştı Daliya'yla, öyle cevap verdi. "Olsun, ben yavaş yavaş dönmek zorundayım, senin yazdığın makaleyi de okuyacağım. Biraz daha burada oturacak mısın?" "Evet." "Tamam o zaman, görüşürüz. Daliya'ya gerçekten istediği zaman buraya gelebileceğini sen de tekrar söyle" diyerek banktan kalktı ve yürüyerek hastanenin içerisine kayboldu Doktor Ahmed. Daliya'nın yazacağı veya yazdığı hikayenin Doktor Ahmed'le ilgisi var mı?

Onun oturduğu banka gidip onun gibi oturarak beyaz çiçeklere baksa da Umut'un aklına hiçbir şey gelmedi. Biraz daha orada kalacağını düşünmüştü, ama kendine geldiğinde orada gün batışını izliyordu ve orada uzun vakit geçirdiğini fark etti. Beyaz çiçeklerde bir şey saklandığını hissetti ama ne kadar izlese de o sırra ulaşamadı, vazgeçip oradan ayrıldı Umut. Uzun bir gündü ve günün başını hatırlamaya çalıştığında sanki birkaç gün öncesini hatırlar gibi biraz zorlandı. Eve dönünce hemen yatağa yatmak istedi ama böyle uyursa sabah pişman olacağını biliyordu, önce duşa girdi, sonra da yemek yedi. Esneyerek yatağa yattı ve ışığı kapattı.

"Süveyş Kanalı"- riskli bir kokuyla sarılan o kelimelere saklananları açıklamadılar, oysa ki Daliya ve Furkan'ın yüzleri bir süredir bir şeyler anlatıyordu. Ama cevaba ulaşamayacağını düşünmekten yoruldu ve uyukaldı Umut, güzel bir dolunay gökyüzünde parlıyordu. Şirkette Furkan yoktu, Barış'a sordu ama o da hiçbir şey bilmiyordu ve yalan söylüyor gibi değildi. O gün, biriken işleri bir bir bitirmeye çalıştı ve Doktor Ahmed'in makale taslağına bakacak vakti olmadı, bir makale için bu kadar vakit harcamak normal değildi, bu tuhaf ve sırlarla dolu işi bitirmeye yaklaştığına inanmak istedi, ama nedense öyle düşünemiyordu Umut.

Sara'nın DuasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin