Sevgili okuyucu ben Zerda. Bir beğeni alabilir miyim be hikayeme?
✨Dudaklarım acı içinde kıvranıyor, ruhum kan göletinde yıkanıyordu. Canımın acısını her geçen gün daha da deşen bir bıçak vardı. O bıçak gökten aileme armağan edilmişti. Ailem zebani gibi üstüme harlayarak bıçağı acımasızca kullanıyordu. Bir katil, bir katil bile ailemin yaptığını yapmazdı. Benim ailem beni yaşarken öldürüyordu. Benim ailem beni diri diri mezara koyuyor ve arkamdan tef çalıp oynuyorlardı.
Sustum, her zaman yaptığım gibi yine sustum.
Tezgâha yasladığım ellerimi çekerek arkamda duran kahve tepsisini elime aldım. Yine ve yine bu aileye kahve götürüyordum. Cam tepsiyi sıkı tutarak kapı eşiğinden hizmetlilerin göz hapsinde çıktım. Birçoğu bu kadar tepkisiz kalmama şaşırarak bakarken diğerleri üstümdeki kıyafetlere bakıyorlardı. Bilerek yıllar öncesine ait kıyafetlerimden birini bulup giymiştim. En eskisini, en demodesini.
Mor ayak bileklerimde biten elbise uzun kolluydu. Yine çiçek desenleriyle insanın gözünü kanatıyordu. Sabır çekerek avludaki merdivenlere ilerledim. Yukarıda sevgili nişanlım! Ve saygı değer ailesi vardı. Amcam, babam, kuzenlerim ve Zelal'den yukarıdaydı, beni bekliyorlardı. Ne ironi ama ben hariç herkes heyecanlıydı. Ben hariç yine herkes mutluydu.
Ömrümden daha uzun olan merdiven basamaklarını zaman yavaşlatılmış şekilde çıkmaya başladım. Toplam yirmi üç basamak vardı eminim ki benim ömrüm yirmi üç kadar çok olmayacaktı. Her bir basamakta içimden yalvardım.
Yardım et Rabbim.
Sana ihtiyacım var Tanrım.
Kurtar beni bu azaptan... Tam yirmi üçüncü basamakta ise son yalvarışımı yaptım.
Al canımı, kurtar beni bu azaptan.
İntihar etmek günahtı bu yüzden yapamıyordum ama canımı alması için her gece yalvarıyordum. Ya canım alınacak bu aileye ders olacaktım ya da diri diri yanacaktım. Ben ikisini de seçtim diri diri yanarken bu aileye ders olacaktım.
Kafamı dikleştirerek omuzlarımı geriye attım ve kapı aralığından dimdik babamın gözlerinin içine baktım. Normalde kafamı eğip onun gel demesini beklemem gerekiyordu ama artık dayanamıyordum. Saygıyı hak etmeyen bir insana saygı duymak midemi bulandırıyordu.
Babamın gözü gözlerime değdiği anda kaşları çatılmış suratı asılmıştı. İstediğini yapmadığım için kafasını ikaz edercesine salladığında ona sadece baktım. Zerda gibi bakmadım. Zerda Canan gibi baktım. Babamın acımasızlığı gibi annemin haksızlığa gelememesi gibi baktım. Ben bu ailede sadece Zerda olmuştum ama ben sadece Zerda değildim. Ben Zerda Canan'dım.
Zelal'in içeriye çağırma sesini duyduğum an odak noktam babam olarak ilerledim içeriye. Ne nişanlım denen adama bakıyordum ne de ailesine. Tek hedefim babamdı. Kurdun avına yaklaştığı gibi babama yaklaşıyordum. Babam tek kaşını kaldırmış sinirle uzattığım kahveyi alarak sehpaya bıraktı. Şu an beni öldürmek istiyordu ama tek korkusu nişanlım olacak o adamdı. Allahtan korkmak yerine nasıl olurda kulundan korkardı?
Sessizce yutkunarak sol tarafıma döndüm. Bakışlarımı yere indirmiştim. Kim olduğunu, nasıl biri olduğunu görüp de midem bulansın istemiyordum. Tek görebildiğim şey üstündeki siyah takımı ve kirli sakalıydı. Kumraldı. Güzel bir tonu vardı. Sakalları siyahtı. Bedeni yapılıydı gözlerim merakla daha fazlasına bakmak isterken kendime engel olarak gözlerimi kapadım daha fazlasına bakmamalıydım, bakmayacaktım. Benimle boşuna evlilik hayali kuruyordu. Boşuna aylarca bu kızla evleneceğim demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜRLÜĞÜN KÜLLERİ +18
RomanceVücuduma değen ellerle sırtım yay gibi gerilirken kulaklarıma değer nefes tüylerimi diken diken ediyordu. Hayatımda ilk defa kendi isteğimle, özgürlüğümle yaptığım bir şeydi. İlk defa birey olduğumu hissediyordum, ilk defa yaşadığımı ve nefes aldığı...