Medya: Murteza Paşai (Leyli)
Yazar notu: Merhaba değerli arkadaşlar. Oldukça yoğun ve uykusuz günlerden geçiyorum. Minik bebeğim Defne Lina çok şükür sağlığına kavuştu. Zor günlerin geride kalması beni de kurgularım konusunda heveslendiriyor. Şu sıralar fazla yeni bölüm yazamasam da yeni kurgular ve yeni bölümler kapıda. Bu bölüme Murteza Paşai'nin Leyli şarkısını çok yakıştırdım. Sözleri sanki Nazar ve Mervan için yazılmış. Göz atarsanız çok mutlu olurum. Hikayemizi yeni kitlelere ulaştırmak için beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayalım. ☺️🥀
"Bir hayli kırgınım... Kime olduğunu, neden olduğunu bilmeden.
Belki hayata, belki kendime, belki de dilimden düşmeyen keşkelere..."
CAN YÜCEL
Yıkık dökük bir halde eve döndüm. Aklım hâlâ Mervan'daydı. Son bakışlarını unutamıyordum. İçim acıyordu. Ağır sözler etmiştim arkasından. Altında ezileceğim yıkıcı sözler... Hem çok kızıyor hem de çok yanıyordum. Ne vardı bu hayata girecek? Ne vardı belanın cehenneminde yürüyecek? Doktor olamaz mıydı? Sevdiği kadınla evlenip mutlu bir yuva kuramaz mıydı?
Onu ilk tanıdığımda gözümde tam bir şeytandı. Silahından, gücünden ve parasından başka bir meziyeti olduğunu ummazdım. Öyle zalim, öyle kibirli ve öyle bencildi ki içinde iyiliğe dair bir şeyler ummak bana aptallık gibi gelirdi. Zaman aramızdaki bazı perdeleri kaldırdı ve ben yaşadıklarımızın hengâmesinde onun çocukluk yaralarına değdim. Kırık, ertelenmiş bir şeyler vardı içinde. Duygusal, kimsenin göremediği bir başka alem gizliydi ruhunda. Kibir ve nefret maskesinin altında gizlediği hassas, zarif bir benlik karışmıştı cevherine. Bana açmaya korktuğu daha büyük yaraları olduğunu biliyordum. Bunları öğrenmek için de ne gerekirse yapacaktım.
Adımlarım salonu buldu. Odama dönmek istemiyordum. Özellikle de doğumdan sonra iyice içine kapanık biri olmuştum. Biraz sosyalleşmek bana da iyi gelecekti. Gri koltuklardan birine yerleşip oturdum. Suskunluğum Raziye Hanım ve Gülnaz'ın da gözünden kaçmamıştı. Gülnaz'la eskisi kadar kavga etmiyorduk. Aramızda son görüşmemizden sonra büyük bir ıssızlık hâkim olmuştu. Onunla her anlamda farklıydık. O kitaplarla ve ilmi konularla hiç ilgilenmez; yanlış şeyleri ise görmezden gelmeyi tercih ederdi. Mervan'ı kaybetme korkusu benliğini öyle sarmıştı ki yaptığı hataları bile umursamamıştı. Bu evde, onun unutulmuş cariyesi olmak ona yetiyordu; fakat ben mutlu olmak için bundan çok daha fazlasını arzuluyordum.
Dilan, Asya'yı uyutmuştu. Aras'ın acıktığını söyleyip onu zarif bir şekilde kucağıma verdi. Gülnaz'ın oğluma tuhaf gözlerle bakması rahatsız olmama sebep olmuştu. Zihninden neler geçtiğini az çok tahmin edebiliyordum. Aras'ı bana olan yenilmişliğinin nişanı gibi görüyordu. Erkek çocuk konusundaki ısrarını bir türlü anlayamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜSRAN 2 DÎL-İ VİRAN
RomanceDipsiz bir uçurumun en kırç yamacını mesken tutmuş avare bir sevdanın haykırışlarını dinliyordum. Beni siyah, deli gözlerinin harelerine hapseden adamın çocuklarını taşıyordum. O mühürlü siyah gözlerin hem tutsağı hem celladıydım. Biliyordum ben onu...