Bu çiçek çok nadire bir çiçektir... bu çiçek her şeyi iyileştiren çiçektir ve çokta güzel bir çiçektir.
"Görünüşün çok iyi ama... iyileştirici özelliğin için çok koparlıyorsun... sana bunu yapmıcam. Sana bakıcam ve soyunu da bakıcam" içindeki tohumunu aldım. Bir toprağa diktim ve suladım. Diğerini de suladım.
"Çok güzelsin... yeni arkadaşım oldu ha? "
Çiçeği masama koydum. Yerini sevmiş gibiydi. Bir şey unuttum sanki... ASTRONOMİ DERSİ! koşarak gittim. Herkes çift olmuştu. Ne yapıldığını bilmiyorum. Beni kimse fark etmedi... ta ki...
"Riddle ve Chang, eşleşin ve başlayın"
Onun yanına gittim. Kulledeydik ve yere oturuyorduk.
"Kimseye görünmeden gelmeyi başardın"
"Sen dışında ha? "
"Her neyse yapıcağımız şey, yıldızları izleyip not almak ve yarın ki hava durumunu tahmin edicez"
"Peki, başlayalım"
Başladık. Ders bitince notlarımızı verdik. Aşağı indim. Göle gittim. Oturdum. Yıldızlara bakarken ayı da görmüştüm. Burası bana iyi geliyor...
"Seni şikayet mi etsem? "
"Gene mi?! "
Ona baktım. Bana sırıtarak baktı.
"Gitmiyorum! " önüme dönüp gölü izledim. Yanıma oturdu. Hiç konuşmadık. Rüzgar, yaprak sesi, göl... Aklım çiçekte... O çiçeğe bağlanmak istemiyorum çünkü bir şey olursa kullanırım dimi? Olmazsa iyi olur ama olma ihtimali?
"Üzgünüm çiçek"
"Ne? " dedi bana bakarak. O da burdaydı! Unutmuşum.
"Kendi kendime konuşuyorum ve evet deliyim"
Sustu. Kalkıp odama gittim. Benim ardımdan o da odasına gitti. Çiçeğe baktım.
"Çiçek... bana bir şey olursa... yada başkasına... çözümü olmazsa... seni kullanmak zorunda kalıcağım galiba... Özür dilerim, çok üzgünüm çiçek"
Halla parlıyordu. Çok güzeldi. Belki onu değil ama tohumundan olanını kullanabilirim?
"Hey çiçek, tohumundan olanını kullanırım he?"
Halla parlıyor...
"Güzelliğin beni her zaman büyüledi çiçek... her zaman seni bulmak istedim... çok güzelsin... deneme yapıcam"
_çiçek... pa-rılda..._
_bolca ışılda_
_Dön bak geçmişe_
_Getir onu... ba-naaa_
Çiçek her şarkı söyleşim de daha çok parlıyordu. Altın renkliydi... Çok güzel ve özel bir çiçekti... eee ne demişlerrr 'her işte bir hayır vardır' yatıp uyudum. Galiba yarın sarhoş gibi olucaktım. Şaşırdık mı? Ben hayır... Alarm kurup uyudum çünki kalkamayabilirm
*sabah*
Alarm çaldı. Kapattım. Beş dakka sonra gene çaldı. Gene kapattım. Sonra aklıma ders geldi. Kalktım. Yüzümü yıkadım, üstümü giyinip indim. Az kalsın üstümü giymeyi de unutucaktım! Sonradan hatırladım.
Büyük Salona gittim. Yani... umarım orasıdır. Bir masaya oturdum. Sonra biri bana baktı.
"Ne işin var burda!? "
Gözünü araladım. Gözlerim geri kapanıyordu.
"Git burdan kendi masaya otur! "
Ordan kalktım. Ne olduğu hakkınds bir fikrim yok. Biri kolumdan tutu. Gözümü araladım. Uzun sarı saç... Luna mı? Bilmiyorum...
" iyi misin Lydia? "
Sesinden Luna olduğunu anladım.
"Uykum var sadece"
"Peki... masana götüreyim seni"
Beni götürmeye başladım.
"Az önce Gryffindor masasına oturdum Lydia" dedi Luna. Beni oturtturdu. Yanıma da kendi oturdu.
"Dün uyumadın mı?" dediğinde sağımda oturan Luna'ya kafamı çevirdim. "Uyudum" dedim. Önüme dönüp kollarımı masaya, kolumun üstüne de kafamı koydum. Birisi saçımı okşadı. Luna herhalde başka kim olucak.
"Noldu Chang sarhoş musun?" dedi alayla. Kim olduğunu sesinden alayabiliyordum.
"Git başımdan Malfoy! "
"Kardeşim ile kavganızdan dolayı mı içtin yoksa? " dedi alayla ve güldü. Avada çakıcam birazdan.
"Malfoy, onunla uğraşma lütfen"
"Sana mı sorucam deli! "
"KAPA ÇENENİ MAL-FOY! "
"BANA HAKARET EDEMEZSİN! "
Kolumdan tutup beni yere attı. Şuan öyle güçsüzüm kiiii
"LYDİA! " diye bağırdı Luna ve yanıma geldi. Birisi daha geldi ve Malfoy'un önüne geçti.
"Yorgun olduğu vakit ona saldırmak ha? Senin gibi alçaktan bu beklenir zaten! Yorgun olmasa seni çiğnerdi! "
Bu Ced... sesinden anladım. Luna beni geri oturttu. Cidden mi? Bu okuldaki yetkiler ne işe yarıyor?
"Hah! Kendisini kandırmasın o aptal! "
"İnsan nasılsa karşındakini de öyle sanar" dedim. Yüzünü göremedim. Cidden yorgundum. Sonra Malfoy sinirlendi ve birini itti. Galiba Ced? Sonra yanıma gelip saçımı tutup çekti. Acıyordu.
"Bırak onu Malfoy!" dedi Luna.
Birisi yanımıza geldi ve onun kolunu çekti. O karmaşada ayak sesini duyamadım.
"YENİLEN PEHLİVAN SAVAŞA DOYMAZZZ" dedim.
"Sen kimsin ki!? "
"Lydia Chang, akıllı, başarılı, güzel, iyi fizikli, becerikli birisiyim, sen? "
"Şaka mı yapıyorsun sen?! Sen Aptalsın!"
"İnsan nasılsa karşındakini de öyle sanar" dediğimde pis sırıtış oldu yüzümde. Gözüm kapalı söylüyordum.
"Hey! Napıyorsunuz siz!? Yerinize hemen!"
Herkes yerine geçti. Gözlerim açılmak istemiyor gibiydi. Yemek gelince yemek yedim. Çatalı tutum... yani umarım çataldır... bir şeye attım ama ne olduğunu bilmiyorum. Gözlerim kapalıydı...
"İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı" sesli söyledim. Luna yanımdaydı galiba.
"Lydia ne yaptığının farkındsa mısın? " deyip elimi tutu.
"Hayır, neden ki Luna? "
"Şuan çayına zeytin atmak üzeresin"
"Haaa"
İkimizde güldük.
"Ben senin tabağını hazırlayım, zeytin, peynir, salata, domates, reçelini de alalım"
"Saol"
"Rica ederim, arkadaşlar bunun için var, çayına şeker ister misin? "
"Olsun lütfen" çayımı karıştırdı.
"Dikkat et de elini yakma Lydia"
"Tamam"
Zorla kahvaltı ettikten sonra kalkıp ders yerine gittik. Ders iksir! Kesin yapamıcam.
Elimle iksiri elime döktüm. Elim yandı... çok acıyordu. Ona rağmen gözüm hafif aralandı.
"Owww, Lydia gidip elini yıkamalısın"
Bende çıktım. Favori öğrencilerindendim.
Elimi yıkadım ama daha çok yandı... yatağa uzandım. Sonrası karanlık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel- Tom Marvolo Riddle
Randomacaba Riddle aşık olabilir mi? sadece amacına mı odaklı? kalpi var mı? Sadece insanlatı kullanır mı?