17. BÖLÜM: KOMPLO

18 1 1
                                    

Medya: mabel Matiz : yeni yaz

"Neyine bağlandım bu kadar? Bana bakmayan gözlerine mi

Yoksa benim olmayan kalbine mi?"

                                                                    ÖZDEMİR ASAF

     Yaşananların üzerinden bir hafta geçmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     Yaşananların üzerinden bir hafta geçmişti. Kuzucuklarımın varlığını alışmış; ağlayışları bile bu zindanı bana cennet yapmaya yetmişti. Epey düşündükten sonra isimlerini Aras ve Asya koymaya karar verdim. Seçtiğim isimler Mervan'ın da hoşuna gitmişti. Daha kırkları bile çıkmadan hem kızımız hem de oğlumuz için birer kurban kesmiş ve eti hiç vakit kaybetmeden fakir semtlere göndermişti. Hatta bununla da sınırlı kalmamış fakir çocukları giydirip, sünnet ettirmiş; okumak isteyenlere de yüklü bir miktar burs vermişti. Bu hayırseverliği Mervan'da göreceğimi hiç ama hiç ummazdım. Dışardan bakıldığında sert bir kaya gibi duygusuz ve merhametsiz görünüyordu. Fakat her şeye rağmen içinde iyi bir şeyler olduğunu sezebiliyordum.

     Raziye Hanım ve Kadir Bey ne yazık ki bu isim meselesinden hiç hoşlanmamıştı. İkisi de çocuklara kendi isimlerinin konulmasını istemişti. Gel gör ki ne Mervan ne de ben bu arzuya olumlu cevap verememiştik.

Mervan, "Bir eve bir Raziye bir Kadir yeter!" diyerek taleplerini geri çevirmişti. Elbette içten içe bu sözlere sevinmeden edememiştim. Çocuklarımın masum, güzel yüzüne bu isimleri yakıştıramamam karşı çıkmak için yeter de artardı. Evde olumlu gelişmeler de yok değildi tabi. Baran beklenilenden daha çabuk iyileşmişti. Yaklaşık beş gün sonra büyük bir ilgiyle eve gelmiş; kendisi için hazırlanan odaya suya sabuna dokunmadan yerleşmişti. O gün Baran araçtan indirilirken en çok da Raziye Hanım ve Kadir Bey dikkatimi çekmişti. Raziye Hanım'ın yüzünde en ufak bir makyaj ibaresine rastlayamamıştım. Göz altlarında koyu halkalar oluşmuş; dudakları rengini yitirip bembeyaz kesilmişti. Yüzü de tüm kanı damarlarından çekilmişçesine soluktu. Kadir Bey'in hâlinin de ondan farklı olmadığı ayan beyan ortadaydı. Evlat acısı ne zor şeydi. Eğilmeyen, ulu bir çınar olduğunu sandığım bu kibirli insanları bile birkaç gün de eritip bitirmiş, acizliğini hatırlatıp sualsizce dize getirmişti. Baran'la birlikte onlar da Azrail'le güreşmişçesine yorgun görünüyordu.

    Mervan, gururunu yenip bir türlü Baran'a yaklaşmıyor, uzaktan bir gölge gibi odasına çıkarılmasını takip ediyordu. Hepimiz onun odaya taşınışını izlemiş, yatağa uzandığında tiyatro seyreder gibi başına üşüşmüştük. Kimi yastık koyuyordu başının altına kimi battaniyesini düzeltiyor kimi de suyu zoraki dudaklarına götürüp ilaçlarını içmesi yönünde telkinlerde bulunuyordu. Bunca ilgi ve sevgi gösterisinden sonra Baran'ın bakışları bile değişmişti. Gözlerinin içi gülüyordu. Bakışları yakuttan bir kadeh olmuş ışıl ışıl parlıyordu. Sevgi her şeyi iyileştirirdi. Kötü bir olayın böyle olumlu sonuçlanmasına ne yalan söyleyeyim içten içe seviniyordum.

HÜSRAN 2 DÎL-İ VİRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin