Hafızanın anahtarı (1)

6 0 0
                                    


Ellerini yıkarken yandan Emre'nin bakışını hissetti ve Ahmed yüzünü kaldırdığında Emre yüzündeki endişeyle "Gerçekten iyi misiniz?"diye sordu. "Daha gençsin, benim yaşıma gelince anlarsın." Emre'nin yüzündeki endişe silinmedi ve ameliyata kadar iki kez daha aynı soruyu sordu Emre, aynı cevabı verdi Ahmed. Ancak ameliyat Emre'nin endişesinin aksine sorunsuz ilerledi ve sonuna kadar hiçbir sorun olmadan bitti. Ameliyat bitmesine rağmen Emre'nin endişesi silinmiyordu. O günkü ikinci ameliyat da aynı şekilde sorunsuz bitti. Emre'nin endişesi tamamen kaybolmadan iki gün geçti, Sara'ya benzeyen hasta ve onun kocasının hastaneye geldiği güne kadar.

Kontrolü bitince onlarla konuşmak için odada Emre'yle bekliyordu Ahmed ve onların gelmesini bildirir gibi kapı vuruldu. "Buyurun" dedi ama hazır mıydı? Yine telaşlanacağını düşünerek kendinin nasıl davranacağını da tahmin edemeyerek onların kapıyı açıp girmesini bekledi Ahmed. "Hoş geldiniz" diyerek koltuğu işaret eden Emre'ydi. Eşine baktığında daha önceki gibi başı döndü ve yüzünü saklamak için önündeki dosyayı eline aldı Ahmed. Hemen Ahmed'e bir şey olduğunu sezen Emre ameliyat hakkında anlatacağını söyledi. "İyi dinleyin, Murat Bey, Melek Hanım, olur mu?" Elindeki dosyayı Emre'ye verdi Ahmed, yüzünü saklayacak bir şeyi yoktu.

Nasıl bir ameliyat olacağını, riskleri, hastanede ne kadar kalacağını anlattıktan sonra onların sorularına cevap verdi. Ahmed de birkaç soruya cevap verdi ama kocasının yüzüne baksa da eşine bakamadı, bir yandan hissettiği eşinin bakışı Ahmed'i oldukça telaşılandırıyordu. Yine de buradan kalkıp odadan çıkmasının onlara ne kadar endişe vereceğini de anlıyordu ama dayanamadı ve şöyle dedi Ahmed. "Biraz daha detaylı anlatmak için bir kitap getireyim, biraz burada bekleyin." Oysa ki kitabı almasına da, biraz daha detaylı anlatmasına da gerek yoktu, ama odadan çıkmazsa delireceğini hissediyordu. Tuvalete girince yüzünü yıkadı ve aynaya baktı, yüzünde değişen bir şey yoktu.

Sonra "gereksiz" kitabıyla onların konuştuğu odaya döndü ve "gereksiz" bir şeyler anlattı Ahmed. Tıpla ilgili terimler, kelimeler; onların anlayabileceği bir şey değildi. Yine de bu boşuna gitmemiş, kocası Ahmed'in anlattıklarını anlamasa da profesyonellik hissetmiş gibi odadan çıkarken sertçe elini tutarak teşekkür etti. Onların tamamen odadan çıktığını görünce hemen Ahmed'e sordu Emre. "Benden saklamanıza gerek yok, konuşabilirsiniz." "Seninle ilgili bir şey değil, ameliyata odaklan." "Eşiyle ilgili sizi bu kadar ne telaşlandırıyor?" "Senin merak etmene gerek yok, eşiyle ilgisi de yok..." Bu kadar başarısız bir yalan var mı? Ancak buna asla cevap vermek istemediğini anladı Emre. "Onlarla neler konuştun? Yani ben olmadığımda."

"Özel bir şey yok, bugün havanın güzel olduğunu, kontrolden nasıl geçtiğini ve eşinin şimdi Yeşil Işın isimli bir kitap okuduğunu." "Yeşil Işın mı?" Emre'nin son söylediği kitabın adını kaçırmadı Ahmed. Bir yerde duymuş veya görmüş gibi hissetti, fakat nerede ne zaman duyduğunu hiç hatırlayamadı. "Bu ameliyatı siz mi yapacaksınız?" Emre'nin merak etmesi normaldi, Ahmed'in tepkilerini düşününce ona bu ameliyatı bırakmak riskli olabilir. Emre'nin demek istediğini de anlıyordu. "Siz sakinleşene kadar bekleyebiliriz bence, eşinin durumu kötü değil, acil bir durum değil. Fazla ertelememiz iyi olmayabilir ama onlara bir sebeple danışabiliriz..." Düşündüğünden çok daha net bir şekilde Ahmed'e söyledi Emre.

"Olabilir, bir düşüneyim" diyerek koltuktan kalktı, Emre'yi bırakıp odadan çıktı Ahmed. Kapanan kapının sesi, nedense kulağında kaldı. Hastaneden çıkmak üzereyken, gazetecinin geldiğini ve lobide beklediğini söylemeye Ahmed'in yanına geldi görevli. Birkaç sebeple onu hastaneden çıkarmak zor değildi ve kimseyle konuşmak istemiyordu ama Umut'un beklediği lobiye gitti Ahmed. "Niçin buraya geldin? Böyle her zaman habersiz mi geleceksin?" Sinirlenmiyordu ama iç çekti Ahmed. "Makale yazmayı bitirmek üzereyim, size sormak istediğim bir şey var ama makaleyle alakalı değil..." Umut'un yüzü ciddileşti, sebebini anlayamayarak sadece "söyleyebilirsin" deyip onun sormasını bekledi Ahmed. Hiç beklemediği bir soru onun ağzından çıktı. "Sara'nın duası neydi?"

Aslında Ahmed de bunu bilmek istiyordu ama bilemiyordu, Büşra'nın dışında bunu Umut'a söyleyecek bir kişi yoktu. O zaman sorsa da boş olacağını bilmiyor mu? Makaleyle alakalı olmamasına rağmen neden bunu sordu? Karşısında duran Umut, hiçbir şey söylemeden sadece Ahmed'in yanıtını bekliyordu. "Kimse bilmiyor, kişisel bir dua hakkında kendisine sormanın dışında nasıl öğrenilebilir?" "Yine de Büşra öğrenmek istiyor ve eksik hakikat ona acı veriyor, değil mi? Bana danıştı ve güvendi, çöz lütfen diye, ancak dediğiniz gibi bu hakikata ulaşmak imkansız olabilir, yani son umudum size böyle direkt sormaktı." Umut'un gerçekten Büşra için bunu yaptığını net bir şekilde anlayabildi ama Umut'a ne faydası var? Büşra'nın kişisel dileğiydi.

"Peki, başka neler öğrendin?" "Sizin eşiniz olduğunu ve hayatını kaybettiğini. Onun ölümü, ilişkinizi değiştirmiş. İlk defa atölyeye gittiğimde Büşra, sizi aradı ve onun sesinden, davranışından uzun zamandan beri ilk defa konuştuğunuzu sezdim. Büşra'yla konuşmayı düşünmüyor musunuz? Bir sebebiniz mi var?" Umut'un söyledikleri doğruydu, Sara'nın ölümünden beri hemen hemen hiç görüşmedi. Onunla konuşunca beraber derin bir üzüntüye düşeceğini hissetti ve Ahmed'in Büşra'ya söyleyemedikleri vardı, bunları anlatmaktan kaçarak bugüne kadar geçirdiği zamana pişman oldu ve kendi cesaretsizliğini açıkça anlıyordu. Ölmüş olsa da Sara her insanın ilgisini çekiyor gibiydi; Umut da, Daliya da onunla ilgili özel bir şey hissediyordu.

Ahmed'in ve Büşra'nın hissetmediklerini onlar hissetmiş olabilir, özellikle Daliya'nın duyarlılığı Ahmed'in bile bilemediği Sara'nın gerçeklerine dokunabilecek kadar yaklaşıyor gibiydi. "Büşra'yı buraya getirirsem onunla konuşacak mısınız?" Umut'un gerçekten buraya onu getireceğini hissetti Ahmed. "Sana ne? Çıkarın da yok, değil mi?" "Kendim için değil, Büşra'nın kalbindeki yarayı iyileştirebilecek tek kişi sizsiniz bence." "Amacın makale yazmak, neden bu kadar yanımdaki insanlarla ilgileniyorsun?" "Doktor Ahmed, kendinize sormalısınız bence" diyerek ciddi ciddi Ahmed'in gözlerine bakıyordu Umut. "İşim var, gitmeliyim" deyip sandalyeden kalkıp oradan ayrıldı Ahmed, arkasından Umut'un sesi duyuldu ama geri bakmadan yanıt vermeden sadece yürümeye devam etti.

İşim var diye her şeyden kaçmak kolaydı, kimsenin buna bir şey söyleyemediğini biliyordu ve Daliya'nın da bunu söylediğini hatırladı ama kendini değiştirmek kolay değildi. Masaya dönüp oturunca yorgunluk çöktü ve Umut'un sesi kafasında yankılanıyordu, hiç odaklanamadığı için işten çıkmaya karar verdi. Hastaneden çıkınca serin bir rüzgar, perde gibi Ahmed'i sardı. Büşra'nın acısının sebebinin kendinde olduğunu anladığı için Umut'un yüzüne bakamamış olabilir, Sara'nın ölümündeki her şeyi ona anlatmadı. Büşra'nın öğrenmek istediğini, Ahmed'in anlatmasını beklediğini farkındaydı, ancak hakikati öğrenmesinin Büşra için çözüm olacağından emin değildi ve öyle olmayacaksa iyileşmeyecek bir yaraya sebep olabilir. Ahmed, kendini suçlamadan dayanabilir mi? Umut... Bu isme nasıl bir 'umut' dahil olabilir, nadir bir ad değil, ancak net bir şekilde kendisini anlatıyordu.

Sara'nın DuasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin