Merhaba arkadaşlar. Günlerdir yoktum. Doğum telaşı, minik kızım Defne Lina'nın sarılık geçirmesi ve akabinde hastanede geçen hüzünlü günlerimiz epey yorucu günleri beraberinde getirdi. Şimdi daha iyiyiz. Umarım sizlerin de hayatında her şey yolundadır. Hikayemizin gidişatı şimdiden verilmeye başladı. Bakalım bundan sonraki süreç nelere gebe olacak? 🤗 paylaşımlarımız devam edecek arkadaşlar. Bildirimlerden haberdar olmak isteyen arkadaşlarımız takipten ayrılmasın ve hikayemizi kitaplığına eklesin. Şimdiden keyifli okumalar. 🥀❤️
Medya : Son nefesim: KOLPA
"Hayaller kurmakla meşguldüm. Tuhaftı.
Bu hayaller geleceğe yönelik değildi; geçmişi onarmaya çalışıyordu."
SİGMUND FREUD
Hayat ne tuhaf değil mi? Her şey var içinde. Mutsuzluk, hüzün, sadakat, ihanet, dert, derman... Tam yıkıldım diyorsun bitti artık; hiç ummadığın bir anda ömrünün yeni bir sayfası çevriliyor ve bu sayfa yırtıp attıklarına inat bambaşka iklimlere emsal oluyor. Paha biçilmez acılar ruhumun temeline dinamit döşerken, hakikat sürünüşüme hasretken hangi umuda ne kadar sığınabilirdim ben de bilmiyordum. Tuhaf başlayan, vaveyla koparan bu hikayemin beni nereye götüreceği ise hiç olmadığı kadar meçhuldeydi. Alışkındım ben umutlarımın kelebekler gibi avuçlarıma dökülmesine. Az savrulmadı hislerim, sevda çölünün harlı ayazına. Zıtlıklarla inşa ettiğim zihnim bu şafak vakti daha nice pervasızlıklara gebeydi?Uyandığımda ilk işim karnıma dokunmak oldu. Yoktular. Aylarca varlığına alıştığın o sert doku, bir gecede benden gitmişti. Hazin bir iç çekiş eşliğinde, "Bebeğim..." diye bağırdım. Saniyeler içinde doğrulup karnımın her bir zerresini parmaklarımla yokladım.
"Bebeğim... Neredeler, nasıllar?" Başımı çevirdiğimde Mervan, kucağındaki kundakla yanıma yaklaştı.
"Sakin ol! Buradalar." Sesi fısıltı hüviyetindeydi. Gözlerim uzun zaman sonra mutluluktan doluyordu. Bakışlarım o beyaz, masum yüze odaklandı. Onu ilk kez kucağıma aldım. Kokusunu doya doya içime çekip alnına bir buse kondurdum. Misler gibi kokuyordu. Nasıl hassas, nasıl yıkıcı bir duyguydu bu böyle. İçimden ne kıyametler kopup gitmişti de kimseler duymamıştı. Bu güzellikler benim miydi?
Doğrulmaya çalıştığımda inledim. Henüz doğumun izleri bedenimden gitmemişti. O diğer beşiğe uzanıp mavi bir kundağı kollarının arasına alırken ne kadar büyük bir sevgi duyduğunu gözlerinden okuyabiliyordum. Sertliğine ve inciticiliğine alıştığım gözleri bir başka pırıltının hülyası olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜSRAN 2 DÎL-İ VİRAN
RomanceDipsiz bir uçurumun en kırç yamacını mesken tutmuş avare bir sevdanın haykırışlarını dinliyordum. Beni siyah, deli gözlerinin harelerine hapseden adamın çocuklarını taşıyordum. O mühürlü siyah gözlerin hem tutsağı hem celladıydım. Biliyordum ben onu...