24.Bölüm

188 12 6
                                    

WILLIAM

●○ TalkingToys - Bleeding ○●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

●○ TalkingToys - Bleeding ○●

Bu ilk yenilişim değildi. Karşımdaki şövalye kılıcını çeneme dayamış bana yaptıracak bir hamle bırakmamıştı. Göz ucuyla yan tarafıma savrulan kılıcıma baktım. Onu şuan oradan almam çok zordu. Gözlerimi tekrar rakibime çevirdim. Babam her zaman karşıma yetenekli şövalyelerinden seçer , koyardı. Benden yaşça büyük bu şövalyelerle savaşmaya elim kalem tutmaya başladığı zaman başlamıştım. O zamanlar küçüğüm diye daha az zorlarlardı beni. Şimdi ise sanki karşılarında yaşıtları bir savaşçı var gibi savaşıyorlardı. Şimdi büyümüş müydüm peki ? Tabi ki , hayır. Yalnızca 12 yaşında bir çocuktum. Bugünkü rakibim ise uzak diyarlardan geldiğini anlamamın uzun sürmediği , güneşten yanmış teni , simsiyah kocaman gözü ve yüzünü daha çok belli etsin diye saçları kısacık kesilmiş bir oğlandı. İlk başta karşısındaki çocuğa kıyamamış daha nazik bir şekilde kılıcını sallıyordu ancak daha sonra bizi köşede izleyen babamla göz göze geldiğinde ise bana acımamaya başlamıştı. Hareketleri daha sertleşmişti. Zaten simsiyah olan gözleri büyümüştü. Pantolonun içinde başka bir bıçak olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Bir sonraki hamlem belli olmuştu. Belindeki küçük bıçağı alıp onu haklayacaktım. Dikkatini dağıtmamak için gözlerimi ondan çekmiyordum. Uzun saçlarım gözlerimin üzerinde görünüyordu. Bakışlarını bakışlarımdan çekmemesine özen gösteriyordum. Ani bir hareketle pantolonunun içindeki bıçağı kavradım ve elime aldım. Büyük elleriyle belimi kavradığında ise yalnızca çırpınıp ona vurabiliyordum. Elimdeki bıçağı ona saplamam doğru olmazdı. Küçük yaşımdan beridir eğitilmeme rağmen kimseye zarar verilmemesi konusunda uyarılıyorduk. Beklediğimden daha küçük olan bu bıçakla ne yapacağımı bilemiyordum. Öyle sıkı bir şekilde tutuyordu ki belimden atiklik yapıp ondan kurtulamıyordum. Bakışlarımı ileriye çevirdim. Hafifçe kafamı kaldırdım. Sarayın sütunlarının yanında kollarını birbirine kenetlemiş bir şekilde beni izliyordu. Her kaybettiğimde yaptığı şeyi yapmak için bekliyordu. Üzerindeki kalın kürkü onu daha korkutucu gösteriyordu. Babam hiç bir antrenmanımı kaçırmazdı çünkü nasıl yenileceğimi gözleriyle görmek isterdi. Abimin antrenmanlarına bir heyecanla katılır onu desteklerdi. Benimkilerde ise durum öyle olmazdı. Küçücük bir çocuk olmama rağmen onun için işe yaramazın tekiydim. Tahta çıkmaya aday dahi değildim. Parlak çocuk yani abim varken ben hayal kırıklığıydım.

İçimdeki o kazanma hırsı bütün vücudumu kaplamıştı. Elimdeki bıçağın siyah kulpunu kavradım. Bıçağı bir güçle adamın bacağına sapladım. Adam boğucu bir sesle inledi. Belinden tuttuğu beni kaldırıp sağa doğru bahçenin yanındaki sütunların yanına fırlattı. Beni atması o kadar zor olmamıştı. Yeni yeni oluşmaya başlayan kaslarım vardı ancak karşımdaki adam benden kat be kat büyük ve güçlüydü. Sırtımı sarayın iç bahçesinin sütunlarına çarptığımda ellerimle başımı korumaya çalıştım. Yere düşmemin etkisiyle sırtım çok acımıştı ancak içimdeki zafer hissini baskılayamıyordu. Evet , hile yapmıştım ancak kazanmıştım. Küçücük yaşımda bile babama kendimi göstermeye çalışıyordum. Kazandığım zamanlarda babam beni tebrik etmeden oradan ayrılırdı. Kaybettiğimde ise , işte o zaman ayrılmazdı.

YANSIMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin