12.Bölüm

330 26 11
                                    

●○Lana Del Rey - Say Yes To Heaven○●

Elimde tuttuğum notu aynı şekilde katlayıp çok dikkatli bir şekilde açtığım zarfın içine geri koydum. Yatağımın üzerine oturdum. Zarfı , köşesini kaldırdığım yatağımın altına koydum. Karşısına geçip fark edilip edilmediğini kontrol ettim. Hiç fark edilmiyordu.

Demek abim her gün çarşıya gidiyordu. Peki ben nasıl arkasına takılacaktım ? Belki de abim izin verirdi. Ne diyecektim de gidecektim ki ? Off kendisi için kolay gelmesi ama benim şu ailemde zordu işte. Evin arkasındaki ormana gittiğimde bile kızmışlardı. Gerçi annem o sırada çok mutlu olduğu için bana kızmayı unutmuştu. Sadece abim biraz kızmıştı. Kafamı yastığa koyduğumda ise bir şeyler düşünerek uyumaya çalıştım. Sarayda yaşadıklarımı...

...

Gözlerimi Amelia olarak açtığımda odamın penceresinden sızan ışık yüzüme geliyordu. Gözlerimi kıstım. Yavaşça yürüyerek odamın küçük penceresinin perdelerini açtım. Her zamanki gibi İngiltere gökyüzünün ıslaklığıyla ıslanıyordu. Pencereye yapışan damlaları gözümle takip ettim. Yağmur hafifçe yağıyordu. Kafamı kaldırdım. Bulutların arasındaki güneş ben buradayım diyordu. Koyu bulutların arasından parıldıyordu. Gözlerimi tekrar pencereme çevirdim. Islak kaldırımda yürüyen insanların bazılarında şemsiye varken bazılarında yoktu. Şemsiyesi olmayan bir genç yağmuru umursamadan kafasındaki kapşonu düzeltti. Ellerini montunun ceketine sokmuş , yavaşça ilerliyordu. Onun berisinde bir kadın yanında yürüyen küçük erkek çocuğunu kucağına aldı. Bir yandan çocuğunu tutuyor bir yandan da şemsiyesini düzgünce tutmaya çalışıyordu. Böyle dışarıyı izlemeyeli biraz olmuştu. İnsanların bir yerlere yetişme çabasını izlemek benim en büyük hobimdi. Sıcak kahvemi hazırlayıp odamın penceresine tünerdim. Bu evde odamın penceresi pek de büyük olmadığından salonun penceresinden dışarıyı izlemek daha mantıklıydı. Daniel ve Samantha ile kaldığımız küçük evimizde ise odamda izlerdim dışarıyı. Samantha ile aynı odada kalıyordum o zamanlar. Bir oda bir salon olan küçük evimizde Daniel centilmenlik yapıp evin yatak odasını bize vermişti. O ise salondaki koltukta yatıyordu. İlk zamanlar içime sinmediği için sürekli olarak odayı dönüşümlü kullanmayı teklif etmiştim ama Daniel hiçbir zaman kabul etmemişti. Bende artık ısrar etmeyi bırakmıştım. Düşüncelerimden sıyrılıp üzerimi değiştirmek için tam olduğum yerden ayrılacaktım ki apartmana giren iki kişi gördüm. Daniel elinde bir kutu vardı ve önden girdi. Samantha'nın ise elinde poşetler etrafa bakınarak onun arkasından apartmana girdi. Bana geldiklerini anlamıştım da o ellerindekiler neydi ?

Yatağımın yanındaki komodinin üzerinde duran telefonumu elime aldım. Bir sürü yerden bildirim gelmişti. Parmağımı telefonun ekranına dokunarak kilidi açtım. Mesajları açtığımda en başta Samantha'nın mesajı görünüyordu. Mesaja tıkladığımda bugünün önemini anlamıştım. Bugün benim doğum günümdü.

Samantha'nın tam saat 00.00 da attığı mesajla bakışıyordum.
"Doğum günün kutlu olsun canım arkadaşım iyi ki varsın , iyi ki doğdun <3"
Bu mesajdan sonra lisede çekildiğimiz fotoğrafları atmıştı. Okuldaki dolaplarımızın önünde çekildiğimiz bir fotoğrafı açtım. Samantha ve ben birbirimize sarılmış otuz iki diş gülüyorduk. İkimizin de üzerinde inatla yukarı çektiğimiz gri etekler bulunuyordu. Öğretmenlerimizin her gördüklerinde kızdıkları eteklerimiz. Aslında sadece ona kızmazlardı. Gizli gizli okula getirdiğimiz makyaj malzemelerimize de kızarlardı. Bir keresinde benim çantamda bulunan malzemeler yüzünden okuldan atılacaktım. Daniel'in babası sayesinde kıl payı kurtulmuştum. Her köşesinde bir anının olduğu lisemi şimdiden özlemiştim. Önceden benden büyükler lise hayatın en güzel yılları derlerdi de inanmazdım. Şimdilerde anlıyorum gerçekten de öyleymiş. Samanthanın attığı fotoğraflara gülümseyerek bakarken kapım çaldı.

YANSIMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin