Yavaşça gözlerini açıp yüzüne vuran nefesin sahibine baktığında Jisung Minho'yu görüp gözlerini kırpıştırdı, birden baş ağrısını unutmuştu.
Emin olmak için iyice yaklaşacaktı ki başını kaldırdığı anda Minho gözlerini aralayıp ona baktı.
"Sonunda uyandın." kolunu Jisung'un altından çekip uyuşukluğu geçsin diye ovalamaya başladı. "Ve ben de özgür kaldım, git elini yüzünü yıka ve sonra ilaç iç. Eve dönmem lazım." Minho'nun ayağa kalkmasını izlerken Jisung gözlerini ovaladı.
"Neden hemen gidiyorsun? Biraz kalıp benimle ilgilenemez misin? Başım ağrıyor, aşağı inebileceğimi sanmıyorum." Minho kapı kolunu kavrayıp son kez Jisung'a baktı.
"Chan hyungu yanına gönderirim." Jisung başka bir şey diyemeden Minho odadan çıkınca iç çekip kendini tekrar yatağa bıraktı.
"Sikeyim... Gece ne oldu ki?" o yatakta uzanmış hissettiği ağır baş ağrısı ve anlam veremediği şeyler yüzünden tavanı izlerken Minho ise çoktan aşağı inmişti.
Mutfakta yemek hazırlayan, daha doğrusu Seungmin'le oynaşan, Chan'ın yanına ulaşıp kollarını göğsünde birleştirdi ve kendisine dönmesini sağladı.
"Jisung uyandı, başı ağrıyormuş falan filan... Ben çıkıyorum, sonra konuşuruz."
"Neden erkenden gidiyorsun? Beraber kahvaltı yapalım."
"Gerek yok, sağol." Minho başka bir şey demeden önce odadan, sonra da evden çıktığı için Chan hafifçe kaşlarını çatıp Seungmin'e baktı.
"Gece bir şey mi oldu?" Seungmin dudak büzdü.
"Yani ben sikmedim."
"Aklın anca oraya çalışıyor değil mi?" Seungmin arsızca gülümseyip Chan'ı tekrar kendine çekti.
Jisung aldığı kısa bir duştan sonra kimin odasında olduğunu bilmediğinden kimin olduğunu da bilmediği kıyafetlerden giyip zoraki odadan çıktı ve savsak adımlarını merdivenlere yöneltti, daha bir basamağı bile inmemişken Hyunjin'in sesini duymuştu.
"Yardım ister misin? Bayılacak gibi duruyorsun." Jisung başıyla reddetse de Hyunjin yanına ulaşıp tek kolunu ona sardı ve nazikçe elini tuttu. "Minho yanında değil miydi?"
"Gitti, nerede bilmiyorum."
"Gel taşıyayım seni." Hyunjin merdivenin ortasında durup Jisung'un cevabını beklemeden onu belinden tutarak havaya kaldırdı, böyle daha hızlı inmişlerdi basamakları.
Gerçi Jisung şaşkınlıktan sadece onun omzuna tutunup ayaklarını kaldırarak bekleyebilmişti ama en azından yorulmamıştı ya?
Hyunjin onu yere indirdiğinde Jisung gözlerini kırpıştırarak ona baktı.
"Şey... Teşekkür ederim." başka bir şey demeden hızlıca adımlarını mutfağa yöneltip Chan'ın tişörtünü tuttu ve çekiştirdi. "Hyung, benimle ilgilen." Chan Seungmin'i bırakıp Jisung'a döndü ve kendisine sarılan küçüğüne kollarını doladı.
"Geç uzan sen, ben sana hemen yiyecek bir şeyler getiririm. Gece neler olduğunu hatırlıyor musun?" Jisung başıyla reddetti.
"Bara gittiğimizi ve Minho'nun göt göte bir kızla oturduğunu hatırlıyorum, hyung... Sence Minho bu yüzden mi bugün öyle gitti?"
"Ne alakası var?"
"Gelmeden önce kızın numarasını aldıysa ve şimdi onunla buluşmaya gittiyse..?" Chan onun saçlarını okşadı.
"Saçmalama Jisung, Minho seni seviyor." Jisung alttan ona baktı.
"Belki de o kadar sevmiyordur." Chan'ın bakışları kapıda duran Hyunjin'i buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm not me\Minsung
FanfictionMinho, kendisine mesaj atan sözde Jisung'a aşık olmuştu fakat hayatında her şeyden daha önemli bir yer edinmiş bu kişinin sakladığı büyük sırrı bilmiyordu. 👉Texting👈 Not: Mafya hikayesi falan değil ama normal bir texting olduğunu düşünerek başlars...