8. BÖLÜM: MERVAN

49 2 0
                                    

MERVAN

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

MERVAN

Günümüz

      Mervan, kırık camların ardından uzaklardaki o eşsiz dünyayı seyre dalmış; bu izbe, tozlu fabrikanın sevimsiz yüzüne karşılık İstanbul'un eşsiz güzelliğinin tadını çıkarıyordu. Etraf cam kırıklarıyla ve paslanmış demir malzemelerle doluydu. Fabrikanın her yerinde bulunan yanık tenekeler buranın geceleri evsiz pek çok insana ev sahipliği yaptığının en büyük kanıtı gibiydi. Yerlerdeki moloz yığınları havayı boğucu kılmış ortamı daha da dayanılmaz bir hale getirmişti. Tavan ise ince uzun demirlerle kaplanmış; her an bir kazaya meydan verecekmiş gibi insanı ürkütüyordu. Yerdeki çukurlar ve duvarlardaki mermi izleri bu binayı daha esrarengiz bir hale büründürmüştü. Öyle ki görüntü biraz sonra yaşanacaklar için birileri tarafından özel olarak dekore edilmiş gibiydi.

    Mervan'ın aklı hâlâ Nazar'daydı. Kendisine ihtiyaç duyduğu şu anlarda yanında olamamak kanına dokunuyordu. Telefon her çaldığında canından can gidiyordu sanki. Her an bir ölüm haberi duyacağını düşünüp deli gibi korkuyordu. Nazar'ın olmadığı bu hayata dayanamazdı. Ne olursa olsun yaşamak zorundaydı. Mervan'ı yapayalnız, çaresiz bırakmaya hakkı yoktu. Hâlâ kendine kızgındı. Bir an bile olsa Nazar'ı öldürebileceğini nasıl düşünmüştü? Onsuzluğa dayanamayacağı bu kadar ortadayken bu kötülüğü hem kendine hem de sevdiğine nasıl yapabilmişti? Hapse giremezdi. Kendi hayatı umurunda değildi aslında tek derdi çocuklarının ve ailesinin zarar göreceği düşüncesiydi. Düşmanları onun işini hapiste bitirir, bu da yetmezmiş gibi ailesini de mahvetmeye kalkabilirdi. Mirzanoğlu da onunla birlikte hapse gireceğinden kızları tamamıyla yalnız ve savunmasız kalacaktı. Onların öldürülmesine, işkencelerle kötü yollara sürüklenmesine dayanamazdı. O karanlık adamlar intikamlarını almak için her şeyi yapardı ve Mervan asla bunların olmasına izin veremezdi.

    Battal, telefonunu cebine koyup; çukurlara dikkat ederek Mervan'ın yanına geldi. O da ortamın kasvetinden en az Mervan kadar rahatsız olmuştu; fakat saklanmak için buradan daha emin bir yeri hayal dahi edemiyordu. Sırtı dönük olan dostuna, "Efendim!" diye seslendi. Mervan, dalgınlığını ve düşüncelerini bir kenara bırakıp ona manidar bir bakış attı. "Ne oldu? Yoksa kızın ailesiyle ilgili bir haber mi var?" Battal başını eğip yavaş yavaş yanına yaklaştı. Gözlerini hisli bir şekilde Mervan'a dikti. Kendisinden iyi haberler beklediğinden zerre kadar şüphe duymuyordu. "Ben de size bu konuda bilgi vermek istemiştim." Mervan sabırsızlıkla, "Konuş!" diye bağırdı. Onun emirleri Battal için sıradan bir şey haline gelmişti. Bu durum karşında kırılmıyor hatta gocunmayı düşünmüyordu bile. Onu kızdırmamak için aceleci bakışlarına karşılık güven veren bir tavra büründü. "Yaşlı kadın ve kocası hastanede bizim emrettiğimiz şekilde ifade vermiş. Onları iki gün burada alıkoymamız işe yaradı efendim; ama ne yazık ki memurlar onların söylediklerinden şüphelenmişler ve merkeze götürüp sorguya almışlar."

HÜSRAN 2 DÎL-İ VİRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin