Son kez bileğindeki çipli bilekliği kontrol ettikten sonra Minho önünde durduğu evin kapısını çaldı ve beklemeye başladı.
Korumaları Chan'ın, daha doğrusu Bang Ailesinin Oğlunun, evinde olduğunu gördükleri için Minho'nun yanında kalmalarına gerek olmadığını, Bang ailesinin iyi insanlar olduklarını söyleyerek gitmişlerdi ve Minho da kendisine hemen izin veren güvenlikler sayesinde evin kapısına gelmişti.
Çipli bileklik de olur da olaylar istedikleri gibi gitmezse diyeydi.
Çaldığı kapı sonunda açıldığında sarı saçlı, kendisinden küçük duran çilli çocukla göz göze geldiği gibi çocuk göz devirip kapıyı geri kapattı, Minho onun içeriden kimsenin gelmediğine dair bir şeyler söylediğini duyabiliyordu.
Hafifçe kaşlarını çatıp tekrar çalacağı sırada birkaç gülüşme sesinin ardından kapı açıldı ve bu sefer Chan kapıda gözüktü.
"Hoş geldin, Felix adına üzgünüm. Jisung'u paylaşmak istemiyor." Minho rahat bir nefes aldı.
"Bir an yanlış yere geldim sandım, güvenlikler falan da hemen içeri aldılar ama..."
"Geleceğini söyledim çünkü, içeri gelsene?" Minho kendisi için açılan kapıdan içeri girdiğinde kendisine kötü kötü bakan Felix'i görüp tepki vermeden ayakkabısını çıkardı.
"İlk kez geç bir saate kadar evde olmayacağım." başını kaldırıp kendisini bekleyen Chan'a baktı. "Babam kafayı yiyecek."
"Hoşuna gider ki senin..."
"Aksini iddia etmedim." birden heyecanlanıp farkında olmadan yerinde zıpladı. "Jisung'um içeride mi?" Chan hafifçe güldü.
"Evet öyle, diğerleri de öyleler."
"Ya Hyunjin?"
"O da içeride." Minho parlayan gözleri eşliğinde Chan'a yanaştı.
"Hadi geçelim, Jisung'umu ve tatlış yanaklarını görmem lazım." Chan kıkırdayarak onu kolunun altında çekti ve kendisiyle içeri yönlendirdi, ikisi içeri girdiklerinde onları ilk fark eden kenarda oturmuş diğerlerinin birbirleriyle şakalaşmalarını izleyen Hyunjin olmuştu.
Onun ayağa kalkmasıyla Jisung'un bakışları onu buldu, Jisung'un dikkati dağılınca diğerleri de onlara döndüler ve hepsi birlikte ayağa kalktılar.
Jeongin koşar adımlarla Minho'ya ulaşıp beklemediği bir anda sarıldı.
"Sonunda tanıştık hyung." Minho şaşırsa da hafifçe Jeongin'e kollarını doladı.
"Sen sanırım... Jeongin'sin?" Jeongin başıyla onaylayıp geri çekildi ve ona gülümsedi, onun ardından Seungmin elini uzatmıştı Minho'ya.
"Seungmin ben, Chan'ın sevgilisi." Minho onun neden böyle ima yaptığını bildiğinden istemsizce gülümsedi.
"Merak etme, Chan hyung sulanacağım bir tip değil." Seungmin de gülümsedi.
"Ben şimdiden uyarayım da..." Changbin Seungmin'i tutup arkadaki koltuğa adeta fırlattı ve sanki kendisi yapmamış gibi şirin bir gülümsemeyle Minho'ya elini uzattı.
"Changbin ben de, Seungmin'in huzur bulmaması için her şeyi yapan o kişi benim." Minho hafifçe gülerken Seungmin arkadan Changbin'in sırtına atlamış, Changbin'le uğraşmaya başlamıştı.
Chan yavaşça Minho'nun omzuna elini koydu.
"Otur hadi ben içeri geçeceğim. Kimseye azmak yok." Minho sadece onun duyabileceği şekilde fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm not me\Minsung
FanfictionMinho, kendisine mesaj atan sözde Jisung'a aşık olmuştu fakat hayatında her şeyden daha önemli bir yer edinmiş bu kişinin sakladığı büyük sırrı bilmiyordu. 👉Texting👈 Not: Mafya hikayesi falan değil ama normal bir texting olduğunu düşünerek başlars...