BÖLÜM 6

1.1K 62 49
                                    


Bir beğeni alabilir miyim canımm????

Zihnim bir okyanus bende içinde kaybolmuş ufak bir balıktım. Avcılara av olmamak için gizli yaşayan, her an ölümle karşılaşacağımı bilerek yaşayandım. Hafif rüzgâr boynumu yavaşça okşayarak saçlarımı dansa kaldırıyordu. Rüzgâr benimle oyunlar oynuyordu, tıpkı hayatımda olan insanlar gibi. Zihnim bir çöldü. Bende o çöldü serap gördüğünü sanan bir bedevi.

Bedenim su diye yırtınırken zihnim suyu yok ediyordu. Dizlerim çölün sıcak kumlarına batarken saçlarımda gezinen rüzgâr bedenime sarılarak terbiyesizce okşuyordu. Okşanmanın verdiği hazla boynumu daha da açığa çıkararak gözlerimi araladım. Mavi gökyüzünü aylar sonra evimin içinden değil de dışarıdan görüyordum. Diğer insanlar gibi, yaşar gibi, özgür gibi bende bir kafenin bahçesine oturmuş ayaklarımı çimlere basmış gökyüzüne bakıyordum. Taze oksijeni içime çekerek dakikalardır beni izleyen Çağan'a döndüm. Sabırla beni izliyordu, bir şeyler dememi bekliyordu. Kabul etmemem için dualar ediyordu. Dua etmesine gerek yoktu. O istese de istemese de ben onu kabul edecektim.

"Tamam." Dedim mırıldanarak. Gözleri parlayarak önümde dikleşti. "Kabul ediyorum." Evden çıkmadan önce ölsem de bu adamla evlenmem diye düşünürken şimdi evlenme teklifini kabul ediyordum. Hayat garipti, insanlar daha da garip.

Gülümseyerek kafasını sallayarak yanda duran garsona el işareti yapmıştı. Burası hayatımda görmediğim bir kafeydi. Gerçi ben hayatımda hiç kafe görmemiştim ki. "Her şey istediğin gibi olacak merak etme. Hatta okumak istersen hemen seni bir okula kayıt bile yaptırabilirim yeter ki sen iste." Demişti garson gelmeden önce. Yanımıza gelen genç garsona. "İki kahve getir oğlum bize. Bir de Hanımına çikolatalı pasta getir." Demişti. İyi de ben tatlı sevmezdim ki? Bir dakika.

Ne?

Hanımın mı dedi o?

"Fazla hızlı değil misin?" Cümlenin ardından küçük bir kahkaha atmıştı. Güldüğünde gözlerinin kısıldığını fark etmiştim.

"Alışsınlar ki senin tek emrinde önüne dünyaları sersinler."

Utana sıkıla kafamı salladığımda kısa süre içinde önüme konan kahve ve pastaya baktım. Kahveden nefret ederdim. Pastadan daha da nefret ederdim. Annem ben yedi yaşındayken doğum günüm için pasta almış üstüne de mum dikmişti. O akşam Derya abla ile ikisi benim doğum günümü kutlamak için bana sürpriz yapmışlardı. Babam pastanın üstünde duran mumu görünce "Bu gâvur icadıdır." Diyerek ilk mumları sonra da pastayı yere atmış ardından yerde duran pastayı eline alıp annem ve Derya Ablaya zorla yedirmişti.

O günden beri pastadan nefret ederdim. Annem ve Derya Teyze ağlayarak pastayı yemişlerdi.

"Canan. Sana diyorum." Çağan'ın sesini duyunca daldığım yerden kafamı kaldırdım. Elini bana doğru sallıyordu. "Daldın, nereye daldın. Yoksa düğünümüze mi?" demişti sırıtarak. İnsanların yanında fazla gülmüyordu ama bu masaya oturduğumuzdan beri ağzı hiç kapanmamıştı. En nefret ettiğim insan tipiydi. Çok gülen insan.

"Evdekileri düşünüyordum."

"Anladım." Derken kahvesinden bir yudum alarak bana gözüyle pastayı işaret etti. "Yesene senin için istedim." Pastaya öylesine bir baktım. Klasik çikolatalı pastaydı.

"Teşekkür ederim. Diyetteyim." Dediğimde kaşlarını çatarak vücudumu süzdü. Vücudumda gezinen bakışlarla rahatsız olarak istemsizce kollarıma tırnaklarımı geçirdim. Ben hayatımda hiçbir erkekle yakın olmamıştım bu kadar. Şimdi karşılıklı oturmuşuz aramızda sadece masa vardı.

ÖZGÜRLÜĞÜN KÜLLERİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin