Liderin yanına doğru koşuyordum ki karşıma çıkan cadı ile duraksamak zorunda kaldım...Bu kara büyü yapan bir cadıydı. Hemen savaş pozisyonunu aldım ve ona doğru yaralı boğazımı zorlayarak hırladım.
Onu öldürecek değildim, sadece bana bulaşmasın istiyordum.
Cadı ise beklediğimden fazla korkmuş olmalı ki iki elini havaya kaldırıp,
"Hey hey hey sakin ol. Ben lacivert kurdu arıyordum. Görünüşe göre de o sensin."Diyince duraksadım.
Ama bu sefer daha yüksek sesle hırladım .Bu cadı neyin peşindeydi böyle?
" Sana anlatacaklarım var. Bir saat sonra, Alaca ormana gel. Kavak ağaçlarının orada olacağım. "
Cadılara güven olmazdı ama gidecektim. Eğer mühim bir şey olmasa karşıma çıkmazdı.
Cadı gidince, kasabaya doğru koşmaya devam ettim. Kasabanın girişinde tedbir amaçlı bekleyen kurtlar beni görünce şaşırdılar. Yaralı halimle hem dönüşmüş hem de son sürat koşuyordum.
Onlara kurt dilinde "Lider nerede?" diye sert bir şekilde sordum.
İçlerinden biri öne çıkıp:"Toplantı alanında.." diyince oraya doğru ilerlemeye başlamıştım ki, ardımdan gelen Doruk'u fark ettim.
Ona, öfkeli olsam da onun bir suçu yoktu.Kurtlar için liderlerinin buyruğu bir emirdi. Babam izin vermeden bana bir şey söyleyemezdi Doruk.
Yanıma gelmesini bekledim. Bozkurt nefes nefese yanıma vardığında başıyla kendi evini işaret edip, oraya doğru ilerlemeye başladı.
Ben de peşinden gittim. Evine vardığımızda tekrar insana dönüşmüştük. Kanepelere oturduk ve bana olanları en başından anlattı.
"İşte böyle kardeşim." dedi ve sözünü bitirdi. Ben baygınken olanları anlatmıştı.
Ama yine de anlayamıyordum. Lider neden böyle bir karar almıştı? Üstelik haberim bile yoktu.
Sırf kara kurt beni öldürmeye teşebbüs etti diye evlenecek miydim.
Liderin onu cezalandırma şekli bu muydu yani?Herkes, neslimizin Karadan devam edeceğini düşünürken ve ben hastayken babam nasıl böyle bir karar alabilmişti?
Evet, hastalığım bir nevi evlenmeme de engeldi. Bu yüzden insan kızıyla evlendiriliyordum ya. İnsanları küçümsediğimden değil...
İnsan kızıyla evlenirsem çocuğum sağlıklı olabilirdi. Bir kurtla evlendiğimde takdirde hastalığım doğacak varislerime de bulaşacaktı..
Hışımla Doruk'un evinden çıktım.
Toplantı alanına vardığımda herkes dağılıyordu. Anlaşılan toplantı yeni bitmişti.
Beni görenler şaşkınlıkla bakıp selam veriyorlardı. Nihayet en arkada Lideri gördüm.
Sinirden ne yapacağımı şaşırmıştım. Yine de sakin kaldım. Eee, insanoğlu ne diyordu. Öfkeyle kalkan zarar ile otururdu.
Herkes gittiğinde lidere hitaben :
"Baba sen ne yaptın böyle? Ne evlenmesi, ben evlenemem hem evlensem bile bir insan kızının kurt sürüsü içinde ne işi var! Bana fikrimi dahi sormadan nasıl?.... diye çıkışınca.Babam " Yeter! Ben Savanalar' ın lideri, senin de babanım. Benim dediğim olacak. En yakın zamanda bir insanın kızıyla evleneceksin. Bu kara kurda ceza. Sana ise ödüldür."
Sonra yumuşak sesle ekledi:
"Sana hemen evlen demiyorum evlat. Her şeyin bir zamanı vardır. Sadece evlenmeni çok istiyorum. Biliyorum sende istiyorsun.Bu yüzden bu kararı verdim. Hastalığın için de endişe etme. Ayrıca sen lanetli falan değilsin. Hem insanlar için bir onurdur onların kızını gelin almamız."
Dediğinde onu yanıtsız bıraktım.Ne desem boştu. Liderimiz kararını vermişti. Bir karar verince, kararından dönmezdi babam.
" Yine de bana sormalıydın baba. Evlenmeyeceğim! "deyip oradan ayrıldım.
Gece olunca ormanın yolunu tuttum. Cadı dediği gibi Kavak ağaçlarının oradaydı. Yanına ulaşınca cadı önce irkildi. Çünkü sesiz gelmiştim..
Gündüz babama kızgınlığımdan fark etmemiştim ama şimdi burnumun direği kırılmıştı.
Cadı eski ve kirli kapkara kapüşonlu uzun bir elbise giyiyordu. Ve itiraf etmeliyim ki berbat kokuyordu.
Cadılar, temizliğe pek önem vermezlerdi.
Aradaki mesafeyi koruyup " Anlat, dinliyorum." dedim.Cadının anlattıklarının her bir kelimesinde daha çok şaşırıyordum. Ama yüzümde oluşan tek şey ifadesizlikti. Duygularımı belli etmemeyi babamdan öğrenmiştim.
Anlattıklarını bitiren cadı, hevesle yüzüme baktı. Anlaşılan ödül bekliyordu. Yanımda ne olur ne olmaz diye altın getirmiştim. Çünkü cadılar altını severlerdi.
"Sana bir kese altın vereceğim." dediğimde gözleri ışıldadı. Ama aynı zamanda sabırsızdı. Altınları şimdi istiyordu.
Lakin yanımdaki altın azdı.
Onu ikna etmek için " Kurt yemini.." dedim.Kurt yemini veren bir kurt sözünden dönmezdi. Bunu bilen cadı, sözüme güvenerek yanımdan ayrıldı.
Anlaşılan bunlar karanın işiydi. Kara kurt artık haddini aşmıştı.
Lacivert kurdun uyandığı sabah..
Kara Kurt'tan..O işe yaramaz kurdun evleneceğini duyduğumda hızla dönüşmüş ve koşmaya başlamıştım.
Hala inanamıyordum. Nasıl olurdu böyle bir şey?
Daha ben lider olmadan, o kurt evlenecekti öyle mi?Bu benim tahtıma bir saldırıydı.
Anlaşılan lider, bana düşman kesilmişti, oğlu ölümden dönünce.
Aklınca bana ceza veriyordu. Ama izin vermezdim. Daha kara kurdu tanımamışlardı.
Kurt Kasabasnın ardındaki donmuş gölü geçip cadılar köyüne vardım. Bir ağacın ardında insana dönüştüm. Ve üstüme bolca insan kokusu sürdüm. Kurt olduğum anlaşılmamalıydı.
Ve önceden tanıdığım Kara cadı İna' nın kapısını çaldım.
Cadı kapıyı açtığında, burnumu tuttum. Bu koku neydi böyle. Ah şu pis cadılar.."Büyü yaptıracağım. "diyip içeri geçtim. O çelimsiz ve hasta kurt evlenemeyecekti....
Cadı ne için geldiğimi sorduğunda" iki isteğim var. Bunlar için büyü yaptıracağım. İlki beni hasta edeceksin. "diyip 1 kese altını önüne attım.
Cadı şaşırsada" Tamam. "dedi altınları sayarken.
İkincisi birinin evlenmemesi için büyü yaptırmak istediğimi, söylemiş karşılığında bir kese gümüş vermiştim cadıya.
Cadı ise" Altın isterim. "deyince, kara kurt sinirle boğazına yapışmıştı.
" Az önce bir kese altın verdim ya cadı" diye hırladı.
Can havliyle" Ta - tamam. "diyen cadı, hem canının acısıyla hem de az ücret almanın hırsıyla Lacivert kurda olanları anlatmaya karar verdi.
Ve anlattı da. Bu işten karlı çıkmıştı.
Olanları düşünen LACİVERT KURT gökyüzüne doğru başını kaldırıp düşündü. Bir müddet öyle kaldı.
Sonra başını toprağa çevirdi ve sesli düşündü :
"EVLENECEĞİM! "Tatatata, ben geldim.
Bölümü nasıl buldunuz?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT KURT
Loup-garouBizimkilerin - Kaç! çığlıklarını duyuyor ama yerimden kıpırdayamıyordum. Sanki ayaklarıma beton dökülmüş gibiydi. Lanet olsun! Böyle anlarda hep donup kalırdım. Ve o an olmaması gereken şey oldu. LACİVERT KURT İle göz göze geldik.