10.bölüm

27 2 0
                                    

İki yıl sonra

Boynumun ağrısı ile ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Yerde çalan telefonla kafamı yerdeki telefona çevirdim.

Dün gece Havsa ile birlikte olduğumuz için uyumamıştık ve koltukta uyuyakalmıştık.

Hemen çaprazımda uyuyan Havsa'yı ayağımla uyandırmaya çalıştım. "Havsa kalk! Baban arıyor!" Uykulu sesimle seslendim. Dün babasıyla küçük bir tartışmaya girmişti. "Boşver." Arkasını bana dönüp uyumaya devam etti. Koltuktan kalkıp telefonu elime aldım. Havsa'nın yanına diz çöküp omzunu sallamaya başladım. "Kızım sabahtan beri arıyor adam belki önemli birşey olmuştur." Oflayarak elimden telefonu alıp cevap verdi.

Oturma odasından çıkıp banyoya girdim. Ev, odaları büyük bana yeten hatta artan bir evdi. Babamın yıllar önce tapuyu annemin üzerine yapıp bize bıraktığı en büyük iyilik buydu. İstanbulun göbeğinde 25.kattaydı. Yeterince lüks bir ev ve içinde hayata daha yeni bağlanmaya başlamış ben. Bölümümü bir hafta önce bitirmiştim. Kafelerin birinde garsonluk yapıyordum. Havsa bana biraz daha beklememi ve onların şirketinde açılacak bir yer bulunca beni oraya koyacağını söyleyince bende dediğini yaptım. Fakat iki yıldır çalıştığım Kafeyi bırakmayıp kendi karnımı bir şekilde doyurmaya çalışıyordum. Tek kişi olduğum için çok fazla ihtiyacım olmuyordu paraya. Fakat annemin banka kartlarında olan paralar, düğünümden kalan bir çok takı ve paralar hala yedekte duruyordu.

Annem, babam bizi terk ettikten sonra bu eve adımını bile atmamış. Ama bir gün lazım olur diye satmamışta. İnsan ne kadar kötü olsa da isterse depresyonun dibine vursun yine de hayatta kalmak için geleceği düşünmek zorunda kalıyor. Benim annemden öğrendiğim en büyük ders buydu. Annem bize hep 'hayat ne kadar vursada, canın mı yandı, çok mu üzülüyorsun, sıkılıyorsun? Yine de kimseye muhtaç olmayacak kadar emin ol kendinden' derdi.

Elimi yüzümü yıkayıp mutfağa girdim. O kadar acıkmıştım ki ne yiyeceğimize bile karar veremiyordum. "Duru! İş buldum! Mükemmel bir iş! Hem de bizim şirkette çalışacaksın! Birlikte çalışacağız!" Koşarak gelen Havsa'yı merakla bekledim. Hiç durmadan beni kendine çekip sarıldı. Kollarından iteleyip yüzüne baktım. "Bir sakin ol da düzgünce anlat şunu ne işi?" Ona karşın sakince sordum. Mutfakta ki adanın üzerine zıplayarak oturdu ve bardakta ki sudan bir kaç yudum içti.

"Hani sana demiştim ya amcam istifa edecek babam onun yerine yeni bir ceo arıyor diye." Başımla onayladım."Hah işte! Dayım da çok başarılı birini bulmuş. Aralarında hatır meselesi varmış o yüzden direk zaten ona teklif etmiş babamlar. Bana da söylemişti de ben gitmedim görüşmeye. Neyse o da kabul etmiş ama yeni asistan istiyormuş. Değişik!" Derin bir nefes aldı."Babamda onun gibisini bulamayız kızım sen Duru'yu ikna ette o başlasın işe. Dedi." Yere atlayıp yanıma geldi ve ellerimden tuttu.

Ayakta tezgaha yaslanmış onu dinliyordum. "Havsa, iyi hoş da ben yapabilir miyim ki?" Ellerimi öpüp yüzümü avuçladı."Alışana kadar ben sana sahip çıkarım. Zaten zor olan bir şey yok ki şirket bize ait ne de olsa. Ortağınız sorun desen o da dayım seni çok seviyor. " Kendi etrafında dönerek zıpladı."Artık hep birlikteyiz Duru, çok mutluyum!"

Havsa sonunda beni ikna etmişti ve anlaşma için onların evine gidiyorduk. Hazır gitmişken oraya karnımızı da doyurduk. Anlaşma da 3 yıl kesin çalışma ama eğer istifa edersem 2 milyon dolar ödeme olacağını söylediklerinde biraz tereddüt ettim. O para benim için fazlaydı. Ama kendime olan güvenim ile kabul ettim. Yarın sabah şirkete gidip iş başı yapacakmışım. Benim için odayı yenileyeceklerini, aslında olan maaşa biraz daha ekleyeceklermiş.
Aslında böyle olması iyi olmuştu artık doğru düzgün bir iş hayatım olacaktı.

MÜNFERİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin