XVII |Geldin...

173 12 2
                                    

Ormanın içindeki yolu takip edip yürüyordum. Fener yolumu aydınlatıyordu, her yer karanlıktı fakat korkmuyordum.

Eskimiş yolun üzerinde tek tek adımlıyordum, sırtımdaki ağrı beni zorlasa da durmak istemedim ve yürüdüm.

Etraftan baykuş sesleri yükseliyordu ve bu hoştu, uzun zamandır böyle yürümüyordum, iyi gelmişti.

Benim dışımda başka çalı sesleri yükselmeye başladığında elim belime gitti. Silahın emniyetini açtım ve sesin geldiği yere doğrulttum.

Sesler daha yakından gelince feneri kapattım, yanıp sönen sokak lambası bana biraz olsun ışık veriyordu. Beklemeye başladım. Nefesimi tuttum ve sadece bekledim.

Çalıların arkasından çıkan silüet tanıdıktı, çok tanıdıktı. Sokak lambası biraz olsun onun yüzünü aydınlatıyordu. "Taehyung..."Silahı indirdiğimde koşar adımlarla bana yaklaştı.

"Geldin..."Kollarını hiç olmadığı kadar sıkı sardı boynuma, bende ona sarıldığımda sırtım acımıştı ama umursamadım.

Burnunu boynuma yasladı ve biraz orada oyalandı, bende onun ensesinden öptüm. Eli saçlarımda gezindi. Onu görmek çok iyi hissettirmişti.

Konuşmuyordu, sadece sarılıyordu. Bizim kelimelere ihtiyacımız yoktu ki, biz iki katil gözlerle de anlaşabilirdik.

Sığındığı limanıymışım gibi sıkı sarıldı, beni bırakmak istemediğini belli edeceği kadar sıkı sarıldı. Bırakırsa kaybolurum diye korktu, bırakırsa yok olurum diye.

"Artık bırakmalısın."dediğimde boynumda olan kafasını salladı.

"İstemiyorum,"dedi bir çocuk gibi. "Seni bulduktan sonra bırakmak istemiyorum." Sonunda benden ayrıldı. "İyi misin, sana zarar verdiler mi?" Beni kontrol etmek yeni aklına gelmişti.

Gözlerini hızlıca bedenimde gezdirdi. Arkamı döndüm ve gömleği kaldırıp ona yaramı gösterdim, muhtemelen o kadar zorlamaya kanamıştı.

Sessiz kaldı, sonra tekrar çimen sesi duydum ve dudaklarını sırtımda hissettim. Defalarca öptü sargı bezinin etrafını, dudaklarını hissedince ürperdim. O an fark ettim, kimse yaramdan öpmemişti.

Biri ilk defa yaramdan öpmüştü ve o Taehyung'du.

Yavaşça arkamı döndüm, önümde diz çöküyordu artık. "Çok acıdı mı?"diye sordu sessizce. O kadar masum görünüyordu ki bir an çocukluğunu gördüm.

"Acımadı,"dedim o küçük çocuğu teselli edercesine. Bende diz çöktüm. "Ben alışkınım biliyorsun, sende öyle."

"Biliyorum."dedi ve alnımdan öptü. "İyisin değil mi? Seni konuşturmaya çalıştılar mı?" Kafamı hayır anlamında salladım.

"Kötü insanların elinde değilim Taehyung, bende çok hatrı olan biri buldu beni."dediğimde derin bir nefes verdi.

"Rahatladım,"dedi ve ayağa kalkıp elini uzattı. "Sabah yola çıkarız."dediğinde kafamı salladım ve eve doğru yürümeye başladık.

Hyuna ve Dawn, Taehyung'u güzel karşılamışlardı, gece Taehyungla beraber uyumuş sabah ise yola çıkmıştık.

"Hyuna ve Dawn çok tatlı insanlarmış."dediğinde kafamı salladım. Arabayı o kullanıyordu.

"Öyledirler." Onlar Kore'ye geri dönecekleri için bizden ayrılmışlardı, biz ise otele gidiyorduk. "Küçük çocuk ne oldu?"diye sordum.

"Küçük çocuk iyi, sanki yedi yaşında değilde yirmi yaşında gibi davranıyor. Sence neden?" Kafasını bana çevirdiğinde gülümsedim.

Soracak en iyi kişiye bakıyordu şuan.

Vegas'ın Gölgesi {Taekook}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin