"O genç adam kimdi?" diye ilgisizce sordu Marco. "O gazeteci, benim hakkımda bir makale yazacakmış, onun için buraya geliyor" "Anladım" deyip sofaya oturdu Marco, onun ayaklarının yanında Umut'un koyduğu ses kayıt cihazı ve kalem vardı. Marco'nun oturmasına rağmen yanındaki iki adam oturmadan ayakta bekliyordu. Oturacak yer yok değildi. Marco, bir doktorun adını söyledi ve onun adını biliyordu Ahmed. Amerika'dayken aynı hastanede çalıştılar ve eğitim aldılar. "Kızımın kalbi hakkında bilgim yok, ben doktor değilim. Sizin kızımın ameliyatına uygun bir doktor olduğunuzu söyledi. Yüz yüze size danışmak için buraya kadar geldim" dedi Marco ve adamlardan birine elini uzattı, ve adam çantasından bir dosya çıkarıp Marco'ya verdi. "Bu kızımın durumuymuş, ondan size vermek için aldım" diyerek Ahmed'e doğru uzattı ve Ahmed o dosyayı aldı. Dosyayı açtı ve okumaya başladı. Ahmed dosyayı okurken birden Marco "Sizin hakkınızda biraz araştırdım" dedi ve önemli bir şey söylecek gibi bir an durduktan sonra "Bir şeyi geri almak istiyorsunuz, değil mi?" Onun cümlesini duyduğunda Ahmed, okumayı bıraktı. Ne kastettiğini anlamak hiç zor değildi. Bu sözüyle Marco'nun her şeyi bilerek buraya geldiğini de anladı.
"Değil mi?" ile Ahmed'in cevabını bekleyememiş gibiydi Marco. Onun dediğini duyamadı değil, ama kendini sakinleştirmekle kafası doluydu Ahmed'in. Ahmed, kendi ikilemini saklayamıyordu. "Eğer kızımı kurtarabilirseniz bir isteğinizi söyleyebilirsiniz, ne söyleyeceğinizi biliyorum ama..." Marco'nun sözü Ahmed'i sadece şaşırtmış değildi, ve ondan çıkan seslerde, nefes alış verişinde insanı rahatsız eden bir şey vardı. Sanki çiçekleri solduracak gibiydi, gözlerle görülecek bir şey değildi ama kesinlikle oradaydı. Bunu açıkça hissediyordu Ahmed. Onun ağzından çıkan ses ve nefes, oradaki havayı doldurmak üzereydi. Onun sesinin ve nefesinin odadaki sofaya, perdeye, parfüm şişesine ve kaset çalara ulaştığını hissetti. Bir saniye bile erken olsa onun buradan çıkmasını istedi Ahmed. Laboratuvar önlüğünün cebinden katlanmış bir not çıkardı. "Bunu okuyun, benim isteğim bu. Nerede, ne zaman okumanın uygun olacağını siz iyi biliyorsunuz, değil mi?" Marco, Ahmed'den o notu aldı ve okumaya başladı, okurken onun yüzü hiç değişmedi, sanki gazetedeki sıkıcı bir makaleyi okuyor gibiydi. Orada yazılanlar hiç Marco'yu şaşırtmadı mı? Bunu da mı tahmin ediyordu? Okumayı bitirince "Eğer ben bunu okursam ne olacağını anlıyor musunuz?" dedi, orada hiç bir duygusu yoktu. "Evet, anlayarak bunu söylüyorum. Dediğiniz gibi geri almak istediğim bir şey var, sizin onu okumanız bir tetikleyici olabilir" dedi Ahmed. "Bunu okusam bile sizin düşündüğünüz gibi olmama olasılığı da var ve bir bakıma siz de onlardan onu koparacaksınız, sonra onlar da susmayacaktır. Sizin gibi geri almayı isteyeceklerdir" diyen Marco'nun sözü doğruydu, bir kez daha oradaki manzaraya kavuşmak istiyordu Ahmed.
"Orada bıraktığım kaset çaların içinde vatanımdaki her şey koyulu. Kaset çalar artık orada yoktur muhtemelen. İnsanlar için doğdukları yer, son olarak dönecekleri yer diye düşünüyorum. Bu dünyaya geldiğinden itibaren ilk gördüğüm, dokunduğum, tuttuğum her şey, tüm anılarım orada. Hafızamın en derin yerinde gömülü" dedi Ahmed. Marco sanki taş gibi sert bakışını değiştirmedi ve sakin bir sesle "Açıkça söylersem kolayca okuyabileceğim bir not değil, bunu okursam beni öldürmek isteyenler de çıkabilir ve siz de bunu bilerek bana danışıyorsunuz. Doktor veya bir insan olarak böyle bir şey yapmanız doğru mu?" dedi. Önündeki Marco'nun ılık ve nemli nefesi Ahmed'in yüzüne dokundu, inanılmayacak kadar Ahmed'i rahatsız etti. Bütün vücudunu bozacağını hissetti. "Haklısınız, fakat bunun doğru olup olmayacağını düşünemem. Sizin için de kızınızın hayatı öyle değil m?" Ahmed'in sözü ona vardı mı, hiç değişmeyen yüzünden bir şey tahmin etmek zordu. "Savaşmayı da kabul edebilecek misiniz? Meslek olarak siz her gün hastaların hayatını kurtarıyorsunuz, bunun aksine insanların hayatlarını kaybedebileceği bir şeye katılıyorsunuz bence. Bunu bilerek benim bu notu okumamı mı istiyorsunuz?" Marco, bunu söylemeden önce notu masaya bırakmıştı. Eğer hafif bir rüzgar eserse kolayca masadan uçacak gibiydi. Odadaki kaset çalara bakarak ekledi. "Nefretin zincirlerini kırmayı düşünmüyor musunuz?" Sanki Ahmed'i suçlu hissettirmek için söylenmiş bir söz gibiydi ve Ahmed'in içinde öyle bir bilinç uyandırmak üzereydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sara'nın Duası
Ficción históricaDoktor Ahmed için Sara en sevdiği kadındı. En yakınında olmasına rağmen bilmediği şeyler vardı. Onlardan biri pencerenin yanında dua eden endamıydı. Ne için dua ediyordu? Sara'nın duasının anlamı neydi? Bunu merak eden sadece Doktor Ahmed değildi...