BÖLÜM 2

1.5K 110 55
                                    



Ablam, dilenci değilim bir beğeni be?

Şu an en kırgın olduğunuz kişinin baş harfını alabilir miyim?


Yıllardır canımın acısını göz ardı ediyordum ama son zamanlarda katlanamaz hale gelmiştim. Okul okuma isteğim her geçen gün daha da artarken babamın umursamaması canımı her şeyden çok yakıyordu. Hayallerim vardı, ufak, ufacık hayallerim vardı ama umursanmıyordu.

İnsanın kendisi umursanmaması zoruna gitmiyordu ama hayallerinin yok sayılması en acı vericisiydi. Ben yok sayılmaya razıydım yeter ki hayallerim var olsaydı.

Önümde duran cevizi kabuklarından ayıklayarak şeffaf cam kâsenin içine attım. Zelal, önündeki baklava yufkasının içine önüne koyduğum cevizleri serpiyordu. Yıllardır alışık olduğumuz şeydi. Yine eve misafir geliyordu ve biz baklava yapıyorduk.

"Bu kız da iyice yoldan çıkmış. Neymiş, okumuşmuş! Ne okuması, Allah bilir o elin Amerika'sında ne haltlar yedi." Diye kendi kendine homurdanıyordu. Yine kendisi her şeyi biliyor, çevresi hiçbir şey bilmiyor gibi konuşmuştu. İyice sinirlerimi bozuyordu bu kadın. Gözlerimi devirerek önümde duran cevizlere odaklanamaya çalıştım.

"Kız dediğin evinde oturur. Şuna bak, gâvur şehrinde geze geze ne haldedir Allah bilir!"

"Yeter artık," sesimi en düşük seviyede çıkarmaya çalışarak "sana ne el âlemin kızından! Kız okumak istedi amcamda insan gibi gönderdi, hem Rayan zekidir öyle bir şey yapmaz."

Dediklerime inanmamış gibi gülerek kafasını salladı. "Tabii tabii, yapmaz öyle şeyler. Elin gâvurunu koluna takıp gelirse görürsün sen o zekâyı. Anlamıyorum zaten amcanı da bu ülkedeki okulların karnımı ağrıdı da uzağa gönderiyorsun kızı."

Sinirle elimde duran cevizi masaya koyarak arkamda duran tezgâha yöneldim. Elimde olsa şu an onu boğarak öldürecektim. "Siz sanki ülkenizdeki üniversitelere gönderdiniz de beni!" diye sessizce konuştum, duymamasını umarak ama o sinsinin kulakları bir köpekten daha iyiydi.

"Kendine gel küçük hanım! Sen ağa kızısın nereye gidiyorsun? Bu evin kuralları var okumak hafif meşrep kadınlara göredir, sen Hanım ağa olacaksın." Arkamı dönerek ona baktım. Kaşları çatılmış, sinirle bana bakıyordu. Bu akşam babamdan azar işiteceğimin habercisiydi.

"Olmak istiyor muyum acaba Hanım ağa sor bana!"

Sinirle elinde tuttuğu kâseyi yere atarak ayağa kalktı ve önünde duran tepsiyi yere fırlattı. Saatlerdir uğraştığım baklava yufkasını saniyeler içinde yok etmişti ve bunun suçunu da bana atacaktı. "Sormaya ne hacet, bana sordular mı?" diye bağırmaya başladığında çalışanlar yavaşça mutfaktan çıkmaya başlamışlardı. Bu cümleyi kuran babamın karısı olduğunu bildiği halde eve kuma olarak gelmeyi göze alan Zelal diyordu. Sinirle olduğu yerde bana doğru adımlamaya başladığında adımlarımı kapıya yönelttim.

"Zelal," sözümü kesip tekrar bağırmaya başlamıştı.

"Zelal değil, Zelal Ana diyeceksin." Daha fazla dayanamıyordum bu kadına. Sesi kulaklarımı tırmalarken varlığı ruhuma acı veriyordu. Gözlerimin dolmasına izin vermeden kapıdan dışarı çıktığım an arkamdan o da çıkmıştı. Çalışanlar bizi izliyordu, umurumda değildi.

"Ben sadece anneme, ana derim. Senin gibi bir kumaya demem o kelimeyi!" dediklerimi duyduğu an olduğu yerde birkaç saniye sersemce bana baktı ama eski çirkef haline gelerek çatık kaşlarla tekrar üstüme geldiğinde odama doğru koşmaya başlamıştım. Ayağının ağrısı yüzüne bana yetişemiyordu. "Üstelik" ona doğru dönmüştüm. "Sen Hanım ağa değilsin ki sana sorulsun isteyip istemediğin. Sen annemin üstüne kuma gelen, Derya Teyze'yi öldüren bir kadınsın." Dediğimde hiç beklemeden üstüme saldırmıştı. Parmakları saçlarıma dolanınca canımın acısıyla çığlık atıyordum. Eline doladığı saçlarımla beni kendine çekince bedenim dayanamayarak yere düşmüştü. Çalışanlar olanların şokuyla Zelal'i benden uzaklaştırmaya çalışırken o hala bağırıyordu.

ÖZGÜRLÜĞÜN KÜLLERİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin