3.Bölüm

700 48 33
                                    

Her şeyi elime yüzüme bulaştırmıştım. Hem burdan nasıl kurtulacaktım ? Öyle bir ihtimal var mı ? Bunu bile bilmiyordum ki. Böyle ne yapacağımı bilmediğim , kafamın karışık olduğu zamanlarda ağlayarak kendimi rahatlatırdım. Ama şu zamanda ağlamanın iyi bir çözüm olduğunu düşünmüyordum. Bu durumdan kurtulacağıma dair telkinlerime devam ettim. Burada mahsur kalmamıştım. Buna inanmalıydım.

Eve vardığımızda üzerimi değiştirmek için odama çıktım. Yol boyunca annem hiç konuşmamıştı. Gerçi gördüğüm kadarıyla çok da konuşkan birisi değildi. Eve gelirken eldivenlerimi unuttuğumu söylesem mi söylemesem mi diye bir türlü karar veremedim. Ama en sonunda söylememeye karar verdim.

Yardımcım elbisemi çıkarmama yardım etti. Sıkı korseyi de çıkarır rahatlarım diye düşündüm ancak çıkarmadı. Nefesim sanki biraz daha kesildi. Off kaşındırıyordu bir de. Daha sade olan bir elbise giydim , bugün giydiğim elbisenin model olarak aynısıydı, gögüs kısmında işleme vardı ancak daha sadeydi ve kolları düzdü. Yardımcım tacımı yavaşça başımdan aldı. Sıra eldivenlere geliyordu.

"Eldivenleriniz nerede küçük hanım ? " dedi.

"Anneme söyleme Lady Mercury'nin evinde unuttum." dedim ellerimle bir yandan sus işareti yaparken.

"Tamam kimseye söylemem ama nasıl unuttunuz ? " dedi.

"Piyano çalarken eldivenlerimi çıkardım. Ve sonra Lady Mercury'nin oğlu geldi. Eldivenlerimi giyemeden annem çağırdı. Aceleyle çıktım, unutmuşum." dedim.

"Ah , sizin bu unutkanlığınız ne olacak böyle ? Piyano dersinde öğrendiğiniz şeyleri bile unutuyorsunuz. Sahi bugün beni şaşırttınız piyano hocanız çok memnun kalmış , annenize söylemiş. Anneniz gururlandı."dedi ve gülümsedi.

Kate de benim gibi unutkandı. Bunu kullanabilirdim. Bilmediğim şeyleri sorabilirdim. Tabi çok saçma olmadığı sürece.

"Bugün gittiğimiz ev bizim evimize göre çok büyüktü ama en çok bahçeyi sevdim. Çok güzel çiçekler ve ağaçlar vardı hayran kalmamak elde değildi."dedim onlar hakkında biraz bilgi alabilmek için.

"Evet öyle. Lady Mercury'nin rahmetli kocası vefat etmeden önce bahçeyle çok ilgilenirmiş. O yüzden Lady Mercury bahçenin eskisi gibi kalmasına özen gösteriyor. Evin öyle güzel kalmasında Kont Harry'nin de parmağı var diyorlar. E tabi onlar bizden daha üstünler adı üstünde o Kont sizin babanız Vikont. Evlerinin daha gösterişli olması normal." dedi saçlarımı tararken.

Ohh sonunda büyük bir bilgi öğrenebilmiştim. Liseden kalma eski derebeylik ünvanlarını hatırlamalıydım. En başta Kral vardı. Daha sonra sırasıyla Dük, Marki, Kont, Vikont, Baron ve şövalyeler geliyordu. Hepsi birer toprak parçasını yönetiyorlardı. Soyluluk babadan çocuğa devam ediyordu. Kral tarafından seçiliyorlardı. Savaş zamanında hepsi kralın yanında savaşa katılıyorlardı. Şimdilik hatırladıklarım bunlardı. Zaten hiç bir zaman tarihte iyi olmamıştım.

"Evet, yemek hazırdır. Yavaştan aşağı inelim." dedi yardımcım aynadan bana bakarak.

O önden gidiyor, ben arkasından takip ediyordum. Odamdan çıkıldığı zaman sağ tarafta büyük bir merdiven bulunuyordu. İkinci katın ortasında merdiven ve kenarlarında odalar bulunuyordu. Benim odam bile kocamansa diğer odalar ne kadar büyüktür diye düşündüm. Merdivenlerden aşağı doğru inerken ayaklarıma baktım. Merdivenler beyaz, kenarları işlemeli bir halı ile bezenmişti. Kafamı yukarıya kaldırdığımda ise büyük bir avize asılıydı. Işığın avizeye yansımasıyla etrafa gökkuşağı renkleri yayılıyordu.

YANSIMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin