Bölüm 13

484 25 22
                                    



Özür dilerim, özür dilerim ben asla düzenli iş yapabilen biri değilim özür dilerim. 

Öpüldünüz. İyi okumalar .

 İyi okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Boğazımda gezinen parmaklarla bedenim yay gibi gerilirken benden nasıl çıktığını anlayamadığım hırıltıyla dilime dolanmış dili ısırıyor ve avuçlarımın içinde duran saçları çekiştiriyordum. Isırığım canını yakmış olacaktı ki sertçe inleyerek boğazıma daha sıkı asıldı ve dudaklarını daha sert bastırdı. Kaç dakikadır bu haldeydik bilmiyordum ama hiç bitsin de istemiyordum.

Ben nefes almıyormuşum, nefes bana harammış şu ana kadar. Onun dudakları bana oksijendi sanki. Şişmiş dudaklarıma baskı uygulayan dudaklar birkaç saniye benden ayrıldığında şaşkınlıkla gözlerimi araladım ve Hakan'a baktım. Kafasını yan çevirmiş yüzümü izliyordu ama hala dip dibeydik. "Üşüyorum," diye fısıldayarak tekrar dudaklarıma kapandı. Bedenim titrerken ellerim saçlarından boynuna doğru inmiş orayı ovalıyordum. Elinin biri belimde diğer ise boynumda beni dik tutmaya çalışırken daha fazla dayanamayacağımı anlayarak bedenimi tamamen saldım. Boşlukta duran bedenime iyice sarılarak bana kendini bastırdı. Vücudumun alt kısmında hissettiğim baskıyla bedenim tekrar dikleşmişti. Bedenim can buluyor.

Kana kana nefes alıyormuşum gibi hissediyordum. Belimden tutarak beni dolaba dayadı ve belimde duran elini çeneme çıkardı. Çenemi okşarken dudaklarımız ayrılmıştı ve onun dudakları yanaklarımda dolaşıyordu yavaş ve narin şekilde yanaklarımı öperken omuzlarından tutunarak ayakta duruyordum. "Titremen durdu." Demişti öperken sessizce.

"Evet."

"Neden?" Dudakları köprücük kemiğimde gezinirken sormuştu.

"Üşümüyorum çünkü" derken yüzünü avuç içime aldım kafasını kaldırarak gözlerimizi birleştirdim. Gözleri benim cehennemimdi. "yanıyorum." Cümlemi duyar duymaz sert bir şekilde dudaklarıma kendini bastırmıştı bu sefer. Tekrar dili dilimi esir alırken tekrar elleri belim ve saçlarımda geziniyordu. Ellerim omuzlarını okşarken kulaklarımıza telefonun titreme sesiyle beraber evin zil sesi gelmişti. Hakan birkaç saniye umursamadan devam etse de tekrarlayan seslere sinirlenerek benden ayrıldı ve telefonu açtı. "Ne var?"

O karşı tarafı dinlerken bende aynadan dağıldığını gördüğüm saçlarımı ve elbisemi düzelttim. Hakan bana bakarken ona bir kez bile dönüp bakmamıştım. Utanıyordum ama bunu ona belli edemezdim. Kendimden utanıyordum, Hakan'dan değil. garip olanda buydu. Sanki Hakan'ı kırk yıldır tanıyordum da ondan utanmam gereken bir şey yoktu. Şu an tek hissettiğim aşktı. Bedenim değil artık kalbim titriyordu ama aştan titriyordu. Kafamı eğdim ve Hakan'ın telefonu kapatmasını bekledim.

"Tamam." dedi ve telefonu kapatacakken karşı taraf tekrar bir şey söyleyince çatılan kaşları iyice çatılarak bağırmıştı. "Kapat ulan tamam dedik!" diyerek telefonu kapattı ve arkamda duran dolaba ilerleyerek kafamın üstünde duran kapağı açtı. Tam kafasının altı duruyordum şu an. Yine aramızda birkaç santim vardı. Bana bakmadan açtığı kapaktan bir şey aldı ve kapattı. Ardından elinde tuttuğu şeyi beline koydu ve bakışları bana indi. Yüzünü yüzüme yaklaştırarak burunlarımızı birbirine sürttü ve dudaklarımın üstüne ufak bir öpücük bıraktı.

ÖZGÜRLÜĞÜN KÜLLERİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin