1.Bölüm

1.8K 85 44
                                    

"Amelia bardaklar nerede ? Bulamadım."

"Sağdan dördüncü dolapta" dedim.

Samantha ellerinde bardaklar ve içki şişesi ile salona girdi.

"Daha yeni yerleştirdiğim için yerlerini hatırlıyorum. Biliyorsun ev darmadumandı." dedim elindeki bardaklardan bir tanesine uzanırken.

Londrada ev bulmak çok zor olmuştu benim için. Fiyatlar çok pahalıydı. Günlerce ev gezdim. En sonunda bütçeme uygun bir ev bulabilmiştim. Biraz bakımsızdı ama sorun etmedim. Ayrı eve çıkmak yalnız yaşamak istiyordum sonuçlarına katlanmalıydım. Ev alabilmek için çalıştım para biriktirdim. Çalışma şartları çok zordu kendime vakit ayıramıyordum. Bu beni mutsuz, ruhsuz biri yapmıştı. Yeni evime de taşınınca işten ayrılmaya karar verdim. Biraz dinlenmek istiyordum. Psikoloğum çalışmaya ara vermemim bana iyi geleceğini söylemişti onu dinlemeye karar vermiştim.

Samantha ellerindeki bardaklardan birini Daniel'e verdi. Kendi bardağını sehpanın üzerine koyup hepimize içki doldurdu. Daha sonra o da karşımızdaki kanepeye yayıldı.

" Ya o kadar yer gezdin neden burayı tuttun ? Hem küçük hem bakımsız buranın adam olabilmesi uzun zaman alacak ve bu da maliyetli olacak. " dedi Samantha gözlerini bana dikerek.

"Beraber hallederiz. Burayı düzene sokarız değil mi Amelia ?" dedi Daniel.
Bir kolunu boynuma dolamıştı.

"Daha yeni taşındım zamanla her şey düzelir ama size başka bir haber vermek istiyorum. Biliyosunuz bu işimden hiç memnun değildim çok yoruluyordum. Psikoloğum da çalışmaya ara vermemin doğru bir karar olduğunu söyledi. Yarın gidip istifamı vereceğim."

"Ay bende daha ne kadar dayanacak diyordum. En iyisini yaptın geç bile kaldın. Oradaki insanlar senin gibi birisini asla bulamayacaklar. Başka birileri olsa daha ilk haftadan işten ayrılırdı." dedi Samantha gözlerini devirerek. İçkisinden bir yudum aldı.

"En iyisini yaptın."dedi Daniel. Yanağıma bir buse kondurdu.

Gecenin ilerleyen saatleri bol sohbetle geçti. Bir kaç saat sonra onları yolcu ettim. Buradaki ilk gecemde beni yalnız bırakmamışlardı. Yavaştan etrafı topladım. Bulaşıkları makineye dizdim. Hala her yer tam olarak yerleşmemişti ama Samantha ve Daniel bana yardıma gelmiş biraz ortalığı toplayıp yerleştirmiştik. Yatmadan önce günlük cilt bakımımı yapıp yatağıma uzandım. O kadar çok yorulmuştum ki hemen uykuya daldım.

...

Her insanın başına gelmiştir hani tam uykuya dalacakken bir düşme hissi ile yerinden sıçrarsın. İşte tam olarak o oldu ve sıçrayarak uyandım. Gözlerimi açmadım geri uyumaya çalıştım. Odamın kapısı güm güm vurulmaya başladı.

"Artık uyanma zamanınız geldi küçük hanım. Uyandınız mı ?"

Bi dakika bu neydi ? Bu evde ben tek başımaydım ama bu kimdi ? İçimi korku saldı. Hırsız girmişti ? Yok canım. Hırsız girse kapımı mı tıklatır tabi ki hayır. E o zaman noluyordu burada ? Gözlerimi açtım.

Odanın tavanıyla bakışmaya başladım. Yok artık !
Her gün gözlerimi açtığımda gördüğüm tavan bu tavan değildi. Ortası beyaz kenarları altın rengi çok yoğun desenli bir tavandı bu. Ama benim tavanım düz beyaz renkliydi. Deliriyor muyum ?
Gözlerimi hızlıca geri kapattım. Bu bir rüyaydı. Evet kesinlikle bu bir rüyaydı.

"Küçük Hanım beni duymuyor musunuz kalkmanız gerekiyor. " dedi yine aynı ses.

Evet evet rüyadayım ve bunun farkındayım , kontrol edebiliyorum.

Gözlerimi açtım. Yatağımda doğruldum. Yorganım pembe satendi. Çok kalın değildi ama sıcak tutuyordu. Etrafa bakınmaya karar verdim. Resmen vintage bir odadaydım. Yatağımın dört bir yanında çubuklar vardı. Çubuklara bağlı tüller vardı. Yatağın başlığı altın işlemeli oymalı bir başlıktı. Yatağımın yanında büyük iki kanatlı bir tahta kapı vardı. Yatağın sol tarafı pencerelerle kaplıydı. Boydan boya krem rengi perdeler vardı.

"Evet hala uyanmadı içeriye giremedim."dedi daha önce de kapıyı çalan ses.

"Kate yeter artık içeriye geliyorum. Bir an önce hazırlanman lazım piyano öğretmenin birazdan burada olur." dedi tanımadığım bir ses. Ve bu ses kapıyı açıp içeriye girdi. Kapının açılma sesiyle beraber kapıya doğru döndüm.

İçeriye mavi tahminimce 1800 lerden kalma elbiseli beyaz tenli yuvarlak yüzlü 40 45 yaşlarında bir kadın girdi. Saçları muntazam bir şekilde yukarıdan topuz yapılmıştı. Saçının sağ tarafında mavi küçük bir çiçek takılıydı. Hayır bu bir toka değildi bir çiçek iliştirilmişti. Gözleri ve saçları kahverengiydi. Karşıma geçmiş gözlerini büyüterek bana bakmaya başladı.

"Böyle davranırsan seninle kavga etmeye başlayacağız. İyice keyfine düşkün biri oldun. Hadi hadi kalk banyonu et sonra giyin piyano dersine yetişmen lazım. " dedi kadın. Aynı zamanda elleriyle kapının dışındaki birine gelmesi için işaret verdi. İçeriye beyaz elbiseli bir kadın girdi. Bu kadının elbisesi mavi elbiseli kadının ki kadar gösterişli nakışlı değildi. Doğruca pencere doğru yürüdü ve bir hışımla perdeleri sonuna kadar açtı. İçeriye güneş ışığı yayıldı, gözlerim kamaştığı için ellerimi yüzüme doğru siper ettim.

"Krem rengi geçen gün diktirdiğimiz elbiseyi giydir. Bugün beraber Leydi Mercury 'nin evine gideceğiz. Bizi beş çayına çağırdı." dedi mavi elbiseli kadın diğer kadına.

Diğer kadın kafasıyla tamam işareti yaparak benim yanıma geldi. Ayağa kalktım üzerime baktım. Üzerimde beyaz pamuklu uzun bir elbise (gecelik) vardı. Ben üzerimi incelerken mavi elbiseli kadın biraz sinirli bir şekilde odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Odanın karşı sağ tarafındaki kapıdan beyaz elbiseli kadın çıktı.

"Banyonuz hazır küçük hanım. Haydi gelin. "

Oraya doğru yürüdüm. Yürürken sağ tarafımda kalan makyaj masasındaki ayna dikkatimi çekti. Eğilerek kendime baktım.

Açık kahverengi uzun saçlı, kahverengi gözlü ve yuvarlak beyaz tenli bir kızla bakışıyordum. Hayır bu bendim ! Şaşkınlık içerisinde bakakaldım. Saçlarıma dokundum ve geriye doğru attım. Yüzüm pürüzsüzdü, yanaklarım hafif pembe renkteydi. Kesinlikle çok güzeldim.

"Kendinizde bir farklılık mı var ? Aynaya çok dikkatli baktınız. " dedi beni banyonun kapısında bekleyen kadın.

Bir şey yok dercesine kafamı salladım. Ama kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Bu her zaman gördüğüm rüyalar gibi değildi bundan kesinlikle emindim.

"Yeterince kendinize baktıysanız banyoya geçelim haydi." dedi kadın.

Daha önce de okuduğum makaleler, araştırdığım şeyler aklıma geldi. Eğer rüyada aynaya bakarsanız beyin yüzünüzü aynı şekilde göstermezmiş. Evet bu doğru kesinlikle gördüğüm yüz benim yüzüm değildi. Yürürken de ayaklar yere basmazmış sanki havada yürür gibi olurmuşsun. Onu denemek için kadına doğru bir adım attım ve adımlarımı izledim.

Ahhh hayır ! Korktuğum başıma gelmişti. Ayaklarım yere değiyordu ve yürürken adımlarımı hissedebiliyordum.

Kafamı kaldırdım ve kadınla göz göze geldik.

Bu rüya değilse neydi böyle...

Elimden geldiğince heyecanı dorukta tutmaya çalıştım. Sizce nasıldı ? Sizin yorumlarınız çok değerli lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Diğer bölümler daha heyecanlı olacak buna inanıyorum. Hikayemi okumaktan vazgeçmeyin... :)

YANSIMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin