13.bölüm

24 0 0
                                    

"Sakin ol!" Sadece kalbimin hızlanmış ritmik sesini duyuyordum.
"Derin nefes al!" İçime çektiğim derin nefesi yutup geriye çıkmasına izin vermedim. Boğuluyordum.
"Düşün!" Gözümün önünden şerit halinde geçenleri izliyordum sanki. Ama kimse yoktu.
"Elimi tut!" Saçlarımı sımsıkı tutmuş asla bırakma niyetinde değildim, çekiştiriyordum.
"Unut onu!" Ellerimi saçlarımdan çekip avuçlarımda ki kızarıklığa baktım. Kafamı kaldırdım etrafa baktım. Karanlıktı her yer ama bir ses vardı. Emindim, bir ses vardı, evet.
"Sadece kendini düşün!"

Aynada ki beden. Genç yaşında yorgunluktan göz altları morarmış, dudakları kurumuş ve parça parça olmuş, saçları dağılmış.

Aynada ki ruh. Doğduğu gün sevgisizliğe mahkum bırakılmış, mutluluğun en büyük düşmanı olmuş.

"Duru!" Tanıdık sesin kulaklarıma doluşması içimi ürpertmişti. Her gözümü açtığımda yeni bir kaosa imza atıyordum. Bu artık normalin bir üst seviyesiydi, beklenti ve olasılığın bir araya gelmesinin bilimde olmayan adı. ZORUNDALIK!!!

Gözlerimi derin karanlıktan kurtarmak için açmaya çalıştım. Yatağımın üzerinde üstüm örtülü uzanmıştım. Kendi odamda olmak içimi biraz olsun rahatlatmıştı. Odanın dışından gelen seslere istem dışı kulak kesildim. Acaba kaç saat uyudum? Evde kimler vardı?

"Ne zamandan beri böyle krizler geçiriyor?"
"Bu gerçekten umrunda mı?"
"Sana bir soru sordum!"
"İstanbul'a geldikten bir buçuk ay sonra krizleri tuttu."
"Onunla ne zamandan beri tanışıyorsun?"
"Seni terk ettiği günden beri!"
Seslerin birbirine karışmasından kimlerin konuştuğunu tam olarak anlayamıyordum. Beynim bulanıyordu. Sanki birbirine karışmış gibiydi.

Yatağın karşısındaki saat sabah on biri gösteriyordu. Yataktan çıkıp odanın kapısına doğru yürüdüm. Başımda ince bir sızı vardı. Odadan çıkmadan tekrar gelen sesleri dinlemeye başladım. Kapının kenarına yaslanmış ağırlaşan bedenimi ayakta tutmaya çalışıyordum.

"Ona ne yaptın da seni o şekilde bırakıp kaçtı?"
"Bugüne kadar o sana söylememişse benim sana söylemem uygun olmaz!"
"Ha sen neyin uygun olup olmadığını biliyorsun yani?"
"Ben bir Duru'ya bakayım."

Sesin kime ait olduğunu sonunda anlamıştım. Murat ve Havsa'nın konuşmasını bölerek onların olduğu odaya girdim. Havsa beni görünce ayağı kalkıp koşarak yanıma geldi. Küçücük elleriyle saçlarımı geriye doğru tarayıp yüzümü elleri arasına aldı.

"İyi misin birtanem?" Kafamla onu onaylayıp Havsa'nın arkasında ayakta duran Murat'a baktım.
"Yeni geldim, gerçekten." Yumuşak ses tonu içimi kıpırdatmıştı. Gözlerimi ondan çekmeden Havsa'nın ellerini yüzümden indirdim. "Duş alıp gelicem. Çok geç kaldık." Tam arkamı dönüp gidecekken başım döndü ve biraz sarsıldım. Arkamdan beni tutan Havsa ve Murat ile kendimi biraz daha kötü hissettim.

Peki ben şimdi hangi tarafa dönecektim. Sevdiğim adama mı? Yoksa en yakın arkadaşıma mı?

Arkamı dönmeden kısık sesle konuştum.
"Havsa bana yardım eder misin?" Murat elini belimden çekip geriye doğru bir kaç adım attı. Havsa'nın kolumda ki elini tutup odama doğru yürüdüm.

Havsa beni ikiletmeden arkamdan gelip odanın kapısını kapattı. Banyonun kapısını açıp içeriye girdim hemen arkamdan gelip oranın da kapısını kapattı. Tişörtümü alt taraftan tutup yukarıya doğru kaldırıp çıkarttı. O kadar terlemiştim ki sırtımı sırılsıklamdı. Tişörtümü yere atıp küvetin suyunu açtı.

Altımda ki şortu çıkarıp kollarımı göğsümde birleştirerek bekledim. Havsa kafasını kaldırıp bana baktı. "Özür dilerim." Bakışlarımı ondan ayırmadan sadece dinledim. Halsiz ve yorgun hissediyordum. Ağzımı açacak halim yoktu, gözlerim bile yorgundu.

MÜNFERİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin