XXII |Kim Namjoon

131 9 0
                                    

Kim Seokjin'in ölümünün üzerinden iki gün geçmişti, deneyimsiz bedeni bana ve işkencelerime dayanamamıştı.

Öldükten sonra ilk Kim Namjoon'un haberi olsun istedim, o yüzden zarar vermeye kıyamadığı o insanın kirli kalbini gönderdim ona.

Taehyungla konuştuğumuz geceden beri hiç durmadan Kim Namjoon'u arıyordum. Cenaze olmuştu, Taehyung söz verdiği gibi hiç yanımdan ayrılmamıştı.

Lidya'ya tam anlamıyla veda ettiğim cenaze gününden sonra ona acı çektiren herkesi öldürmeye yemin ettim.

Benim kadar olmasa da Kim Namjoon zeki bir adamdı ve ona yaklaşmama izin vermiyordu, sürekli kaçıp duruyordu ama artık kaçamayacaktı.

Şirketin faaliyetleri bugün tamamen durdurulmuştu, artık Kim Namjoon kimseye zarar veremeyecekti.

Taehyungla beraber Kwan-ji'nin kaldığı yurttan çıkmış yürüyorduk. "Sence de mutlu değil miyiz Jungkook?"

Gözlerimi sevdiğim adama çevirdim. "Mutluyuz ama tam olarak değil, belki Namjoon ölünce tamamen mutlu olabiliriz."

"Seninle bir yere gidelim mi?"dediğimde kafasını salladı. Elini sıkıca tutup arabaya doğru koşmaya başlayınca güldü.

"Jungkook ne yapıyorsun?"dedi kahkahaları arasından.

"Hep çocuk gibi davranmak istemişimdir, bir günde lunaparka gidelim." Arabanın yanına geldiğimizde nefes nefese kalmıştık.

Uçuruma geldiğimizde arabadan indim ve yavaşça kenara doğru yürümeye başladım. Taehyung peşimden geldi.

"Burası benim ilk cinayetimi işlediğim yer."dedim ve hafifçe gülümsedim. "Tam buradan aşağı ittim onu, hiç unutamam."

"Neden ittin ki?"diye sorduğunda ona baktım.

"Beni taciz etmişti."

Şaşkınlıkla gözlerinin büyümesini izledim ve geçmişten bahsetmeye başladım. "Sevgiliydik o zamanlar, beni buraya getirmişti, arabada oturuyorduk. Bir anda ne olduysa öpmeye başladı beni, yapma diye çırpınırken en sonunda canavarsın sen diye bağırmıştım."

Tüm dikkatiyle beni dinliyordu.

"Bir sigara yakıp çıktı arabadan, uçurumun kenarında durdu işte, o an aklıma biri geldi, kriz geçirdim ve istemeden de olsa onu aşağı ittim. Korkuyla Vegas'ı aradım, bana sahip çıktı."

"Jungkook bu..."dedi ama devamını getiremedi.

"Teselli etmek zorunda değilsin, alıştım. Artık o kadar da acıtmıyor." Yüzümü avuçları arasına aldı ve yavaşça gözlerimden öptü, sonra da dudağıma kendi dudağını dokundurdu.

"Seni seviyorum."

"Taehyung."

"Hm?"dedi, çok güzel bakıyordu.

"Beraber yaşayalım."

"Ne?" Şaşkınlıkla gözlerini açmıştı, ben ise gülümsüyordum.

"Ormanın ortasına gri lüks bir ev, iki katlı. Üst katın balkonunda battaniyeyle uyuyabileceğimiz bir köşe, tek istediğim bu. Ben her sabah seninle uyanmak, hiç ayrılmamak istiyorum."

Yavaş yavaş gözlerinin dolduğunu gördüm, onu mutlu edebilmiş miydim? "Bende, bende istiyorum Jungkook. Beraber yaşayalım."

Gözyaşlarının aktığını gördüm. "Hey,"dedim sessizce. "Ağlama."

"Ben, şuan çok mutluyum Jungkook."

Kollarımı vücuduna sarıp kokusunu içime çektim, bana iyi geliyordu. İlk kez birisini bu kadar mutlu ettiğimi hissediyordum.

Vegas'ın Gölgesi {Taekook}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin